Paris

535 30 70
                                    

"Victoria hadi ama çık artık şu atölyeden! 3 gündür yüzünü gören cennetlik."

"Rekorumun 2 sene olduğunu unutuyormuşsun gibi hissediyorum bazen teyzecim. Yine de bu seferlik seni kıramayacağım falan demeyeceğim sadece bu seferlik bu kadarı yeterli geldi." 

Yıllardır aynı tartışma... Bazenleri kendimi bu dünyada açıklayamadığım kadar garip ve huzursuz hissediyorum. Böyle zamanlarda ruhumu dinlendirip zihnimi bu tarz düşüncelerden kurtarmanın yani basitçe kafamı dağıtmamın en kolay yolu kendimi tamamen dış dünyadan soyutlayıp çizimlerime gömülmekti. Teyzemse yıllardır bunu bilse de bir türlü alışamamış, her seferinde benim için bir anne gibi endişelenmişti.

Gerçi o benim annem sayılırdı. Babam olacak adamın düşmanları yüzünden annemi daha yeni doğmuş bir bebekken kaybetmiştim. Beth teyzemin söylediğine göreyse annem ölmeden önce beni ona emanet etmişti. Sanırım annem ölmeden önce hayatında aldığı en iyi kararlardan birisini vermiş çünkü Beth beni neredeyse hiçbir zaman annesiz hissettirmedi.

Tabii ki öz annemin yokluğu, onunla beraber büyüyemem yüzyıllar geçse bile beni üzebiliyor ama Beth'in yaptıklarını görmezden gelmek haksızlık olur. Ona zarar gelmemesi için canımı bile vereceğim iki kişiden birisi Beth.

Aklıma Beth ile olan küçüklük anılarım gelince istemsizce küçük bir tebessüm suratımda belirirken günlerdir yaşamak için tüketip kenara attığım boş kan torbalarını toplayıp atölyenin köşesindeki çöpe attıktan sonra kapının kenarında kollarını kavuşturmuş bir şekilde beni bekleyen teyzeme baktım. 

Endişesinin enerjisini her zerremde hissetsem de yüzümü görür görmez o enerjinin çekildiğini hissetmek ve teyzemin yüzünün gülümsediğini görmek o kadar iyi gelmişti ki bana.

"Sonunda çıkabildin. Her seferinde yine eskisi gibi olacaksın diye o kadar korkuyorum ki..."

"Hey,  öyle deme. Emin ol sana ya da ona bir şey olmadığı sürece o halime dönmem." 

Bu sözleri ne kadar şakayla söylesem de teyzeme bir şey olması ihtimalini düşünmek dahi tüylerim ürpertiyordu.

"Aptal kız deme öyle şeyler." diye beni yanıtlayan teyzemse söylediklerimle en az benim kadar ürpermişti ama benim karşılık olarak tebessüm ettiğimi görünce yeniden eski haline dönüp çoktan yanıma gelip bana sarılmıştı bile. 

"Kendini fazla yormamaya çalış bi tanem. Sana bir şey olacak korkusuna girdirme beni lütfen."

"Çalışırım.." diyerek teyzemi yanıtlarken geri çekilip yanağına bir öpücük kondurdum. Anında yumuşayıp gülümseyen suratına baktığımda bende gülümsedim. 

"Eee bu kutlu günün şerefine ne yapıyoruz bakalım. Sonuçta Victoria La Row yıllar sonra ilk defa bu kadar az bir süre bu atölyede kaldı." 

Kendimle dalga geçerek söylediğim şeyler teyzemin de hoşuna gitmiş olacak ki enerjik bir şekilde beni yanıtladı.

"Bilmem, benim güzel yeğenim ne yapmak isterse onu yaparız diye düşünüyorum aslında."

Gülerek teyzemi onayladıktan sonra evimizin bodrum katındaki atölyeden çıkmıştık. Beth her zaman ki gibi çiçeklerinin yanına giderken bende odamın olduğu kata çıkmıştım. Günlerdir banyo yapmamanın verdiği pislik hissiyatı yüzünden ilk yaptığım şey kendimi banyoya atmak olmuştu. Atölyede fazla durduğumdan dolayı orada da bir banyom vardı ama hiçbir zaman odama çıktığımda saatlerce kendimi arındırdığım banyo gibi huzurlu ve arınmış hissettiremiyordu.

Orada öylece kaç dakika durdum bilmiyorum. Gerektiğinden orada durduğumu fark edince küvetten çıkıp sadece saçlarıma havlu sardıktan sonra gardırobumun önüne geldim ve klasik parçalar giyindikten sonra saçımdaki havluyu çıkarıp nemli saçlarımla odamdan çıktım. 

FİRST TRİBİRDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin