Karanlık alanın ortasında iki adam sessizce sandalyelere oturmuş, ortalarında ki masanın üzerinde ki satranç tahtasına sessizce bakıyordu. İkisi de bir birinin tıpatıp aynısı olsa da tek farkları bakışlarında ki ifadeydi, aynı uzun boy, aynı kısa dik siyah saçlar aynı kan kırmızısı yakut gözler.
İki adamdan birisi yüzünde sessiz bir gülümseme barındırıyordu, bu oynadıkları oyunu kazandığı için değildi, hatta zor durumda olan kişi kendisiydi. Karşısında ki adamsa kendisinin aksine gözlerinde öfke barındırıyordu, kırmızı gözlerinde ki nefret bakan herkesin ruhunu titrete bilirdi. Satranç tahtasında siyahları oynayarak üstün bir pozisyondaydı, rakibine göre hem taşları hem de pozisyonları daha iyi olsa da yine de yüzünde ki öfke bu durumdan hoşnut olmadığını bağırıyordu.
"Neden bu kadar sinirlisin?"
"Çünkü o aptal hala uyuyor, neden hala burada sessiz sessiz duruyoruz?"
Sakin adam aldığı cevapla hafifçe gülümseyerek sessizce karşısında ki tahtaya baktı, kendisinin üç piyon, iki atı, bir kalesi ve sadece şahı kalmıştı. Öfkeli adamınsa beş piyon iki kale, iki fil ve veziri hala duruyordu, dışarıdan bakan birisi siyah tarafın kazanacağını düşünse de yine de satranca azıcıkta olsa ilgi duyanlar son ana kadar tarafsızlığını korurdu.
"Satranç oyununu sence neden bu kadar seviyoruz?"
"Savaş alanını bire bir yaşatan sayılı şeylerden birisi, son saniyeye kadar ne olacağı belli olmaz. Eğer taşlarımı diğerleri ile desteklemesem kalenle fillerimden birini alıp ilk darbeyi indirmen hiç zor değil, ilk darbe ve her şeyi başlatan saldırının ardından ne olacağı sadece olasılıklara kalmış.
Diğer filimi mi alacaksın? Yoksa kalemi çıkarmaya mı oynayacaksın? Belki şahımı köşeye sıkıştırırsın? Ya da piyonlarımı tek tek çıkarır ve durumu kendin için daha iyi bir hale getirirsin, savaş alanı da aynı bu şekilde zeki bir kumandan doğru hamleler ile zayıf bir orduyla güçlü bir bölüğü bastıra bilir. Bunu sen söylemiştin Altair."
Altair duydukları ile hafifçe başını sallarken bakışlarını siyah gökyüzüne çevirdi, sessizce bir kaç saniye gök yüzünü izledikten sonra bakışlarını karşısında ki satranç tahtasına çevirdi, sağ elini sessizce şahının üzerine koyup şahı sağ çapraza ilerlettiğinde gülümsemesi hafifçe bozuldu.
"Araknes, neden hedefinden vaz geçmiyorsun?"
Altair'in sorusu ile birlikte Araknes'in yüzünde ürkütücü bir gülümseme yer edinmişti, Altair bakışlarını Araknes'in gülümsemesine çevirdiğinde Araknes elini vezirinin üstüne götürüp vezirini iki kare sağa oynadığında Altair kaşlarını çatmıştı.
Oldukça garip bir pozisyonda kalmıştı, Altair'in piyonları B2,C4 ve G3 pozisyonlarındaydı Araknes'in taşlarından ona şu an tehdit oluşturan yoktu ancak hareket etmesini büyük oranda engellemişti, Altair sessizce satranç tahtasına bakıyordu Araknes'in planı ortadaydı yine aynı şekilde düşünüyordu.
"Rakibini köşeye sıkıştırarak onu en savunmasız anında kendine muhtaç bırakmak, basit bir oyunda bile bu kadar gaddar olmamalısın Araknes."
Altair şahını geri çektikten sonra sessizce beklemeye başlamıştı, Araknes ise öfkeli gözlerini Altair'in sakin gözlerine çevirmişti.
"O veledin beni esir tutabileceğini düşünmesi, sadece güzel bir şakadan ibaret. Çocuğu öldürmeden bizi buradan çıkaramazlar ve sende oğlunun öldürülmesine müsaade edecek birisi değilsin."
Araknes'in sözlerine karşılık Altair'in öldürme arzusu karanlık alanı titrettiğinde Araknes hafifçe kıkırdamıştı.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Prens: Banzai
FantasyHırsızlar Kralı : Banzai, daha büyük bir macera ile devam ediyor. Dış dünyaya mühürlenmiş olan Kara Kıta / Mite'de macerasına devam eden Banzai ve ekibi, bu yolculuk sırasında Araknes'in gerçek amacını öğrenecek ve kararını verecek. güç, para ve bil...