Gregor heyecanını bastırmaya çalışıp taşın etrafına göz gezdirdi. Taşın bulunduğu odanın zeminini toz benzeri bir katman kaplamıştı. Bir önceki gelen grubun ayak izleri görülebiliyordu. Greg eğilip işaret parmağını yaladı ve yere sürterek parmağına bir miktar toz aldı. Cücelerin bir bakışta anlayacağı gibi bu toz taşların aşınmasıyla oluşmuş bir toz değildi. Daha çok bir şeyin küllerine benziyordu. Diğer cüceler taş dışında bir şey düşünmediklerinden bunu fark etmemişlerdi.
Greg çömelmiş bir şekildeyken arkasından Charles'ın sesini duydu.
" Greg ne yapıyorsun? Önümüzde efsanelerde geçen kutsal taş var ve sen yeri inceliyorsun."
Arkadaki cücelerden bir takım sesler geldi.
"Yine deliliğini konuşturuyor ne olsun."
"Bunu kazıya çağırmamamız gerektiğini söylemiştim size"
Greg seslerin geldiği yere düşmanca bir bakış atarak ayağa kalktı. Yerdeki külleri cücelere anlatmamaya karar verdi çünkü kendilerini kutsal taşın olağanüstülüğüne kaptırmışlardı.
"Yolunuzdan çekiliyorum. Buyurun kutsal taş sizin olsun."
Charles, Greg'in bu imalı konuşmalarına alışkındı. Bu tür cümleleri genelde başkalarının anlamayacağı şeyler olduğu zaman söylerdi. Greg'in bir şeyler fark ettiğini anlamıştı ama şu an bunu sorarsa diğer cüceler huzursuzlanırdı. O yüzden buraya gelme sebeplerine odaklandı.
" Cüce dostlarım, efsanelerde geçen kutsal taş şu anda tam önümüzde duruyor. Herkes dikkatli bir şekilde yaklaşacak. Bu taş bazı efsanelerde cücelerin kadim güçlerine kavuştuğunu, bazılarında bütün ırklardan daha güçlü olacağını, bazılarında madenciliğimizi güçlendireceğini söyler. İsteyen herkes kazıya yardım edecek. Etmek istemeyen olursa karşı çıkılmayacak. Şimdi dikkatlice kazıya başlayabiliriz."
Köşede derin düşüncelere dalmış olan Greg'e yaklaştı. Diğer cücelerin duymaması için sesini alçalttı.
"Kazıya katılacak mısın?"
"Önce siz başlayın. Biraz düşünmem lazım."
"Anlatmadığın şeyler olduğunu fark ediyorum. Düşünmek istiyorsan sen bilirsin. Kutsal taşı çıkartma fırsatını kaçıracak olan sensin."
Greg kollarını birleştirmiş, kutsal taşa bakarken, bunları söyleyen Charles'a ondan iğrendiğini belli eder bir bakış attı. Charles umursamayarak taşa bir kaç adım yaklaştı ve elini kaldırıp diğer cücelere başlamaları için işaret verdi.
Bütün cüceler kazmalarını alıp taşın etrafını sardılar, tabii oda küçük olduğu için hepsi sığmadı. En önlerdeki cüceler yavaş yavaş kazmalarını taşın etrafına vurmaya başladı. Dönüşümlü olarak kazma vurmaları bir yerden sonra gecenin karanlığında uyuyanlar için ninniye dönüştü.
Bu sırada köşede onları izleyen Greg cücelerin her hareketini inceliyordu. En önlerde kazma vuran cücelerden bir tanesinin gür sesi kazma tınılarını bozdu.
"Kutsal taşın içinde bulunduğu taş kırılmıyor. Ne kadar sert vurursam vurayım asla işe yaramıyor."
Diğer cüceler homurdanarak devam ettiler.
"Evet asla işe yaramıyor."
"Ne burası böyle. Bizim kazmalarımıza dayanan hiçbir maden yoktur."
Aralarından bir tanesi taşa iyice yaklaştı ve konuşmaya başladı.
"Cüce gücü ve kazması ne demek bu taşa öğretmemiz gerekecek."
Sağ elinde kazmasını tutarken, daha güçlü darbeler vurmak için sol eliyle kutsal taştan destek aldı. Kutsal taşa dokunduğu anda sağ elindeki kazması yere düştü. Yüz ifadesi donuk bir hâl aldı ve vücudu titremeye başladı.
Gregor dikkatlice cüceyi izliyordu. Baştan aşağıya süzdüğünde bazı uzuvlarının santim santim uzayıp tekrar kısaldığını gördü. Bunu gördüğü anda Lenore'un mektubunda bahsettiği, cücelerin eskiden boyutlarını ayarlayabildikleri geldi. O anda odayı boşaltmaları gerektiğini anladı. Bütün gücüyle sesini yükselterek bağırdı.
"Herkes odayı terk etsin! Eğer yaşamak istiyorsanız odayı terk edin!"
Cüceler girdikleri şok yüzünden gelen emire sorgusuz itaat edip hızlıca odayı terk ettiler. Odanın giriş kısmında Charles ve Greg taşa dokunan cüceyi izliyordu. Uzuvlarının uzayıp kısalması belirgin bir hal aldı. Parmakları sanki bir Kraken'in kolları gibi uzadı ve tekrar milimetrik bir hal aldı. Yavaş yavaş cücenin boyu uzamaya ve genişlemeye başladı.
Greg, Charles'ın kolundan tutup bir kaç adım daha geriye çekti. Ne olacağını tahmin etmişti.
Cüce bir anda bütün odayı kaplayan bir deve dönüştü ve bir anda küçüldü. Bu büyüyüp küçülmelerin oranları her seferinde daha da artıyordu. Bir anda bütün odayı kaplayacak bir büyüklüğe kavuştu ve anında normal boyundan daha da küçük bir boyut aldı. Bir kez daha büyüdü ve bu sefer odaya sığmadığı için her yerinden kemik kırılması ve ezilme sesleri geldi. Greg ve Charles korkudan bir kaç adım daha geri çekildiler. Tam o anda cücenin vücudu odaya sığmadığı için paramparça oldu. Bütün uzuvları küçük et parçalarına dönüştü. Greg ve Charles'ın yüzü tamamen kanla kaplandı. Neler olduğunu anlayamayan diğer cüceler istemsizce nefes almamaya başladı.
Greg içinde oluşan korku ve heyecanla şunu fark etti, Lenore'un bahsettiği efsane doğruydu. Cüceler boyutlarını ayarlayabiliyordu ama neden bu taşa dokununca böyle bir şey oldu. Neden taşa yaklaşınca bir şey olmadı da dokununca oldu. Greg'in içini bu düşünceler yiyip bitirirken Charles kazı başı olduğunu hatırlayıp oluşacak kargaşayı önlemesi gerektiğini düşündü. Korkusunu bastırıp kanla kaplı suratıyla cücelere döndü. Hepsinin gözlerinde dehşet vardı.
"Dostlarım herkes sakin olsun. Şu anda ne olduğunu bilmiyoruz. Hemen buradan çıkacağız ve dışarda ne yapacağımıza karar vereceğiz. Herkes duvardaki çizikleri takip ederek dışarı çıksın. Bu bir emirdir!"
Kanla kaplı odayı izleyen Greg'in omzuna elini koydu.
"Dışarı çıkıyoruz geliyor musun?"
Greg gözlerini taştan ayırmayarak cevap verdi.
"Siz gidin. Şu an neler olduğunu anlamam gerek. Cüceleri sakinleştir ve kasabaya geri dönün. Benimde evime gittiğimi söyle. Biraz burada duracağım."
"Kazı başı olarak normalde buna izin veremem ama şu an burada neler olduğunu anlayabilecek bir tek sen varsın ve eski dostumsun. İstediğini yap ve dikkatli ol. Bu taş gerçekten kutsal taş mı yoksa cehennemin dibinden mi geldi bilmiyorum ama işin içinde bilmediğimiz şeyler olduğu kesin. Benim tek istediğim buradan defolup gitmek."
Greg başını yukarı aşağı sallamakla yetindi. Charles tekrar cücelere döndü.
"Hadi dostlarım gidiyoruz."
Yüzlerce cüce hiç konuşmayarak hızlı adımlarla labirentten çıktılar. Greg ayak sesleri kesilinceye kadar bekledi. Ayak sesleri kesilince çantasını yere bıraktı ve piposunu çıkartıp içine tütün doldurdu. Kendini sakinleştirmesi gerekiyordu. Piposun bir nefes çekti ve piposunun ağzına giren kısmının kan olduğunu fark etti. Doğru, yüzü kanla kaplanmıştı ama bu en son düşünmesi gereken bir şeydi. Çantasını kutsal taşın tam karşısına koydu ve çantasına yaslandı. Bir yandan piposundan üst üste nefesler çekiyor ve bir yandan taşın kanlı duvarlara yaydığı mor ışıkları izleyerek düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Youghsot
FantasíaGregor, yaşayacaklarından habersiz doğum gününde piposunu tüttürürken, bilinmeyen bir cadıdan gelen mektup. Ardından gelen özel kazı çağrısı. Bunlar Gregor'un alışkın olmadığı şeyler...