10

138 18 6
                                    

KYUNGSOO

Kampın ikinci gününe rahatsız edici ve geçmek bilmeyen bir karın ağrısı ile başlamıştım. Dün akşam Jongin'le aynı çadırda kalmanın yan etkileri olduğunu düşünüyordum. Hormonlarına laf geçiremeyen ergenlerden olduğumu düşünmüyordum zira Jongin değil de başka biri ile kalsaydım bunu hissetmezdim. 

Gün boyu ondan uzak durmaya çalıştım, sürekli bir şeylerle meşgul olmak için milletin görevlerini üstlendim ve bacaklarım çatlayana kadar koşuşturdum. Jongin ara sıra benimle konuşmaya çalıştıysa da işim var diyerek geçiştirdim ve ona nasıl söyleyeceğimi düşündüm. 

Onu sevdiğimi.

Ya da ondan hoşlandığımı. 

Eğer idol olacaksa zaten ilişkimizin olamayacağını bildiğim için eğer beni sevmiyorsa bunu sorun etmeyeceğimi.

Bütün konuşmayı kafamda binlerce kez çevirip durmuş olmama rağmen elimden bir şey gelmiyordu, yine de heyecanlanıyordum. Reddedileceğimi bilmek ise daha da geriyordu beni. Kim Jongin'den bahsediyorduk birincisi ve ikincisi, beni arkadaş olarak gördüğüne emindim.

"Ne yapıyorsun?" Arkamdan gelen sesle irkilip kafamı kaldırdım. Baekhyun bana tuhaf bakışlar atarak karşıma geçti. Bir ağaç gövdesine oturmuş çürüyen tahtayı oyuyordum dakikalardır. 

"Hiç. Dinleniyordum."

"Yirmi dakikadır buradasın. Tek yaptığın iç çekip düşünmek."

"Sana ne Baekhyun?" Yorgun bir sesle sordum. Siyah saçlarını eliyle geri tarayıp boğazını temizledi. 

"Yeniden arkadaş olmak istiyorum seninle. Sözümü kesme." Onu böleceğimi anlayınca sert bir tonda uyardı beni. Dudaklarımı birbirine bastırıp bekledim. "Bunu bir süredir düşünüyordum zaten ama son olaylardan sonra daha net anladım. Senin arkadaşlığına ihtiyacım varmış Soo. Kimse beni senin kadar iyi anlamıyor. Kimseyle seninle olduğum kadar yakın olamıyorum. Jongin ile sevgili olduğunu öğrenince şöyle bir düşündüm de... Çok önemli bir nokta senin için ve ilk heyecanını bile paylaşamadım. O ana geri dönmek ve seninle bunun sohbetini yapmayı o kadar isterdim ki. Bakma bana öyle, gerçekten isterdim." İnanmayan tavrımdan alınmış olmalıydı ki üzülmüştü. Yavru köpeğe benzeyen suratı iyice küçülmüştü şimdi. 

"Seninle kaçırdığım anlara çok üzülüyorum. Konuşamadıklarımıza, dinleyemediklerimize, paylaşamadığımız her şeye. Başta bir hata yaptım ve elime yüzüme bulaştırdım, nasıl toparlayacağımı bilemedim. Eğer şimdi izin verirsen yeniden güvenini kazanmak ve arkadaşın olmak isterim."

"Hayır dersem ne değişecek?"

"Çok üzüleceğim." Bana biraz daha yaklaştı. "Kapına gelip Dahyun teyzeye bizi barıştırması için yalvaracağım."

Tam da bana sınıfta dediği şeyleri hatırlatacaktım ki elini kaldırdı. "Evet, çok kötü ve acımasız şeyler söyledim o gün. Gerçekten pişmanım, seni sinirlendirmek isterken haddimi aştım. Ama yemin ederim sonrasında çok pişman oldum."

"Baekhyun... Bilmiyorum. Çok değiştin. Hatta şu an bile bir oyun çevirip çevirmediğini anlayamıyorum."

"Yemin ederim Soo. Lay'in üzerine yemin ederim hatta." Gözlerimi kocaman açarak baktım ona. Abisini herkesten ve her şeyden çok sevdiğini biliyordum, şimdiye dek yeminlerinden yalnızca ikisinde kullanmıştı onu. İlki benimle aynı okulu yazacağına yemin ettiği zamandı, ikincisi ise şimdi.

Ne diyeceğimi bilemediğim için derin bir nefes verip kafamı salladım. "Tamam." dedim pes ederek. "Deneyelim bakalım." Ben de onu özlemiştim.

***

One Kiss Is All It TakesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin