ne fark ederdi ki?
ya onunla ya hiç..Gecenin geri kalanında onun kollarındaydım. O an sanki onu bir daha hiç göremeyecekmişim gibi sarıldım. Gözleri dudaklarımı bulduğu zaman yüzümü elleriyle kavradı. Bu gece ögrendigim en büyük gerçek "siyahlaşmış taştan bir kalbin arkasına saklanmış birinden merhamet beklemem" sözleri oldu. Bu gece tüm gerçeklerden ayrılıyordum..
Sevgilimden, ailemden, dostlarımdan ve tüm sevenlerimden...#1
şarkı: uyku-son feci bisiklet
Geçmiş;
"Yağmur tanecikleri hızla yüzüme çarparken, ben hala durağa yetişmeye çalışıyordum. Kütüphanede biraz fazla kalmış olmalıyım ki hava da epeyce kararmıştı. Durağa vardığımda sırılsıklam bir vaziyette otobüsün bu tarafa doğru dönüşünü izledim. Otobüs durdu, inen yolcular arasından sıyrılmaya çalışarak içeriye girdim. Ve oturup yağmurun yağışını seyretmeye koyuldum. O an durdum sanki hayat bi anlık durdu herkes durdu. Etraftakilerin boğuk sesleri git gide artmaya başladı ve durum çığrından çıktı. Kafayı yemek üzereydim. Etrafa baktığımda herkes bana dönüp bakıyordu ve üzerime geliyordular. Panikledim. Hemen geri çekindim ve çığlık atmaya başladım. Ve bi anda ışıklar gitti.. her yer karardı. İçimden bir ses otobüsün kaza geçirdiğini varsayıyordu ama durum böyle değildi.
Hastanede uyandım, kolumda bitmesini bekledigim serum ve başımda annem.. ilk neler olduğuna anlam verememiştim. Evet, bayılmıştım bunun farkındaydım ama neden? Babam o sırada doktorun yanındaydı geri geldiğinde bir şey demedi. Sadece oturdu ki zaten demesini beklemiyordum. Yaklaşık bir haftadır evin içindeki gergin ortam yüzünden ebeveynlerimle konuşma gereksinimi duymuyordum. Kendimce haklıydım. Hatta çoğunluğa göre. Serum bitmeye yüz tuttuğu esnada annem ayaklanıp bir hemşire çağırdı. Serum çıkarıldıktan sonra artık işimiz bitmişti. Arabaya doğru ilerledik. Babam "İlaçları alıp geliyorum, arabada bekleyin." dedi. Annemle arabaya geçtik. Bi anda annem "Her şey neden böyle olmak zorundaydı." dedi. Haklıydı. Babamın gereksiz sinirli ve agresif tavırları yüzünden ailevi ilişkilerimiz boktan bir hâl almış durumdaydı."Her gün bunun için çabalıyorum, her saniye bunun için yaşıyorum anne.. özgür olmak için. Artık yalandan sıkıldım. Tutulmayan vaatlerden yoruldum. Avutulmaktan yoruldum. Neden? Neden? Neden normal bi aile olamıyoruz? Diğerlerine bak! Bak! Ben artık mutlu bir aile gördüğümde aglamak istemiyorum bıktım artık bu zindandan. Cidden bıktım.." annem tepki vermedi. Gözleri doldu ama ağlamadı.."
Bazı insanlar çocukluklarına dönmek ister, bazıları ise bir an önce büyümek. Hayatın bu çıkmazlarında yaşamak beni hep bir gangster gibi hissettirmişti ve geceyse beni kucaklayıp karanlığında büyütmüştü. Şunu anladım ki küçükken olmak istediğin gibi değil küçüklüğünün yaşattığı travmalardan yola çıkarak büyüyorsun. Ve işte ben.. belki de hikayem erkenden burda bitecek fakat yeniden başlamak için geri dönecektim hemde daha güçlü bir şekilde
Günümüz;
Geceden kalmaydım. Barda alkolü biraz fazla kaçırmış olmalıydım ki kendimi evde değil uçurum kenarında düşmek üzereyken farkettim. Paniğe kapılmadan geri geri gittim ve uçurum kenarından çıktım. Buraya gelmemin sebebini dahil hatırlamıyordum. Kaportaya baktım, arabanın içine baktım. Tuhaftı.. her şey yerindeydi. Bu garip deneyimin ardından yan koltukta bana bakan telefonumu elime alıp saate baktım. "11:00" işe geç kalmıştım. Diğer finansal ve sosyal durumlar açısından tecrübesine güvendiğim bir kaç şirketle iş görüşmesi yapacaktım. Gelmiş olmalılardı. Direkt Emre'yi aradım. "Bakıyorum patron uzun bi aradan sonra tekrar işi salmış" kahkahaları o kadar fazla sinirimi bozdu ki "Patronun olarak aramızda ki mesafeyi koruyup seni patronunla konuşmaya davet ediyorum. Karşında ki Nil değil, Patronun Emrecim"