13

214 30 33
                                    

gergince beklerken gözümü bir ondan, bir de ona bağlı aletten çekemiyordum. 

hiçbir güç beni bu odadan çıkaramazdı.

doktor sakinleştirici vermiş, acil bir durum olduğu an onu hemen çağırmamızı tembihlemişti. çenemi ellerime dayadım. siyah koltuğu yatağının yanına çekmiş bir saattir uyanmasını bekliyordum. soluk teni canlanmıştı, toz pembe dudaklarına kan gelmiş yeniden doğmuş gibiydi. 

jihyo yatağın karşısındaki ikili koltukta uzanmış dinleniyordu. diğerleri arada bir uğrayıp geri gidiyordu, sonuçta hepsinin bir işleri ya da okulları vardı. verilen bir aylık süre bittikten sonra okulu dondurdum. sevgilimi bu aptal beyaz odalarda bırakamazdım, sahi bu siktiğimin hastanesinin her zerresi neden beyazdı? sinirlerimi bozuyordu. 

alet düzenli bir şekilde ötüyor, daha da gerilmemi sağlıyordu. koltuğun ucuna yaklaştım. titreyen ellerimi durgun eline götürdüm. serçe parmağını tutunca kalbim hızlanmaya başlamıştı. kaç gündür elini, bana seslenen güzel narin sesini hissedememiştim. eli ılıktı. sımsıkı tutup ısıtmak istedim. ama şu durumda pek mümkün değildi. gözlerimi serum takılı kollarında gezdirip yüzüne çıktım. boşta kalan elim siyah, ipek saçlarına gitti. parmak uçlarımla sevmeye başladım. o kadar güzeldi ki  burada olduğu için, saçlarına dokunabildiğim için bile çok şanslı hissediyordum. kaşları, kirpikleri, benleri... tek tek öpüp doymak istiyordum. kapalı gözlerine baktım. serçe parmağını daha sıkı tuttum. ne kadar süre geçmişti?

duvardaki beyaz renkli iğrenç saate baktım. beşe yaklaşıyordu. geri minaya baktım. kirpikleri bir an haraket etti gibi oldu. silkelenip gözlerimi iyice açıp kapadım, yeniden baktım. haraket etmiş olamazlardı. 

bir daha. yavaş yavaş gözlerini açtı. yüzümdeki gülümseme daha da artmıştı.

kısık gözleriyle etrafı incelerken aletin yanında duran kırmızı düğmeye bastım. doktor da bu ana şahit olmalıydı. biricik sevgilim uyanmış, gözlerini açmıştı. serçe parmağını geçip tüm elini kavradım. teması fark etmiş, yavaşça bana dönmüştü. yorgun kirpiklerinin altında kalan parıldayan gözlerini görünce havalara uçacaktım. dudağının kenarı oynamış gülüyordu. gözümden bir yaş düştü. elinin üstünü nazikçe öpüp yanağıma yasladım. şu zamana kadar hayatımda olan tek güzel an olabilirdi. sevdiğim insan bana geri dönmüştü.

-

''hadi bir kaşık daha.'' 

oflayıp ''istemiyorum.'' kaşığı ağzına yaklaştırmamla geriye doğru kaçmıştı. dudaklarımı büzüp elimde kaşıkla ona bakmaya başladım.

''beni seviyorsan içersin.'' bunu söylemesem olmazdı. dik dik bana bakmış, sonra pes edip ağzını aralamıştı. zaferle gülümseyip kaşığı ağzına götürdüm. içtikten sonra yüzünü ekşitmişti. çorbaya tiksintiyle bakıyordu. 

''hastane çorbaları her zaman iğrenç oluyor. bana bunu içirdiğine inanamıyorum chaeyoung.'' çorba kâsesini hemşirenin getirdiği tekerlekli tepsiye koyarken ''mızmızlanma mina bir dahakine kendim yapıp getiririm, tamam mı?'' yanında yatağının kenarına oturmuş, kırmızı çarşafını biraz daha üstüne çekmiştim. ellerini kucağında birleştirmiş oynarken mahçup sesiyle ''öyle demek istememiştim. zaten hep buradasın sana yük oluyorum bir de çorba yapmaya uğraşma, ah!''

elini alnına götürmüş ovalıyordu. kaşlarımı çatmış hafif sinirli sesimle ''sakın bir kere daha öyle deme.'' yanından hafif kayıp önüne geçtim. bana üzgün üzgün bakıyordu. hafifçe gülümseyip yanaklarını ellerim arasına aldım. dudakları o şeklini almıştı. onlara baktıktan sonra bakışlarımı gözlerine çıkardım ''sen benim için asla yük olmadın sevgilim. asla. sen sağlığına kavuşana kadar şu hastaneden adımımı bile atmam tamam mı? tek düşündüğüm şey sensin.'' 

kazı | michaeng ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin