14

202 28 34
                                    

"son bir adım daha.." koridordaki cam kenarına ulaşmıştık.

"harikasin mina." cam kenarına yaslanmış sevgilimin yanağına bir öpücük kondurup geri çekildim.

dudağının kenarı kıvrılmış sinsice bakışlar atarken "iki tur hiç durmadan yürürsem başka bir yere öpücük alabilir miyim?"

kollarımı önümde birleştirmiş kafamı iki yana sallamıştım. somurtmuş neden dercesine bana bakıyordu.

derin bir nefes vermiş gülümseyerek "deyneklerini bıraktığın zaman istediğin yere öpücük verebilirim."

gözlerini devirip oflamıştı "ama daha çok var ona."

omuzlarımı silktim. kaşlarını çatmış sinirle bana bakıyordu.
yeterince dinlendiğini anlamış, bana kötü bakışlarını atmayı bitirdikten sonra yaslandığı yerden doğrulup deyneklerine tutunmuştu.

bir deyneğini ileri atıp sol ayağını çok havaya kalkmasa da haraket ettirmişti. aynı işlemi diğer ayağına da uyguladıktan sonra da yavaş yavaş koridorun sonundaki odamıza doğru ilerlemeye başlamıştık.

teklediği zaman belinden tutup düzeltiyor, arada yorulup koridorun ortasında bekliyorduk. koridordan geçen yaşlı insanlar bizi görünce gülmeden edemiyordu. mina her seferinde utanıyor, onun utanmasıyla benim daha çok gülesim geliyordu. güldüğüm için bana kızsa da kendimi durduramıyordum.

"...ve 1 yaşındaki bebekler gibi yürüyorsun mina." gülüşlerimin arasından çıkan cümleyle yürümeyi bırakmış sertçe deyneklerini yere vurmuştu.

bana bakıp "bir jihyo bir sen demediğinizi bırakmadınız." sinirle deyneklerini haraket ettirmeye devam etmişti. boğuk sesiyle "taş çatlasaydı da o sütunun altında kalmasaydım."

arkasında kalmıştım. deynekleri çok hızlı haraket ettiriyordu. yavaşça yaklaşmaya başladığımda sinirli olmaya çalışan sesiyle "dua edin bacaklarım çalışmıyor, bir iyileşsin işte o zaman..." fazla hızlanmaya başlamıştı.

arkasına geçmiş hazır pozisyona gelmiştim.

"o zaman ben- ah!" deyneği kaymış sağ tarafa düşecekken belinden tutup kendime çekmiştim. o deynekleriyle dengesini düzenlemeye çalışırken ben sıkı sıkıya tutunmuş çenemi omzuna dayamıştım.

biraz öyle durmuştuk. sonra üzgün sesimle "çok ileri gittim özür dilerim sevgilim." saçlarının arasından ensesini öpüp omzundan ona baktım "ama sen de bizi çok korkuttun ve sinirlendirdin."

geri çekilip yanına geçtim. bana değil de yere bakıyordu.

azarlar sesimle "kendi başına koca sütunu düzeltmeye gitmen çok mantıksız bir şeydi mina, senin işin sadece izlemekken gidip bir de-"

"daha kaç defa özür dilemem gerek?" sesinin titrediğini duyunca durdum. odasının kapısına yaklaşıp kapı kolunu zor çaba açıp içeri girmeye başlamıştı.

kapının önünde kaldım. alnıma sertçe elimi geçirdim. aferin chaeyoung, iyi bok yedin.

-

poşetlerle marketten çıktım. evin yolunu tutup ilerlemeye başladım. jihyoyu tembihlemem umarım işe yaramıştır. biraz yaşlı kafalı anlamıyor kendisi.

karşıdan karşıya geçtikten sonra devam ettim. poşetler ağırlaşmaya mı başlamıştı ne. arada bir arkamdan kediler geliyor, poşetleri koklayıp geri gidiyorlardı. sağa döndüm.

biraz daha ilerledikten sonra kapımın önüne gelmiştim. anahtarı sokup içeri girdim. poşetleri mutfağa koyduktan sonra montumu çıkartıp kapının yanındaki askılığa koydum. eve gelmeyeli baya olmuştu.

kazı | michaeng ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin