Yuva Krallığı'na dağların üstünden doğan güneş yavaş yavaş tüm şehri aydınlatırken halkın iş başı yapmaya başlaması ile daha hareketli bir hal almaya başlamıştı.Satıcılar dükkanlarını açarlarken işe gitmek için uyananlar meydana ilerleyip oradaki dükkanlardan yiyecek içeceklerini alıyorlardı. Sabahçı devriye gezen askerler halkı selamlarken halkta onları selamlıyor ve ilerliyorlardı.
Kralliyet ise o gün oldukça sakin görünsede bir soruna çözüm bulmak için uğraşıyorlardı. Hatta Kral Knighter'a göre buldukları bile söylenebilirdi.
İnsanlar ve canavarlar arasında olan karmaşa artık oldukça rahatsız edici duruma gelmişti. Kral Knighter buna bir yol bulmuştu ancak bunun için doğru kişiyi bulmak onu zorluyordu. Ta ki yakın zamana kadar.
Knighter yanındaki ordu komutanına baktı.
"Çocuğu gördüm Andrew. Zeki ve çevik bir genç. Oldukçada cesaretli."
Andrew kralına karşı çıkamayacağını biliyordu ancak bu konuyu sorgulaması gerekiyordu. Ona kalırsa yaptıkları şey delilikten başka bir şey değildi.
"Majesteleri..."
Kral Knighter ordu komutanına baktı.
"Affınıza sığınarak sormak istiyorum. Sizce bu yaptığımız ne kadar doğru? Sonuçta düşündüğünüz şey oldukça büyük bir adım."
"Büyük ve etkili Andrew. Bu iş bir yere kadar devam etmeli. Ben babam değilim. Gaddar ve ırkçı değilim. Veya umursamaz. Halkım ne olursa olsun huzur içinde yaşamalı. Bu ayrımcılıklar en başından engellenmeliydi."
Bunun üzerine Andrew bir şey demedi. O sırada askerlerden birisi gelip "Majesteleri..." Dedi.
Kral Knighter askere döndüğünde asker başını kaldırmadan "Çağırdığınız çömez geldi efendim." dedi.
"Güzel! Getirin!"
Asker geri gittiğinde Knighter "Şimdi ne demek istediğimi anlayacaksın." Dedi.
Sonrasında ise askerler yanlarında genç bir çocuk ile geldiler. Çocuğun üstü başı harap haldeydi. Büyük ihtimal kralın emri ile askeri eğitim derslerinden sonra direkt olarak saraya getirilmişti.
Çocuk başını eğip "Kralım!" dediğinde Knighter çocuğu süzdü. Ardından "Biraz yakınlaş genç adam." Dedi.
Çocuk önce yanındaki askerlere baktı. Ardından yavaşça öne çıktı.
"Nasılsın? Memnun musun şu anki hayatından?"
Genç çocuk "Sayenizde kralım. Beni alıp askeri yetiştirme kampına götürmeseniz şimdiye şehrin bir köşesinde ölmüş olurdum." Dedi.
"Çalışmaların nasıl gidiyor? İyi gördüm seni!"
"Güzel kralım. Her geçen gün daha da iyileşiyorum."
"İyileş. İyileş ve işinin en iyisi ol."
"Bunun için çabalıyorum kralım."
Genç çocuk tüm soruları başını kaldırmadan cevaplamıştı. Onun bu saygısı Knighter'ın saygısını bir kez daha kazandırtmıştı.
Knighter Andrew'e dönüp "Ne diyorsun Andrew?" dedi.
Andrew çocuğu kısaca süzdü. Ardından "Ne kullanmakta iyisin asker?" dediğinde çocuk başını kaldırıp Andrew'e baktı.
"Kılıçta ustalaşıyorum komutanım."
"Hangi kamptasın?"
"D-2 kampındayım komutanım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELTA: Yönetici Mezarlığı
FantasyPek uzak değil, Delta'da yaşanan tüm bu olaylardan hemen öncesi... Delta'da Kral Jordan ve Kraliçe Alexandra döneminin 77 yıl öncesinde yaşanan bu dönem Yuva Krallığı'nın en karmaşık ve en gizemli olduğu dönemlerdendi. Ülkeyi savaşa ve kıtlığa g...