on dokuz

277 24 85
                                    

"Bensiz mi yüzüyorsun Hwang?"

Yüzüme iyice yaklaşmış olan kahverengi çillere sahip surat, nefes alışverişinin buram buram yüzüme çarpmasına sebep oluyordu.

"Felix, Minho gelecek burada ne işin var? Üstelik dediğine bir bak."

Dudağını dediklerimle birlikte hafiften büzerken bir eli ise aşağıya sarkıttığı dudağıyla oynuyordu.

"Bebeğim sanıyorum ki Minho Hyung gelmeyecek.. Ve dediğime baktığımda garip hiçbir şey göremiyorum."

Sırıtarak bana bakan dudaklar ve arsızca üzerimde gezinen gözler nefemin kesilmesine neden olsa da istifimi bozmamıştım.

"Ne demek gelmeyecek?"

Onu geçiştirmeye çalıştığımı anladığı için gözlerini devirmişti sinirli bir edayla.

Tok ve kalın sesinin en dip kısmını kullanarak bağırmadan ancak otoriter bir şekilde susturmuştu beni.

Ve bu hareketiyle beni ilk susturuşu değildi.

"Sikeyim Hwang, bana ne Minho Hyung neden gelmeyecekse? Seni ilgilendiren tek şeyin ben olduğumu düşünüyordum, ama sanırım kafamda kuruyorum."

Eğilmiş olan bedeni tam doğrulmaya yakınken, aşağıda sarkmış olan kolunu kavrayıp onu tıpkı benim bulunduğum yere, suyun en üstüne çekmiştim.

"Seninle güzelce ilgileneceğim, nereye gidiyorsun Kızıl Prens?"

Mullet olan saçlarına ek olarak kaşlarının altına düşen kızıl saçları iyice yüzüne yayılmış ve adeta tarihsel bir görüntü oluşturuyordu.

Her bir detayını aklıma kazımak istediğim bu kısım beni daha fazla şehvetlendirirken, suyun altındaki bacaklarını belime dolamasıyla gerçekliğe dönmüştüm.

Boynumu sıkıca saran ellerini iyice oraya kenetlerken, aynı şekilde belimdeki bacaklarını da sıkılaştırıp kendini suda birkaç santimetre yükseltmişti.

"Benimle nasıl ilgileneceğini göster Hyunjin H-hyung."

Küçük bir çocuk gibi dudaklarıma bakarken gözleri ise tam tersi bir şekilde arsızca istediğini elde etme arsuzuyla yanıp tutuşuyordu.

Dediği kelimeyle birlikte dudaklarım iki yana kıvrılırken kurumaya yüz tutmuş dudaklarımı ıslatmıştım hafifçe.

"Evet aşkımı hissettireceğim sana."

Vücutlarımız tamamen birbirinden ayrılmaz bir konuma gelirken, ikimizin de kalp atışları birbirimizin vücuduna çarpıyordu.

Kesik kesik nefes alışverişleri yüzüme çarpmaya başladığı anda, açıkta kalan dudaklarına sabitlemiştim dudaklarımı.

"Ve Bay Lee, bu gece benden bir şey saklama. Çünkü sana meydan okuyorum."

Ayrılan dudaklarımıza hasretle bakışını gördüğümde gülümsemekle yetinmiştim.

Kalp şeklindeki biçimli dudakları konuşmak için ayrıldığında pür dikkat onu dinlemiştim.

"Uzatma faslını bitirelim, evet şimdi gel ve tat beni."

Kucağımdaki bedenden yavaşça yukarıya çıkan ellerim onun belinde son noktasında bulurken sıkıca sabitlemiştim onları oraya.

Yeniden birleşen dudaklarımız bu kez oldukça hararetli bir şekilde birbirlerini turlarken, karşımdaki kızıl saçlı adamın dudaklarımı ısırıp emmesi beni daha da deliye çeviriyordu.

Fire on fire °hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin