Kolmetoista

357 28 39
                                    

Bakugou hala beni aramaya devam ediyordu ben ise red ediyordum. İki gündür ofise de gidemiyorum müşterilerime sağlık sorunu olduğumu söyledim.

Çekimleri de Momo elemanıma görevlendirip müşterilerime ona bıraktım.

Tek güvendiğim elemanım.

İki gündür ne yemek yiyordum ne de su içiyorum. Gerçi yıllardır gelmiyorum hiçbişey yok burada zaten.

Yarın artık dönerim.

Kapım aniden çalmaya başladığı sırada şaşkınlıkla kapıya baktım. Kim olabilir? Burada benden başka kimse yok, Midoriyalar olamaz onların haberi yok.

Bakugou zaten hiç olamaz burayı bilmiyor, bilse de buraya gelecek kadar yüzsüz değildir herhalde.

Koltuktan kalkıp kapıya doğru yöneldim önce kapıyı dinledim sonra tekrar kapı çaldı. Anahtarı ile kişitlediğim kapıyı açtım ve gördüğüm kırmızı gözler ile şaşkınlıkla yüzüne baktım.

Bakugou burada? Yüzsüzdü!

Bakugou: Günaydın kahvaltı yapalım mı?

Elinde ki poşetleri gösterdiğinde kaşlarımı çatıp yüzüne kapıyı sertçe kapatıp sırtımı tahta kapıya yasladım.

Gitmesini istiyorum!

Gözlerim neden dolu benim? Neden kalbim acıyor? Neden geldiği için hem mutlu hem kırılgan hissediyorum?

Bakugou: Todoroki sana anlatamama izin ver lütfen. Sadece dinle.

Todoroki: Git buradan! Seni görmek istemiyorum, seni duymak istemiyorum!

Bakugou: Kendimi açıklamama izin vermiyorsun ama! Dinlesen ölür müsün!?

Todoroki: Evet! Seni istemiyorum diyorum kıt mısın!?

Bakugounun sesi kesildiğinde gittiğini sandım. Cidden gitmiş miydi?

Kapıyı temkinli şekilde açtığımda yerde duran poşetler vardı. Etrafıma baktım belki burada beni bekliyor, deniyor diye bakındım ama yoktu.

Elimle poşetleri alıp içeriye geçtim ve mutfağa geçtim. Şu an aşırı derecede açtım ve ne olursa yerdim.

İlk gördüğüm yemek ile gözlerim mutlulukla gülümsedim. Soba vardı, en favori yemeğimdi!

Ta ki yukarıdan bir ses gelene kadar. Yok artık girmiş olamaz değil mi? Yukarıya tırmanmış olamaz değil mi?

Dolapları kurcalayıp tava aldığımda diğer elimle de kepçe aldım ve mutfakta bekledim. Geldiği gibi vuracaktım onu.

Bakugou: A-ah! Bacağım acıyor lan.

Aşağıya yüksek sesle geldiğinde beni etrafta aradığını gördüm o beni daha görmemişti bile. Mutfağa geldiğinde beni bu halde gördüğünde önce gülümsedi sonra ciddi yüz ifadeye geçti.

Bakugou: Beni mi döveceksin?

Todoroki: Yaklaşırsan evet.

Bakugou: Anlatmama izin ver de herşeyi anlatayım, lütfen.

Todoroki: Peki ne yalanın var anlat.

Dediğimde şaşkınlıkla durdu, diyeceğimi düşünmedi bile sanırım. Bana bir adım attığında ben bir adım geri çekildim.

Todoroki: Anlat diyorum! Yaklaşma bana yemin ederim tavayı kafana geçiririm!

Bakugou: Tamam, tamam..

Bakugou: Bak o gördüğün benim üniversiteden arkadaşım yolda karşılaştık. Sonra hoşlandığı çocuk varmış kıskandırmak için böyle bir yol denemek istedi ben de kabul ettim. Sonra zaten sen gördün, yanlış anladın olaylar bu kadar basit.

Ne kadar gereksiz bir konu. Hoşlandığı çocuğu kıskandırmak için bu yöntem gereksiz. Ama çok gerçek duruyorlar? Samimilerdi de.

Todoroki: Gereksiz yalan. Git evimden!

Kepçeyi ona attığımda korkuyla sola gitti sonra karşıma tekrar geçti. Elleri öne doğru uzattı ve sakinleştirmeye çalışıyordu beni. Yalnız kendini kandırır.

Bakugou: Hayır gerçek! Bak arayım o arkadaşımı ne dersin?

Todoroki: Onu daha önce tembihlemişsindir!

Bakugou: Shoto, güzelim cidden inan bana. Seni seviyorum başkası değil!

Güzelim mi? Onun güzeli miydim ben?

Dediği şey yüzünden bir kaç saniye kendimden geçtiğimde düzelip elimde ki tavayı da ona attım.

Bu sefer de kafasına geldiğinde acıyla bağırdığında korkuyla durdum.

Todoroki: Canın acıdı mı?

Bakugou: Evet...

Dudağını büzerek bana baktığında bir adım ona yaklaştım. Ama neden bu halde olduğumuzu anlayınca geri gittim çekmecede tüm kaşık çattalları ona fırlattım.

Bakugou da hep kaçtı. Bitince de etrafıma baktım fakat Bakugou fırsat bulunca beni tezgah ile kendisi arasına aldı ve yaklaştı bana.

Todoroki: Çekil! Yaklaşma bana!

Bakugou: Todoroki artık kendine gel, beni sevmediğin için bunları yaptığını düşünücem yoksa.

Yutkundum. Seviyordum. Onu çok seviyordum.

Todoroki: Nasıl anlarsan anla banane. Sadece evden git-

Bakugou: Beni seviyor musun? O kadar düşündün de sonucun neye vardı?

Todoroki: Eğer seni o kişiyle görmeseydim belki bir umutla seni sevmeye denediğimi söylerdim ancak-

Bakugou: Yani seviyorsun!

Kaşlarımı çatıp elimle omzunu itirmeye çalıştım ancak asla çekilmiyordu. Gücü fazlaydı.

Todoroki: O kişiyle gördüğüm için seni sevmiyorum!

Demem ile durup sadece gözlerime baktı. Bunu derken benimde gözlerim doldu onun da. Kalbi acıdığını biliyorum, benim de kalbim acıdı. Onu böyle görünce de o kişiyle görünce de.

Hayır Shoto kendini salma, oyun bunlar oyun.

Bakugou: B-beni sevmiyor musun?

Gözlerine bakmamaya çalıştım fakat sol gözümden istemsizce gözyaşı aktı. Üzgünüm Katsuki seni seviyorum hemde çok ama hala bana oyun oynadığını düşünüyorum.

Todoroki: Duygularımla oynayan sensin ama yine de üzülen ağlayan yine benim.

Bakugou: Üzülen ağlayan sen mi? Sana ulaşamadığım zaman sana birşey oldu diyerek kafayı yedim ne diyorsun sen?

Eli çeneme gidip yüz yüze olmamıza sağladı. Gözleri gözlerime kenetlendi. Kendini biraz daha yaklaştırdı bana. Elimi tutup kalbine götürdü, kalbi neden hızlı atıyor?

Bakugou: Ben birçok kişi ile sevgili oldum ama kimse kalbimi bu kadar hızlı ritmi değiştiremedi. Sen özelsin anla şunu.

Vores Min Skat ¬BakuTodo¬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin