Müzik sınıfına girip Nilsu'yu gördükten sonra sınıfın kapısını kapattı.
"İnşallah millet seni sevgilim sanmıyordur Tekin, kısmetimi kapatıyorsan bir daha konuşmam senle." Bu cümleye göz devirdi Tekin.
"Kabusum falan olurdu bu Nilsu, sus azıcık. " diyerek bir sandalye alıp Nilsu'nun oturduğu öğretmen masasının önüne oturdu.
"Anlat bakalım şimdi, ne bok yedin ara tatilde ?" Tekin oflayıp ellerini yüzüne sürttü ve konuşmaya başladı.
"Ara tatilin sonlarına doğru yemekte buluşup bi oyun oynadık bizimkilerle. Aptalca bir oyundu, oynamak istemedim zaten ama oynadık. Telefonlarımızı masanın üstüne koyduk ve gelen her mesaj ve aramayı birbirimizle paylaştık. Bir anda başladı mesajlar zaten, boka sardı olay. Yılmaz, Faruk'la konuşmalarımı ve seninle Faruk hakkındaki konuşmalarımı gördü. Bir erkekle normal olmayan bir şekilde konuştuğumu, bu erkeğin onun kavgalı olduğu kişi olduğunu ve onlara anlatmayıp size anlatmamı falan baya vurdu yüzüme. Yarrak gibi bir gündü anlayacağın. " Nilsu kaşları çatık bir şekilde onun konuşmasını bitirmesini bekledi.
"Onlardan önce benim öğrenmeme kızmasını anlarım ama normal olmayan derken ? Böyle bir tepki görmek için mi anlatacaktı size ? Ki senin iç karışıklığını çözemediğine değinmiyorum bile. Türkiye'de bireylerin kendilerini kabullenmeleri zaten zorken böyle bir tepki verip seni köşeye sıkıştırması düşüncesizce. Ayrıca bana da sen anlatmadın ki, ben fark ettim. Tekin ya çok üzgün hissediyorum şuan, az da olsa benim de suçum var galiba özür dilerim. " Tekin derince iç çekti.
"Senin özür dileyeceğin bir şey yok. Yılmaz'ın tepkisine de kızamıyorum, bu ilk kez karşılaştığı ve şaşırdığı bir konu olmalı. Ayrıca haklı da, benim kavgalı olduğum biriyle konuşsa ben de kızardım. İşte ya..." Gittikçe gücünü yitiren sesini üzgün bakışlarla izledi Nilsu. Tekin, Yılmaz'ı da Nilsu'yu da suçlayamıyordu ve bu durumda sorumluluğu ve suçu kendi üzerine almak durumunda kalıyordu.
Nilsu onun iki yanağından tutup yüzüne baktırdı. Gözleri belli belirsiz dolmuştu.
"Tekin niye kendini suçlu duruma koymaya çalışıyorsun ki ? Sevdiğin, ilgini çeken kişi yüzünden kendini asla suçlama, sevgi suç değildir. Anlıyorum Yılmaz'ı alttan almaya çalışıyorsun ama bu kendini suçlayarak olmaz. Yılmaz hatasını fark edecek, çünkü arkadaşlığınız aptal homofobik düşüncelerden daha güçlü. Anlatmamış mıydın, geçen sene babanla tartıştığında gitmiştin onda kalmıştın, tek bir şey bile sormamıştı. Yılmaz seni anlayacak ama zamana ihtiyacı var. Lütfen aklındaki düşünceleri benimle paylaş, içinde kalıp beynini yiyip bitirmesinler. " Tekin duyduğu bu cümlelerle iyice hafiflemiş hissetti. Bu hafiflemenin hediyesi olarak gözyaşları gözlerinden akmaya başladı. Koluyla gözlerini silerken hıçkırıklarını içinde tutmaya çalışıyordu.
Çocukluğundan beri en büyük korkusu yalnızlıktı ve bu birkaç günlük süreçte ne kadar yalnız hissettiğini kimse tahmin edemezdi. Psikolojisi çökmüştü, arkadaşlarıyla arasını hatırlamamak için günlerce doğru düzgün uyumadan film izlemişti.
Nilsu kafasını masaya yaslamış Tekin'in saçlarını yavaş yavaş okşamaya başladı. Nilsu küçüklüğünden beri hep bir kardeş isterdi ama tek çocuğun yeterli olduğunu düşünen ebeveynleri nedeniyle bu isteği hiç gerçekleşmemişti. Tekin ise ona hep küçük kardeş gibi gelmiş, her zaman şefkatle yaklaşmıştı. Onun üzgün olmasına dayanamıyordu.
"Keşke böyle olmasaydı hiçbir şey Nilsu. O kadar korkuyorum ki annemle babamın duymasından. Şiddetten falan değil de, zaten evde doğru düzgün bir huzur yok bir de bu ortaya çıksa..." Nilsu sandalyesini ona yaklaştırdı ve kolunu ona doladı.