kiss me, but kiss don't taste the same

455 54 46
                                    

seokjin aldatıldığını öğrendiğinde, yatağında uzanıyordu. dünyası başına yıkıldığında ve kalbi parçalara ayrıldığında ise; gözlerini kapatmış, gözyaşlarını durdurmaya çalışıyordu.

güçlü görünmesi gerekiyordu çünkü seokjin'e öyle öğretilmişti. ama değildi. güçlü değildi, hiçbir zaman olmamıştı.

kalbini ellerine hiç düşünmeden bıraktığı adam, onu aldatıyordu. belki de seokjin ona yeterli gelmiyordu. ya da eskisi kadar güzel.
kendi kafasından ne kadar sebep sayarsa, o kadar canı yanıyordu. bunun bir sınırı var mıydı?

olmalıydı. bu acı geçmeliydi.

ama geçmedi.

aylarca, acı hiç geçmedi. aksine daha çok, daha çok arttı. ve sonunda seokjin artık paramparçaydı.

dünyada cehennemi yaşıyordu. ve bunu yapan çok sevdiği sevgilisiydi. bir zamanlar ona kıyamayan, üzmekten delicesine korkan sevgilisi.

hem iyileştiren, hem yara açan.

belki de aşk buydu; acı.

"seni üzgün görmeye dayanamıyorum. neden kendine bunu yapıyorsun? senin canın yandıkça benimki de yanıyor." dedi, jungkook.

çünkü senin canın, benim canımdan da öte, diyemedi.

"özür dilerim, seni de üzüyorum."

eğer jungkook'un imkanı olsaydı, şu an taehyung'u dövebilirdi. eğer imkanı olsaydı seokjin'i cam bir fanusa koyar, orada saklardı.

eğer imkanı olsa, onu sevdiğini söylerdi.

ya da korkak olmasaydı.

"hayır. beni üzmüyorsun. kendini üzüyorsun ve ben buna katlanamıyorum. seni parçalanmış görmeye katlanamıyorum. neden ondan ayrılmıyorsun?"

cevabı biliyordu ama yine de sormaktan geri durmamıştı.

"bilmiyorum jungkook, inan bilmiyorum." dedi, seokjin bitkince. başı jungkook'un dizlerinin üstündeydi. saçlarında jungkook'un yüzüklü parmakları narince geziniyordu.

derin bir nefes aldı.

cevabı her ikisi de biliyordu ama dilleri dönmüyordu.

yine yatağındaydı seokjin ama bu sefer tek değildi. yanında taehyung vardı. boynunda morluk, gömleğinde ise ruj lekesi vardı. ilk defa ağlamadı seokjin.

aldatılıyordu ve taehyung gizleme gereği duymuyordu. belki de artık seokjin'i sevmiyordu.

sevseydi aldatır mıydı?

"haein..."

seokjin duyduğu isimle yatakta doğruldu. eş zamanlı olarak yataktan çıktı ve kapıya yöneldi. kalbi çok hızlı atıyordu, nefesi ciğerlerine yetmiyordu sanki. daha fazlasını istiyordu.

kapıyı titreyen eliyle açıp odadan dışarı çıktı. mutfağa gidip su içmeliydi ama titreyen bedeni buna engel oluyordu. tam bir adım atmıştı ki tökezledi ve yere düştü. zarar görmemişti ama seokjin, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

son gözyaşları olması için dua etti. çünkü hiçbir gözyaşı bu kadar canını yakmamıştı.

she is perfect ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin