Aldatma

31 0 0
                                    

Multimedya Bartu
Gerçekten sabahtan beri bu hikayeyi düşünüyorum. Aslında bu gerçekten yaşadığım olaylar ama bazı abartmalar var, bazı olaylar da gerçek değil. Kişilerin adları değiştirilmiş.

Servise takrar bindiğimde taşın arkamda oturuğunu gördüm. Bir süre sonra bana bakan bi çift göz hissettim ve arkamı döndüğümde bana baktığını fark ettim. Ona bakınca "Selam, ben Furkan." dedi. Demek isimsiz taş FURKAN mış. "Peki sen?" diye bi soru sordu. "Ben Kumsal." dedim. Telefonum elimde açıktı, elimden kapıp kişilere girdi. Numarasını yazdı ve "Furkan Kor" diye kaydetti. Sonra kendisini aradı. Belki ben numaramı vermek istemiyodum, noluyo ya! Tamam tamam, kimi kandırıyorum ki. Tabiki de numaramı verirdim ama onu tanımadığım için "Napıyosun!" diye bağırdım. (çocuğun kulak zarı patladı) Telefonuna baktığımda numaramı "tatlı kız" diye kaydetti. "Benim bir adım var." dedim Furkan' ın ne kadar tatlı olduğunu umursamayarak. O da kafasını sallayarak "tatlı Kumsal" olarak değiltirdi. Bu çocukta bi odunluk vardı ama pek çözemiyordum. O odunsu koku belki bu yüzdendir. Eve gelmiştik. Ondan önce bırakılıyodum. Çantamı alıp hemen servisten indim. Şimdi evimi de öğrendi bişey yapar mı diye düşünmeden edemedim. Off neyse Yiğit' i aramam gerekiyo...
*****
"Ya aşkım gerçekten gelmek istedim babam izin vermedi, evrakları imzalamam gerekiyomuş. Lütfen affet meleğim."
Gerçekten çok mu tatlı yoksa bana mı öyle geliyo?
"Off Yiğit hani ben herşeyden değerliydim?" dedim ciddi bi sesle.
Bana yavru köpek bakışı atıp "En sevdiği yemeği yapsam beni affeder mi meleğim" dedi.
Güldüm ve burnunu ıssırdım. "Bu küçük bi ceza." dedim. Bana bakıp güldü sonra arabasına doğru yürüdük. Eve vardığımızda evde kimse yoktu. Cebinden evin anahtarını çıkardı, kapıyı açtı. Mutfağa geçip malzemeleri çıkardı. Ben de arkasından mutfağa girdim. Bana bakıp masayı işaret etti sonra yumurtayı çırpmaya başladı. Sofrayı hazırlamıştım, bahçeden topladığım çiçekleri bir vazoya koyup sofraya koydum. İki mum yaktım. Omletler de hazırdı. "Benim yetenekli sevgilim" dedim. Dudağına ufacık bir öpücük kondurdum. Beni belimden tutup kendine çekti. Sertçe öpmeye başladı. Biraz sonra nefes nefese kalmıştım o ise sırıtıp dudağını yaladı. "Yemek soğuyacak." diyen Yiğit bi bakış atıp yanına oturdum. Birlikte yemeğimizi yedikten sonra beni eve bırakmayı teklif etti ama ben onunla kalmayı tercih ettim. Üstündeki dar kot çok rahatsızdı. odasına gidip kıyafet alcaktım. Dolabın kapağını açtığımda kırmızı siyah bir sütyen gördüm. Gözlerim çoktan dolmaya başlamıştı. Birkaç saniye sonra Yiğit de geldi. "Aşkım bu..." elimdeki şeyi görünce şaşırdı. Ona gönüp "İmzalaman gereken evrak bu muydu diye bağırıp hızla odadan çıktım. Koşar adımlarla merdivenden inerken telefonda kişiye bakmadan bi numara seçtim ve aradım. Açan kişi Furkan' dı. Nasıl 130 kişiden onu arayabiliyorum?!? "Evet Kumsal." dedi. Adresi verip beni alamsını istedim o 12. sınıftaydı ve bir yıl geç başladığı söyleniyordu. Yani araba kullanabiliyordu. Koşarak evden çıktım. Furkan' ı sokağın başında gördüm. Onun gelmesini beklerken arkamdan Yiğit kolumu tuttu. "Bana dokunma!" diye bağırdım. "Sandığın gibi değil."dedi. O sırada Furkan önümde durmuş bekliyordu. "Nasıl değil ya biri mi koydu o şeyi senin dolabının içine! Git sahte toplantıları başına çal! Bana meleğim demen de mi yalandı ha!" dedim. Hemen arabaya binip kapıyı kapattım. Furkan gaza bastığında Yiğit bir yerlere tekme savuruyordu. Ağlamam şiddetlenmişti. Yiğit' den baya bi uzaklaşınca Furkan arabayı kenara çekti. "Noldu?" dedi, yumuşak bir ses tonuyla. "Boşver." dedim. Ağlamaktan göz yaşlarım tükenmişti. Yüzümü iki avucunun içine alıp kendine çevirdi. "Sen bişirsin ama o piç yüzünden ağlama sakın." dedi. Ağlamamı durdurmaya çalıştım ama olmuyordu. En azından biraz azalmıştı. Bana bakıp "Yiğit' in o muydu?" diye sordu. Kafamı aşağı yukarı salladım. Arabayı çalıştırdı.

Yarım saat sonra bir evin önünr geldik. Ben tabiki de hemen cırladım. "Neden beni buraya getirdin? Eve gitmemiz gerkiyodu!"
"Zaten evdeyiz." dedi.
"Ben kendi evimden bahsediyorum."
"Bir gün o da olacak." dedi. Anlamayan gözlerle ona baktım.
"Hadi gel. Biraz burda kal sonra seni eve bırakırım." dedi. Ben de onu kıramadım. Arabadan indim ve evi süzmeye başladım. İki katlıydı. Kırmızı bir evdi, eski evleri andırıyodu ama gerçekten çok güzeldi. Ben evi incelerken o kapıyı açmıştı. Eve girdim, beni kolumdan tutup salona getirdi. Çantamın içinden telefonumu aldım. 23 cevapsız arama vardı: annem 2 kez, babam 1 kez, yiğit 14 kez, Şeyma 1 kez, Beril( eski okuldan kankam olur) 5 kez aramış. Önce annemi aradım. İyi olduğumu ve arkadaşımda kalacağımı söyledim. Beril' i arayıp nolduğunu sordum. Yiğit'in onu aradığını ve aramızın bozuk olup olmadığını sordu. Beril' e yarın buluşup konuşmak istediğimi söyledim. Beril benimle aynı yaştaydı. Siyah uzun şaçları vardı. Çok güzel tenis oynardı. Yiğit üniversitede olduğu için kimseden bilgi alamazdım. Telefonu çantaya attım, şimdi Şeyma' yla hiç konuşamazdım. Furkan elinde iki sıcak çikolatayla salona geldi. Elimdeki sıcak çikolatayı bitirdiğimde üstüme bir uyku çökmüştü. Furkan yanıma oturdu be kolunu bana attı. Kollarının altında daha çok mayışmıştım ve uyuya kaldım.
Sabah uyandığımda hala Furkan' ın kollarının arasında olduğumu farkettim. Kokusunu içime çekip ayağa kalktım. Lavaboyu aramaya başladım. İlk kapıyı açtığımda Furkan' ın olduğunu düşündüğüm bir oda çıktı. İçinde boks torbası vardı, bir kitaplık ve çalışma masası vardı. Küçük bir dolap vardı. Bir de banyo vardı. Banyoya girip tipime baktım. Gözlerimin altında mor halkalar oluşmuştu. Tekrar salona gidip çantamı aldım. Furkan da uyanmıştı. Çantamdan fondoten alıp motlukları kapatmaya yönelik çalışmalar yaptım. Arkamı döndüğümde Furkan' ın bana baktığını gördüm. "Teşekkür ederim, gitmem lazım." diyip yanından geçtim. Kolumdan tuttu. "Bu kadar acele etmesene, kahvaltı etseydik." dedi. Sabahları kahvaltı yapmazdım, ama o kadar tatlı bir şekilde söylemişti ki. Yine de gitmem gerektiğini söyleyip taksiye bindim.
Eve vardığımda kapıyı annem açtı. Nerede kaldığımı sordu. Ona Beril' de olduğumu söyledim. Bugün salı olduğu için okul vardı. Saat 8 e geliyordu. Çabucak bir duş alıp dar kotumu ve siyah beyaz çizgili gönleğimi giydim. Açık pembe rujumu sürdüm, eyeliner çekip yüzümün rengi geldin diye biraz pudra sürdüm. Bugün okula servisle gidecektim. Siyah okul çantamı tek onzuma takıp kapıya çıktım. Bir kaç dakika sonra servis gelmişti. Furkan serviste değildi.

Okula vardığımda Şeyma sinirle bana yaklaştı. "Neden aramalarımı açmadın!?" diye sordu cırtlak sesiyle. "Duymamışım." diye soğuk bir cevap verdim. Onu orada bırakıp kantine indim. Kantinde Melisa' yla karşılaştım. "Günaydın" dedi. Ona "Günaydın." diyerek karşılık verdim. "Sen ağladın mı?" diye sordu. Hayır dememe aldırış etmeden nolduğunu sordu. Ona kişisel olduğunu söyledim, anlayışla karşıladı. Bugün de sıradan bir şekilde geçti. Aklımda hep Furkan vardı. Yiğit'i çoktan unutmuştum.

1 hafta sonra

Okulun ikinci haftasıydı. Okula yeni bir kız gelmişti. Sarışındı ama Berfin'inki gibi dipleri siyah değildi. Adının Melek olduğunu öğrendim. Bazıları onunla dalga geçiyodu "ben de şeytan" "kanatların ne zaman kırıldı" falan... hiç aldırış etmiyodu ama içten içe sinirlendiğini hissediyordum. Çok tatlıydı. Onunla Berfin ve Şeyma yüzünden konuşamıyoduk ama onlarla aynı sınıfta değildim o yüzden derste Melek ile saçma sapan şeyler yapıyoduk. Çok eğleniyoduk. Tenefüslerde hep Şeymalarlaydım. Bartu ile hep yan yana geliyoduk, Şeyma bizi ayarlamaya çalışıyodu. Onlara yüz kez tanımıyorum dedim ama dinlemediler zorla mesaj attırdılar falan. Şeyma sinirimi bozmaya başlamıştı. Off herneyse. Şakalaşırken yere düşecektim o sırada Furkan beni tuttu. Göz göze geldik, o günden beri hiç konuşmamıştık. İyiki yanımda Melisa vardı eğer Şeyma yada Berfin olsaydı hemen tüm okula yayarlardı. Melisa' ya da belli etmemek için hemen gözlerimi çektim ve hiçbişey olmamış gibi devam ettim. Melisa yandan bana gülüyordu. Ona dönüp kafasına bi tane geçirdim. "Senin yüzünden yere yapılcaktım o çocuk tutmasaydı! Şimdi gülme." dedim. "Tamam ya, sakin ol." dedi. Sonra zil çaldı.
Okul bittiğinde servise doğru yol aldım. Servise gidip yerime çantamı koyup oturdum. Arkamdan Furkan da geldi. O da yerine oturdu.
"İyi misin?"
"Evet iyiyim."
"Bak sana değer veriyorum sonra vermiyosun deme." dedi. Ona bakıp güldüm. "Öyle bişey diyeceğimi sanmıyorum." dedim. Kafasını salladı ben de önüme döndüm. Bana değer veriyordu demek. İkide bir sırıtıyordum, sonuçta beni görmüyordu.

Meraklı odunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin