1.1

424 31 106
                                    

İkiye On Kala-Bütün İstanbul Biliyo


"Öyle de güzeldi gözleri
Bıraksam içine bi' kendimi"

"Neden bahsediyorsun Genzo?"

"Öğreniceksin dedim ya."

Öfke dolu yeşil gözler, genç kadını korkutuyordu. Genzo'yu böyle öfkelendirecek ne yapmış olabilirdi ki?

"Gerçekten anlamıyorum." Diye tekrarladı Liya.

Yatak odasının kapısını kapatan Genzo, sırtını duvara yaslayarak, kollarını göğsünde birleştirdi.

"Normalde aşağıdakiler gittikten sonra konuşmayı planlamıştım ama görüyorum ki bekledikçe delireceğim!"

"Neden işte?! Ben de onu soruyorum Genzo!"

Genç kadının sesi yüksek çıkınca, kendisi de bu durumdan endişelendi. Aşağıdaki arkadaşlarının bu tartışmayı duymalarını hiç istemiyordu. Ama onların şu anda kendi sesleri dışında ses duymayacak kadar sohbet ettiklerini hatırlayınca az da olsa rahatladı. Çocuklar bile salona-anne babalarının yanlarına inmişlerdi.

"Söyleyeyim!" Genzo, odanın içinde birkaç adım attı. "Az önceki soruyu neden cevaplamadın Liya?"

"Ne?"

"Bana anlamamış numarası yapma sakın! 'Hayır' diye bilirdin. 'Kimseden hoşlanmadığını söyleyebilirdin. Onlar bunları biliyor zaten. Hem, evlenme kararı aldığımız gün. Sen bana artık kimseye aşık olmadığını söylememiş miydin? İkimizin de aşktan ümidi kestiniğini söylemiştik değil mi Liya?!"

"Söylemiştik." Genç kadın, duyacaklarını az çok tahmin edebiliyordu artık.

"Hatırlamana sevindim." Alayla güldü Genzo. "O zaman neden 'yok' diyemedin Liya? Söylesene, sen o gün bahsettiğin adamı hâlâ seviyor musun?" Sonlara doğru adamın ses tonu değişmişti.

Genzo, alacağı cevaptan korkuyordu. Kabul etmese bile korkuyordu.

"Seviyorum. Hem de çok seviyorum." Diye cevapladı genç kadın. Bu saatten sonra saklayacak hâli yoktu.

Çatık kaşları havalandı genç adamın. Yeşil gözlerini sıkıca kapattı ve sıktığı yumruğunu duvara vurdu sert şekilde.

"N'apıyorsun aptal?! Kaleci adamsın sen, şu yaptığına bak!" Hızlı adımlarla Genzo'nun yanına gitti. Genç adamın, kanamaya başlayan elini tuttu. "Buz koymamız gerek, şişer yoksa."

"Sen.Dalga mı.Geçiyorsun?" Dedi Genzo. Ama Liya, cevap vermeden tuttuğu eli okşuyordu. Genzo, elini geri çekti hızla. "Neden yalan söyleme ihtiyacı duydun peki? O erkek her kimse, madem seviyorsun 'seviyorum, aşık olduğum biri var' derdin o gece. Ama sen bana yalan söyledin. Üstelik yalanlardan ve yalancılardan nefret ettiğimi bildiğin hâlde ha?"

"Üzgünüm Genzo."

"Ha üzgünsün demek? O zaman sorun yok." Dedi ironik sesiyle. Ardından yeşillerini kızın kahverengilerine dikerek  "kim peki? Aşık olduğun erkek kim Liya?"

"Öğrenmek istediğine emin misin Genzo?"

"Söyle dedim!"

"Peki." Yatağın üzerine oturdu genç kadın. Bakışlarını tekrar Wakabayashi'yle buluşturarak konuşmaya başladı:

"Liseden beri seviyorum onu. Evet, evlendiğinde hislerimi bitirdim ama onu yıllar sonra tekrar görünce, hislerim de ortaya çıktı. Ve n'oldu biliyor musun Genzo? O kişi bana evlilik teklifi etti! Sanırım sen de onu tanıyorsun, dimi Genzo?"

"Hayır, hayır..." Wakabayashi, iki yana sallıyordu başını.

"Ne hayır? Duymak istemiyor musun kim olduğunu?" Liya, yavaşca ayağa kalktı ve Wakabayashi'ye doğru yürüdü. "O adam çok egolu biri olsada aynı zamanda güvenilir ve de iyi biri. Onun güzel yeşil gözleri var ve simsiyah saçlara sahip. Ben ona aşığım." Dudaklarını adamın kulağına yaklaştırarak:

"Onun ismi Genzo Wakabayashi."

Genzo, kafasını çevirmesiyle Liya'yla göz geldi. Nefesleri yüzlerine çarpacak kadar yakınlardı şu anda.

"Ben sana umut vermedim."

"Ben de sen bana umut verdin demedim Genzo. Ama kime aşık olacağımı seçemiyoruz değil mi?"

"Seçemiyoruz. Ama seçebilseydik sana aşık olmak isterdim Liya." Genzo, kadından uzaklaşarak "artık aşağı inmemiz gerek." Dedi.

○ ○ ○

"Neredesiniz siz ya yarım saattir?" Diyerek sırıttı Hyuga.

Genzo, gözlerini devirerek koltuktaki yerine oturdu. "Saat de geç oldu artık." Dedi. "Sizin uçağınız yarın akşam mı?"

"Misugi, dışındakilerin evet. O Almanya'da takıma transfer olduğundan burada yaşayacaklar." Diye açıklama yaptı Sanae.

"Almanya'da yaşayacaklar." Genzo, bakışlarını Sakura ve Hikaru ikilisinin üzerinde gezdirdi.

"Harika bir haber değil mi? Sakura-chan'la daha sık görüşebilirler artık!" Diye sevindi Yayoi. Sakura ve Hikaru da mutlu görünüyorlardı. Tabii Genzo, pek mutlu değildi.

"Bu arada Wakabayashi-kun, saat geç oldu ya. Biz bu gece burada kalsak? Nasıl olur?" Tsubasa, sordu.

"Siz derken? Senin ailen mi?"

"Hayır, Wakabayashi-kun. Hepimizden bahsediyorum. En iyi arkadaşların! Koca ev sonuçta. Rahatça sığarız dimi?"

"Nerede beleş, oraya yerleş yani. Tamam, ne diyeyim. Kalın. Nasıl yerleşeceğinize ben karışmam ve yarın gitmeden önce evi toparlayacaksınız. Şartlarım bunlar, kabul ediyorsanız kalın."

"Gören ev kiralıyor sanar. Tamam be kabul ediyoruz." Kojiro, onayladı.

"Kalmayı çok isterdik kayınçom ama biz kendi evimize gidelim." Dedi Matsuyama, koltukta uyuya kalan oğlunu kucağına alırken. "Misugi, siz de gelin kardeşim. Kayınçomun evi çok kalabalık olmasın."

Misugi, başını sallayarak onayladı dostunu.

Genzo, annesinin elini tutan Hikaru'nun boyuna eğilerek saçlarını karıştırdı. "Görüşürüz küçük çapkın." "Çapkın ne demek Wakabayashi-san?" Diye sordu küçük oğlan. "Çapkın mı? Çapkın-"

"Öğrenmesen de olur Hikarucum. Ayrıca benim oğlum çapkın falan değil. Tamam mı Wakabayashi?"

"Tamam, tamam."

Gökyüzünü Tutamam~Genzo WakabayashiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin