Neler oluyor Allah aşkına ? Gözlerim neredeyse yerinden fırlayacak. Eray'a baktığımda gülmemek için elini ağzına koyup güldüğünü saklamaya çalışıyordu. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Boğazını temizledim ve elimdeki kahveyi sehbanın üzerine bıraktım.
" Yanlış bir anlaşılma var galiba ? Ben yani biz.." diye devam etmek istediğimde Eray benim lafımı kesti.
" Yanlış bir şey yok sevgilim. Evleneceğiz"
Bu gün ölmezsem bir daha ölmem. Sevgi hanım ayağa kalktı.
" Ben sizi yalnız bırakayım . Galiba sizin konuşacaklarınız var. " deyip tebessüm etti ve salondan çıktı. Sevgi hanımın salondan çıkmasıyla ayaklandım.
"Ağzından çıkanı duyuyor musun Eray? Evlenmek..?" Eray da ayağa kalktı ve bir adım daha bana yaklaştı.
"Sesini yükseltme!"
"Bana açıklama yap o zaman!"
Eray'ın dudaklarıma yapışması bence geçiştirici bir cevaptı. O kadar istekli ve şehvetli öpüyordu ki ister istemez karşılık veriyordum. Beni kendisine çekip vücutlarımız yapıştığında ikimizde sesli bir şekilde inledik. Nefes darlığı çektiğimde yavaşça ayırdım dudaklarımızı. Alnını alnıma koydu ve gözlerini kapatarak derin derin soludu.
"Bana güvenmeni istedim. Benimle gelmeni istedim. Ve sen kabul ettin. İtiraz etmedin.
Sana benim olmanı istedim ; itiraz etmedin.
Sana ömrümün geri kalanını adadım sevgilim. Bir ömür benim olacaksın. Bu işi gerekiyorsa resmiyete de dökerim.
Unutma! SEN BENİMSİN!"
"Keşke bana sorsaydın bu evlilik işini." Dedim ve salondan çıkmaya yeltendim.
"Nereye!"
"Evime!"
"Ne yani ?
Evine?
O orospuların bulunduğu yere evim mi diyorsun? Onların yanına mı gideceksin? O kaltaklar gibi hayatını piçlerin altında mı geçireceksin?
Annen gibi mi ?"
Nefes almayı kesmiştim. Hatta tüm hayatsal fonksiyonlarım durmuştu. Annem hassas noktamdı. Doğru annem orospuydu ve bu durumdan ne kadar nefret etsem de o benim annemdi. Ve ben bu durumu yani annemi hiç kimseye anlatmazdım. Benim ailem yoktu.
Peki Eray nasıl biliyor bunu?
Sevgi hanımı salon kapısından seslenmesini duydum ama tepki veremiyordum.
"Eray kendine gel!"
"Sen karışma anne!"
Sonra topuklu ayakkabı sesini duydum. Birisi bana destek oluyordu - ki bu Sevgi hanım olmalıydı- beni koltuklara sürükledi. Ne itiraz edebiliyordum ne de ona yardımcı olacak bir hareket yapabiliyordum. Sandalyeden farkım yok. Nereye götürürlerse gidiyordum.
"Eray dışarı çık!"
Ses gelmiyordu. Ne cevap ne de bir kıpırdanma.
Sevgi hanımın sesiyle bir anda irkildim.
"Dışarı çık!"
Öfkeli ayak sesleri ve çarpılan kapı..
Gözlerim kararmış hiçbir şey göremiyordum ama duyuyordum. Aklımda annemle geçirdiğim bir kaç küçük anı vardı.
Kim isterdi ki milletin ondan faydalanmasını?
Benim annem de istememişti. Ama mecburdu. Kaç kez ölümlerden dönmüş kaç kez dayak yemişti. En sonunda bana zarar vermemeleri için beni bırakmıştı. Daha o zaman 12- 13 yaşındaydım. Nereye gideceğimi ve ya ne yapacağımı bilmiyordum. Sığınacağım kimse yoktu veya bana yardım edecek. Çoğu zaman camiilere gider orada kalırdım. Sonra orada bir kişi beni fark edip polise ihbar etmişti. Hem de hırsız damgasıyla.
Suçsuz olduğum ortaya çıkınca beni çocuk bakım evine teslim etmiştiler. Orada eziyet görmüştüm. İçine kapanık uslu biri olsam bile çalışanlar birilerine sinirlenip gelip hınçlarını bizden çıkarırlardı. Çok iyi hatırlarım bir gün bir kadın küçük çocuğun ağlamasına dayanamayıp gözlerimizin önünde öldüresiye kadar dövmüştü. Biz de korkumuza sessiz sessiz ağlardık. Sonra kadının siniri geçince çocuğu kaldırıp götürmüştü. Uzun süre o çocuğu görmemiştim. Sonra omurilik diye bir şeyden bahsetmişlerdi. Sonra da tekerlikli sandalyeye bağımlı yaşayacağını öğrenmiştim.Bir gün bahçedeki kiraz ağacının altında kitap okurken yağmur yağmaya başlamıştı. Yaz yağmuruydu ama oldukça kısa bir zamanda balık gibi olmuştum. Binaya girdiğimle yüzüme tokadı yemiştim. Vücuduma , yüzüme inen darbelerle kendimden geçmiştim.
Uyandığımda vücudum mor ile sarı karışımı bir renkteydi. Meğer tam 1 hafta uyanmamışım.
Bu anılar da gözü önüme gelmişti. Annemden sonra neler değişti neler yaşamıştım. Ama ne olursa olsun bir annemin olması ve hayatta olması beni az da olsa mutlu ediyordu.
Düşüncelerimle hıçkırıklara boğulmuştum. Sevgi hanımın bana sarılmasıyla artık nefes alamayacak şekilde ağladım. Tuttuğum bütün gözyaşları bu gün akmaya yeminliymiş gibi aktı gözlerimden.
Sevgi hanım kendisine bakmam için omuzlarımdan destek verdi. Yüzüne baktığımda onunda ağladığını gördüm. Sanki hiç ağlamamışım gibi gözlerim tekrar doldu.
"Ağlama artık kızım."
Sesi bir annenin öz kızına seslenir gibi içten , samimi ve biraz da burukçaydı.
Elleriyle gözyaşımı sildi ve Eslin'e dönerek su istedi. Eslin'in burada olduğunu daha yeni fark ediyordum.
Eslin elinde büyük boy bardakla geldi ve bardağı bana uzattı. Yüzünde içten bir gülümseme vardı. Sanki 'Her Şey Düzelecek' gibisindendi.
Tebessüm etmeye çalıştım. Tabi ne kadar olduysa diyecekken Eslin konuşmaya başladı.
"Bana içten gülümsemeni isterim yenge. Kendini boşuna kandırma. İçindeki acıyı az çok hissediyorum.
Kendini iyi hissedince gülümse ki ben de çok sıkıcı , baskıcı birisi olduğumu düşünmeyeyim." Dedi ve tebessüm etti. İster istemez bende gülümsedim.
"İşte böyle olsun."dedi .
Titreyen ellerimle sudan bir kaç yudum içtim. Sevgi hanımın boğazını temizlemesiyle ona döndük.
"Eslin ,Leyla'ya temiz kıyafetler ayarla sonra birlikte misafir odasını ayarlayalım."
Sonra bana dönüp:
"Kızım sen de banyo yap sonra bir güzel uyu dinlen." Hemen ayağa kalkıp
"Gerek yok. Ben evime gitsem daha iyi olur. Böyle gelip yerleşmiş gibi .. yani ben rahat edemem. Hem Eray da yok.." Sevgi hanım da ayağa kalktı ve elimi tuttu.
"Böyle düşünmen beni çok üzer. Eray'ı merak etme. Siniri geçince gelir eğer gidersen Eray daha çok sinirlenir ve inan ki sana ve bize zarar vermemek için gitti. Yoksa onun siniriyle karşılaşmanı hiç ama hiç istemem. Hadi siz gidin ben de şimdi geleceğim."
"Teşekkür ederim."
"Teşekkür etmene gerek yok. Bundan sonra sende benim kızımsın." Dedi ve içten gülümseme bahşetti.
Gerçek bir anneydi.
Merhaba merhaba merhaba... anneler gününde bir bölüm paylaştım. Bütün annelerin anneler gününü kutlar ellerinden öperim.
İyi okumalar.