Uykunu almışsan, güne güzel başlama isteği bir dürtü olur sana, iyidir, neden olmasın dersin. Hani alamamışsan, ilk engel karşılamıştır ama kahvaltıyla affettirir kendini, takılmazsın. İşe gitme vaktidir ya da okula.
Şehir hayatının en sevimli gülümsemelerinden biri, o kısacık yolculuk dilimidir. Araban yoktur, olanın dertleri farklıdır -bu satırlarda bir arabamız yok-. Toplu taşıma herkesindir, herkes toplu taşımadadır. Şanslıysan koltuk boştur, neden boş olduğuna dair endişelere fırsat vermeden, yılların kazandırdığı çeviklikle o yarım koltuğa atarsın kendini. Yarım koltuk diyorum, çünkü cam kenarının tapu sahibi, geometrik açıları tahta ya da kitap üzerinde öğrenememiş bir alaylı, yüz yirmi derecelik geniş açıyı bacakları vasıtasıyla keşfetmiştir. O, keşf-i alemdeyken sen, dövüş sahnelerinden oluşan yeni aksiyon filmini kurgulamaya başlamışsındır. Başrol sana layıktır, mekan şehrin eskitme beton sokaklarından geçen otobüs, figüranlar gırla ama birisi çok hevesli adeta bağırıyordur olduğu yerde: 'Hayır, en çok bana vur, gücenirim.'
Günün sıradanlığına bürünür; hani uykunu almıştın, kahvaltı da güzeldi... Unutulur hepsi. Gün doğumu otobüse denk düşmüştür, gün batımını beklersin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sayı'10
Random10. sayımızla tekrardan merhaba, Bu sayıda; bir “Fuar” heyecanına kapıldık gitti, sayfalar çoğaldı. Nisanın soğuk geçmesi yaza özlemimizi azdırdı. Belki de şehir ve sıkıştırdığı hayatlarımız dile geldi. Herhangi bir dosya konusunda odaklanmadan (k...