bölüm 5:
[iblis, secde ettireceğini buldu.]❧
dolgun dudakların arasında, ıslak dudaklarım kayarken hissedebildiğim dudakların hissiyle resmen kavruluyor, söndüremeyeceğim bir yangına körük atıyordum. Jisoo'nun kırmızı dudaklarını dişlediğimde hissettiğim ıslak ve dolgun et parçası, oturduğum mermerde kıpırdanıp altlarımın sürtünmesine sebebiyet vermişti.
Jisoo'nun elleri de zira hiç boş durmuyor, ince belimi eziyet edercesine yavaşlıkla okşayarak huylanmama ve dudaklarını daha da çok hissetmeyi istememe neden oluyordu. ağzımın sıcaklığında kaybolan dolgun dudakların hissettirdiği haz yeterli gelmiyor, resmen dudaklarını parçalarcasına öperek en derin şekilde hissetmek istiyordum.
Jisoo'nun dili dişlerime dayandığında, benim için işlerin koptuğu nokta olmuştu. ağzımı aralayarak jisoo'nun diline izin verirken giriş hediyesi olarak da şevket dolu bir inleme bırakmıştım ağzına. elleri belimden aşağıya inerken, dillerimiz birbirine değiyor ve Jisoo arada dilimi dudakları arasına hapsederek şeker emer gibi dilimi emiyordu. aldığım hazzın haddi hesabı yoktu. resmen bir öpüşme ile bile kendimden geçmiş, kendimi Jisoo'ya bırakmıştım bile.
altımdaki eteği kıvırırken, ellerimi çenesine yerleştirdim. çoktan sıyırdığı eteğim artık kalçalarımın üzerinde kalmıştı. ellerimle tuttuğum boynu ve çenesi sayesinde daha da yoğun öpüyordum dudaklarını. Jisoo ise artık ellerini sadece belim ile kısıtlamıyordu. elleri dolgun kalçamda geziniyor, büyük kalçamı elleri arasına alarak sıkıca sıkıyor ve külodumun üzerinden parmağı ile çizgiler çekmiyordu.
dayanamayacak raddeye geldiğimi hissettiğimde, çoktan ıslanmış kızlığımı çizgi halinde dolaştırdığı parmağına doğru iterek sürtündüm. sınırlarımı zorlamaya başlayan jisoo, kesinlikle ölüm sebebim olacaktı. dudaklarımız birbirinden ayrıldığında, dudaklarımızın arasında oluşan tükürük bağına takıldı gözlerim. nefes nefeseydik. dudağımın içinden gelen metalik kan tadı ise ne kadar hırçınca öpüştüğümüzün en büyük göstergesiydi.
başımı hafifçe kaldırıp üsttem bana bakan jisoo'nun gözlerine baktım. kalbim deli gibi çarpıyor, daha demin yaşadığımız gizli öpüşmemiz adrenalinin tüm damarlarımda fokurdamasını sağlıyordu. kim jisoo beni biraz önce resmi olarak bitirmişti. öyle yoğundu ki o dakikalar hala nefeslerim belli bir düzene girememişti.
elleri hala oturduğum zeminde, bacaklarımın hemen yanında bitmiş, beni köşeye kıstırmıştı. aramızdaki mesafenin azlığına ettiğim lanetler gülünçtü. "s-sikeyim.. ne yaptık biz?" dedim titrek bir ses ile.
ve daha da lanet etmeme sebebiyet verense, jisoo'da pişmanlık belirtisini geçtim, şaşkınlık bile olmamasıydı. gözleri hisssiz, lakin dudakları arsızca sırıtıyordu. baygın gözlerine ters düşen arsız sırıtışı bir kez daha tekletti narin kalbimi. koyu kahvelerine baktığım süre zarfınca beni kendine çeken şeyleri vardı ve siktiğimin o şeylerini engellemek mümkün dahi değildi benim için. yapamıyordum.
bir elini yanımdan kaldırıp şişmiş dudaklarıma götürdüğünde, baş parmağı ile ıslak alt dudağımı sildi. ve yavaş yavaş aramızdaki mesafeyi yok etti. dudaklarını son kez dudaklarıma bastırdığında yavaşça kapandı gözlerim. kalbimin maraton atan atışlarına ters sakin öpüşümüz uzun sürmemişti.
bir eli ile yanağımın altını, çenemi avucu içine aldığında konuşmaya başladı. "jennie, öyle güzelsin ki siktiğimin elmasını ısırmak nafile kalıyor güzelliğinin yanında. yasak elmayı değil dişlemek parçalamak istiyorum. şayet yasak elmayı yememin cezası sen olacaksan, bu benim zaferim olur. bu oyunda küçüğüm, bu oyunda kazanırsak kaybedeceğiz."
gözleri sanki gözlerimde kaybolmuş gibi bakarken yeniden araladı kalp dudaklarını. "ve biliyor musun küçüğüm. ne havva ne de adem. bizim için yeterli değil ikimize de. bu oyunda adem ve havva birer başlangıç, şayet bizim ateşimiz çoktan kül etti onları. ve sen, dudaklarını dudaklarıma aralayışınla yaktın onları. bununla da yetinmeyeceğiz küçüğüm. bana bir çok kez daha açacaksın, zira bunlar sadece dudakların olmayacak. iblisin kulağına fısıldamasına izin ver, izin ver ki ateşlerimiz birbiriyle harmanlansın. izin ver seni kendi lilith'im yapayım."
nutkum tutulmuş, kelimelerim ağzıma tıkanmıştı adeta. jisoo bu ilişkiyi ileri taşımak, beni kendi tehlikeli ve yasak arzularına davet ediyordu. öpüştüğümüz için pişmanlık ve bir daha tekrarlamayalım dolu cümleler beklerken o bana, daha da ileriye gidelim diyordu. ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.
son sözlerini de söyledikten sonra lavaboyu terk etti jisoo. düşüncelerimle beni bir başıma bırakıp bana eziyet etmişti resmen. ve ben hala olayın şokundaydım. ne diyebilirim ki? jisoo gitmesine rağmen bedenimdeki dokunuşlarını hala hissedebiliyor, sıcaklığını sanki o buradaymış gibi tenime işleyebiliyordum. ve ben bedenimin yoğun isteğine beynimin söz geçirebileceği hiç sanmıyordum.
ve haklıydı jisoo, sadece ısırılan bir elmanın cezası olarak yeryüzüne düşen adem onların ateşine değil, kıvılcımlarına bile yetmez, bu iki yoğun arzu ve şehvetin gölgesinde bile duramazdı. ancak bu ateşe eşliği, ateşten arzular edebilirdi. zira jisoo nasıl ademin kulağına fısıldayan o iblis ise, jennie'de iblise hizmet eden lilith'den farklı değildi.
༄
110 okunmaya 10 oy saka mi umarim sakadir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
incil
Fanfiction[jensoo] jennie ve jisoo, yaşamamaları gereken bir ilişkiyi her gece, yataklarının kızgın alevlerinde tüm iliklerine kadar en yoğun hazla yaşıyorlardı. © rubywais 091121