5

106 17 1
                                    

***

Roy Kim - Only When

***

KYUNGSOO

Pastane faciasının üzerinden yaklaşık üç dört saat geçmişti. Eve gelene kadar ve hatta geldikten sonra bile sorgum bitmemişti maalesef. Annem sürekli bir şeyler soruyordu.

"Nereden tanıyorum demiştin bu çocuğu?" Yine başlamıştık.

"Okuldan."

"Yaşıt mısınız?"

"Evet."

"Sevgilisi var mı?"

"Anne." Ona bıkkın bir ifadeyle bakıp iç çektim. "Yetmez mi?"

"Çok tatlı ve kibar bir çocuk."

Başımı iki yana sallayıp tabağımı boşaltmak için ayağa kalktım. O da kendi tabağını ve kadehini aldı, peşimden gelip işimi halledene kadar tepemde dikildi. Büyük ihtimalle zihninde çoktan bizi sevgili yapmış, nişanlamış, düğün hazırlıklarına başlatmıştı. Elimize birer çiçek tutuşturup balayına göndermiş bile olabilirdi.

"Öyledir." dedim sakin sakin. Buna rağmen gülümsedi.

"Kyungsoo." Yine o ses tonunu kullanıyordu. Ciddileşip hassas konulara değineceği zamanlarda sesini yumuşatır ve kısardı. Sanki ağzından çıkanları fısıldayarak söylerse etkilerini azaltabilecekmiş gibi ya da kelimeler bu haliyle yaralamayacakmış gibi. "Şu dünyada tek isteğim mutlu olman, bunu biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum anne." dedim. Kolumdan tuttu ve yürümeye başlayıp beni de peşinden salona sürükledi. Koltuklara oturduğumuzda başımı göğsüne yaslamıştı.

"Babanla ayrıldık çünkü ta en başında iyi bir çift değildik. Sırf biz ayrıldık diye sen de ileride ayrılacaksın diye bir şey yok. Bu boşanma olayı gen-"

"Genetik değil, biliyorum." Sözünü kestim ve gerisini tamamladım. Bunu milyonuncu söyleyişiydi. Genetik olmadığını biliyordum elbette ama bu iyi bir çift değildik zaten olayı başlı başına saçmalıktı. Annem dünyalar güzeli bir kadın olmasının yanı sıra müthiş anlayışlı, uyumlu bir kadındı da. Karşılaştığımız zorluklardan korksa dahi asla gardını indirmez ve bizim için savaşırdı. Savaşırdı diyorum çünkü bütün yük insanın omuzlarına bırakıldığında bu yaşamaya çalışmaktan çıkıp savaşmaya dönüşüyordu. Annemin yıllardır yaptığı şey de buydu.

Babam aklıma gelince biraz daha sokuldum ona ve kırılmamasını umarak "Babamla en son ne zaman konuştun?" diye sordum.

"Pastane açıldığında sanırım. Tebrik etmeye gelmişti."

"Bir şey dedi mi?"

"Pek değil. Yemek yapabiliyor olmama şaşırmış. Bilirsin eskiden tatlılarım hep vasat olurdu ya da mahvederdim. Benim adıma sevindiğini söyledi, birkaç bir şey aldı ve gitti. Sonra hiç görmedim."

Kafamı salladım. Ellerinden birini saçlarıma çıkarıp okşadı ve eğilip öptü. Bir şeyler söylemek istediğini anlamıştım ancak söylemedi ve sessiz kaldı. Boğuk havamızı dağıtmak için film izlemeyi önerdim. Bir şeyler açtık, eğlendik, gecenin körüne kadar oturup dondurma yiyerek birbirimizle uğraştık ve mutlu bir biçimde girdik yatağa.

Ertesi gün uyandığımda hafif hissediyordum. Annemle vakit geçirmek hep böyle hissettiriyordu zaten. Sanki bütün dertlerim bitmiş gibi. Sanki annem dışında hiçbir şey önemli değilmiş gibi, dünya aslında biz birlikteyken duruyormuş gibi.

One Kiss Is All It TakesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin