episode 1

244 11 19
                                    

YooRa'nın Ağzından:

Her şey, hayatımın bozulmasına sebep olan her şey o gün gerçekleşmişti.

Her zaman onu suçladım yaşananlar için.

Hata yapmıştım, bir kez daha hata yapmıştım.

Hemde büyükçe bir hata...

***

Meltem rüzgârlarının estiği bir öğleden sonraydı. Güneş bizi ısıtmaya devam ediyoru. Bense odamın balkonunda oturmuş dün gece yaşananları düşünüyordum.

Her ne kadar birbirimizi sevsek bile ailem fazla korumacıydı. Özellikle de babam. Beni ve annemi kısıtlamıştı çoğu zaman. Arkadaşlarıma her zaman şüpheyle bakar, onları sevmezdi. Nedenini bilmiyordum ama artık yorulmuştum. Her seferinde aynı şey yaşanıyordu.
Dün gecede yaşanmıştı.

Annem, babamla arasını bozmamak için tartışmalarda onun tarafında olurdu. Onun tarafındaymış gibi davranırdı. Tartışmalar çok sık olmazdı ama olduğunda da çok şiddetli olurlardı. Babam esip gürlerdi, annem iki arada bir derede ne yapacağını şaşardı. Ben ise her zaman arada kaynardım. Çünkü tartışmalara ben sebep olurdum. Arkadaşlarımla dışarı çıktığımda veya onlar buraya geldiğinde bu tartışmalar mutlaka yaşanırdı. Ve bende cezalar alırdım.

Bu seferki cezam: Arkadaşlarından hiçbiriyle yüz yüze görüşmeyeceksin, 1 hafta boyunca.

Dudaklarımdan bıkkın bir nefes döküldüğü sırada telefonum titremişti. Elime aldığımda JooYeon'un mesaj atmış olduğunu gördüm. Aniden aklıma dolan kesitler ile sol elimi hızlıca alnıma yapıştırdım. Başımı ağrıtan acı umrumda olmazken parmaklarımı hızlıca klavyenin üzerinde gezdirmeye başladım.

JooYeon:
Hey!

Hazır mısın

Birazdan seni almaya geleceğim
'Görüldü'

Hadi ama YooRa

Bana unuttuğunu söyleme

Benimle buz pateni yapmaya geleceğine söz vermiştin!

Parmaklarımı klavyede gezdirmekten vazgeçmiş ve JooYeon'u aramıştım. Telefon ilk çalışta açılmış ve JooYeon'un sitemkâr sesi duyulmuştu.

'Bana unuttuğunu söyleme lütfen. Söz vermiştin!' Derince bir nefes almış ardından ise konuşmaya başlamıştım. 'Evde işler karışık Yeon. Ayrıca annem evde değil.'

Bu cümlelerimin üzerinden 5 dakika kadar bir süre geçmişti. Ne dediysem ikna olmayan JooYeon, istediğini almıştı. Hazırlandıktan sonra boy aynamın karşısına geçtim ve kendimi incelemeye başladım.

Lavantaları o kadar çok severdim ki mor rengi hayatıma işlemişti. Majestic tonlarındaki tulum elbisem, içine giydiğim ince ve yarı transparan olan fakir kollu beyaz gömleğim. Omuzlarımdan, belime kadar dökülen koyu kestane rengindeki saçlarım ve kulağımdaki siyah, tek bir nokta şeklindeki küpelerim birbirini tamamlar nitelikteydi. Siyah ojelerim ve beyaz olan spor ayakkabılarım...

Ben, morun ve lavantaların hayat bulduğu muhteşem kız olmak istemiştim.

Olamamıştım.

Aşağıdan gelen korna sesleri ile çalışma masamın üzerindeki telefonumu ve yatağımın üzerinde duran küçük, beyaz çantamı alarak odamdan çıkmıştım. Anneme kısaca evde olmadığımı belirten bir mesaj atmış ve kapıyı kilitleyerek evden çıkmıştım. Bahçe kapısının önünde duran siyah Range Rover, ben buradayım diye bağırırken tek dileğim; bu günü kazasız bir şekilde atlatmaktı.

Lavender Field | Lee JooYeon / Xdinary Heroes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin