hao şu birkaç gündür ilaçlarını daha fazla alıyordu jun'u görmek için bunu yapmak istemiyordu ama yapmak zorundaydı.
hao'nun uyku problemi vardı geceleri garip sesler duyuyordu ama engelleyemiyordu.
gene okulda insanların ona garip baktığı bir gündü hao için asla değişmiyordu her günü aynıydı.
dün ilk defa farklı birşey olmuştu jun elini tutmuştu tabi hao ondan sonra ilaçlarını alıp bunu da yok etmişti.
hao gene resim çiziyordu bu ona hem terapi hem işkence gibiydi
resim çizmek onu rahatlatıyordu bazen dertlerini unutturuyordu bazen ise çıkmaza sokuyordu hao için resim jun'du
jun onu hem rahatlatıyor hem de depresyona sokuyordu
hao telefonundan şarkı açtı ve resim çizmeye başladı
"you know it aches for yours"
"And you've been filling this hole"
"Since you were born"
"cause you're the reason I believe in fate, you're my paradise"
"And I'll do anything to be your love or be your sacrifice"
"Cause I love you for infinity"
hao çizimini bitirmişti çizimde bir sahil vardı ve gene siyah beyazdı deniz grinin en açık tonuydu derinleştikçe açık grinin yerini koyu gri alıyordu kayalıklarla dolu bir yerdi burası kayalıklar simsiyahtı bir kaya hariç o kaya kırmızıydı kan kırmızısı.hiç bir canlı yoktu etrafta ağaç bile. güneşin batma vakti gelmişti ve o da kıpkırmızıydı batıyordu...
hao tablosunu kurumaya bıraktı ve o sırada annesi aradı
"alo"
"alo hao nasılsın"
"her zaman ki gibi"
"ilaçlarını alıyor musun?"
"evet"
"jun hala var mı"
"evet"
hao annesinin iç çekmesini duyabiliyordu annesi artık hao'nun sağlık problemleriyle uğraşmaktan bıkmıştı hao da haklı buluyordu artık.
biraz daha konuşup telefonu kapattı ve kurumaya bıraktığı tablosuna geri döndü.
tabloya son dokunuş olarak sağ köşesine "fate" yazdı ve evinin baş köşesine astı
infinity dinleyerek herhangi birşey yapmak mükemmel
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sacrifice | junhao
Fanfictionhao çizimini bitirmişti çizimde bir sahil vardı ve gene siyah beyazdı deniz grinin en açık tonuydu derinleştikçe açık grinin yerini koyu gri alıyordu kayalıklarla dolu bir yerdi burası kayalıklar simsiyahtı bir kaya hariç o kaya kırmızıydı kan kırmı...