Kyungsoo kırmızı pijaması üzerinde gözlerini açtı, yüzüstü yatmış yastık kolları arasındaydı. Sırt üstü yatıp ellerini yüzüne yerleştirdi, gözlerini ovuşturarak esnedi. Yine bahçede uyuyakalmıştı annesi merak etmiş olmalıydı.
Annem
Kyungsoo aramalarımı alıyor musun oğlum?
Chanyeol bana bahçede olduğunu söyledi onunla birlikte sana yemek gönderdim dolaba koyacak. Güzelce beslen. Çok fazla bitkilerle bir arada durma oksijensiz kalma tamam mı?
Seni seviyorum yemeklerini aksatma canım🖤İyi olduğunu söylemek için arama yaptı, çok uzun sürmedi. Telefonunu kapatıp yine yattı, tam 43 dakika süren bir uykuya daldı. Uyanmasına neden olan şey de Chanyeol ve sesiydi. Biriyle konuşuyor gibiydi, telefonda Baekhyun olmalıydı, zaten Chanyeol her zaman 'yakın arkadaşı'yla telefonda 2 saat konuşurdu.
Başını geri yastığa koyduğunda kapı açıldı, elini güçsüzce havaya kaldırıp salladı. "Yemekleri dolaba koy Chanyeol öğlene kadar uyuyacağım." Yeni uyanmasından ötürü normalde de derinden çıkan sesi daha da derinleşmişti şimdi. "Bitkileri kontrol eder sonra eve geçerim beni merak etme."
"Öğlene kadar uyuyacak mısın gerçekten?" Duyduğu sesle gözlerini yavaşça açtı Kyungsoo, yüzünü dönüp baktı. Gözlüğü olmadığı için seçemiyordu, kutusuna uzanıp gözlüğü aldı, taktı. "Jongin?" Esmer oğlan gülümseyip elini hızlıca selam verircesine salladı. "Tatil neredeyse bitmek üzere ve sen bana haber vermedin. Chanyeol hyungların konuşmasını duydum gelip seni görmek istedim." Kyungsoo doğrulup gülümsedi, sabah şekeri. "Bitki çayı yaptım, Yeol hyung halsiz hissettiğini ve kendini buraya kapattığını söyledi." "Yeol hyungun yine evhamlanmış kendimi kapatmadım, sadece kaktüslerim ve kurumuş çiçeklerime biraz vakit ayırmak istedim." Yataktan kalkıp büyük camı açtı, sandalyeye oturması için işaret etti.
Üzerini değiştirmek için izin aldığında Jongin, etrafı incelemeye koyuldu. Üst ranzada Chanyeol yatıyor olmalıydı çünkü dağınıktı. Oda kitap doluydu ancak hepsi fazlasıyla düzenliydi, takvim her gün düzenli işaretlenmişti tek renk vardı. Özel günler sarı kalemle boyanmıştı.. Jongin'in doğum günü pembeydi sadece. Gözlerini takvimden çekip ellerine dikti Jongin, düşündüğümden fazla ilgili biri.
"Yatağa oturabilirsin, hâlâ sıcak.. istersen örtünebilirsin. Isıtıcımız bozuk da..." Derinden gelen sesin sahibine baktı Jongin, üzerinde büyük pembe bir sweat ve kırmızı kalın bir ceket vardı. Gri eşofman altına uygun gri pandufları da onu tamamlıyordu. "Geldiğin için teşekkürler, gerçekten unutmuştum.. özür dilerim." Mor şişesindeki suyu içip iç çekerken arkasına yaslandı. "İki taraf fazla yoruyor beni, bir de aklımı başımdan alıp götüren biri olunca.. işler daha da zor oluyor tabii." Başını iki yana sallayıp ümitsizce baktı esmer oğlana.
"Neyse, biraz daha iyi misin?" Jongin başını sallayıp kucağına peluş eşeği aldı, karanfil kokuyordu. "Kaba olacak ama.. neden geldin?" "Date için," dedi iç çekip, eşeğin kulaklarıyla oynarken gözlerini büyük olana dikti. "burayı seçtim, burası gayet güzel. Hem bana kaktüslerini göstereceğini söylemiştin. Ayrıcs evimde çiçek yetiştirmek istiyorum bunun için bilen biri lazım, e malum sende bitkicisin." Büyük olan gülüp elini şişesine uzatırken diğeri sormak istediği soru için biraz kararsızdı.
"Kafandaki şeyi söyle," dedi bilgisayarını açarken. "buraya az da olsa gelme amacın merakını gidermek değil mi?" Esmer oğlan başını sallarken Kyungsoo, yüzünü tamamıyla ona dönmüştü. "Ne kadar süre oldu.. benden hoşlanmaya başlayalı?" Büyük olanın gözleri diğerine odaklandı, orta boy çerçevesiz gözlükleri arkasında olan iri gözlerindeki ışık Jongin'in kalbini eritiyordu. "Okul gezisinde." Okul gezisi mi? Hiç katılmadım ki ben.
"Junmyeon hyung ve Baekhyun ile okulu gezmeye geldiğin gün. Seni ilk o gün gördüm. Yine bu çantan vardı, okul gömleğin çok kırışıktı ve kaşın patlaktı.. problematik bir çocuk, diye düşündüm." Bir kez daha su içti, sandalyeden kalkıp dolabın yanında duran mini buzdolabından süt alıp uzattı esmer oğlana. "İlk önce Baekhyun'un kuzeni olduğunu, sonra da bizim üniversiteyi kazandığını öğrendim.. konuşmam için harika fırsat diye düşündüm. Buna karar verdiğimi Chanyeol ile paylaşınca bana babanın vefat ettiğini söyledi. Onlarla birlikte taziye için size geldim." Jongin durdu, gözleri halıda sonra da büyük olanın pembe sweatinde gezdi.
"Birlikte uzun uzun konuştuk, bana adımı dahi sormadın. Sarıldın, ağlayıp sızlandın durdun. Bana sürekli babana ne kadar bağlı olduğunu ve ne kadar çok sevdiğini söyledin.. sabaha kadar konuşup durduk. En sonunda uyuyakaldın, biz de evinizden ayrıldık. Ertesi gün İspanya'ya gittim 1,5 yılım orada geçti ama senden her gün düzenli olarak haber aldım. Nasıl olduğunu neler yiyip neler içtiğini, uyuduğun saate kadar her şeyi öğrendim. Bu biraz rahatsız edici olabilir ama.. yapmak istedim. Uzakta olsam bile seni korumaya çalışmak istedim Jongin." Parlak kara gözlere kenetledi kahvelerini Jongin, babasının taziyesinde hatırladığı tek şey O'ydu. Sayısız insan gelip gitmişti ama en çok Kyungsoo ile geçirdiği vakti ve konuşmalarını hatırlıyordu.. birebir hemde.
"Bir yıl kaldım, mutfak derslerini aksattım. Sebze yerine insanlara parmaklarımı yedirecek raddeye geldim seni düşünmekten.. kalktım geri geldim bende. 1,5 yılın ardından çok güzel bir oğlana dönüştün. Resimlerde gördüğümden kat kat daha güzeldin ve ben-ben seninle olabileceğim ihtimalini düşünmemiştim hiç.. beni sevdiğini kendi ağzınla söylediğini duyana kadar." Bale salonunda Baekhyun hyunga öttüğüm gün...
"Beni seviyor olman hâlâ şaka gibi geliyor bana, kendimi eziklemeye çalışmıyorum ama sen her şeyiyle kusursuz birisin. Benim gibi dosdoğru ve basit birini seviyor olman çok garip ve ben-" Jongin uzanıp öptü dudaklarından. Rüyasına giren, sürekli düşündüğü dolgun kalp dudakları öptü. Yumuşaktı, şeftaliyle benziyordu tadı. Elini ensesine atıp kucağına çekti Kyungsoo küçük oğlanı, esmerin elleri onun yanaklarını bulduğunda büyükçe gülümseyip nefesleri tükenene kadar öpücüklerini sürdürdüler.
"Gerçekten benden hoşlanıyor musun Jongin?" Öptü. "Evet mi?" Yine öptü. "Evet, senden hoşlanıyorum, demek mi bu şimdi?" Bir kez daha öptü. Gülümsedi Kyungsoo, esmer oğlan kucağında yerini ayarlayıp sarıldı sıkıca. Anlamsız birkaç şey mırıldandı. Büyüğe nasıl seslenmesi gerektiğini bilmiyordu, her zaman süt oğlan derdi çünkü. "Kyungsoo hyungie~" "Hm?" Derin tını hoşuna gitmişti Jongin'in bir kez daha seslendi. "Kyungsoo hyungie~" "Efendim Jonginie~" Bir kez daha sıkıcı sarıldı Kyungsoo hyunguna, kokusunu içine çekti.
Birkaç dakika daha süren sarılmanın ardından Jongin yüzüne bakmak için kendini geri çekti, ikisi de aynı anda kahkaha attı. "Annem seninle tanışmak için can atıyor Jongin-ah." Gözlerini etrafta gezdirdikten sonra Jongin gülümseyip başını salladı. "Bahçeyi gezdikten sonra gidelim.. hem annem de seninle tanışmak için can atıyor Kyungsoo hyung~"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
camera ×dokai×kaisoo× ✔️
Fanfictiondo kyungsoo sevdiği şeylerin resmini çekerdi. kaktüsler ve yemekleri dışında kendine yeni bir şey bulmuştu: Kim Jongin.