13. Bölüm

51 5 9
                                    




Oy sınırı: 5 oy
Yorum sınırı: 50 yorum

Kelime sayısı: 1238 kelime

    
     Yara

     Koluma baskı yapan adam gülümseyip " Demek bu güzelliğin adı Melanie. " dedi. Sonra hasta bir şekilde gülüp Brogan'a döndü. " Ne kadar da sana benziyor Brogan? " dedi.

Ben kollarımda kıvranırken Brogan kitlenmiş bir şekilde bana bakıyordu. " Ne konuşuyorduk Brogan? Bir üstünden geçelim di mi? " dedim adam. " Diyorumki bize katıl. Kral Owen'ı teslim et. " dedi.

Brogan gözünü benden ayırmadan dişlerini sıkarak " Hayır! " dedi. Bu dediği ile korkuyla yutkundum kabul etsene be adam. İlla öldürüleyim mi? Şimdi kabul et sakinleşsin ortalık sonra beni alınca ' Yooo sizin tarafınızda değilim. ' dersin.

Adam gülüp arkama geçti. Nereden çıkardığını bilmediğim hançeri boynuma hizalarken gözlerim hızla Brogan'a gitti. Brogan ile bakışırken arkamdaki adam sertçe boynuma bastırdı hançeri. İstemsiz tekrardan yutkunurken yutkunmam ile hançer hafifçe boğazımı kesti. Acıyla inledim. Yüzüm buruşurken yutkunmamaya çalıştım. Yutkundukça kesilecekti yoksa boynum.

    Dudaklarım titredi. Gözümden bir damla yaş akarken Brogan'a baktım. Ağladığımı görmüş olacak ki arkamdaki adama baktı. " Beni al yanına. Beni esir olarak al ama onu bırak. " dedi.

     Arkamdaki adamın güldüğünü boynumda kontrolsüzce oynayan hançerden anlamıştım. " Sence ben salak mıyım Brogan? Seni elimizde tutamayız ama bu genç hanımı tutabiliriz. " dedi.

      Gözlerimi Brogan'dan ayırmazken adamın adamın " Ayrıca bu genç hanım daha fazla eğlenceli. Bizi eğlendireceğine eminim. " demesiyle korkuyla titredim. Gözlerimden akan yaşlar artarken görüşüm bulanıklaştı.

     Kenardan gelen ses ile oraya döndüm. Atlı bir birlik gelmişti. En önce altın sarısı saçlı biri vardı. Beni tutan adama bakıp " Sence ben buna izin verir miyim? " dedi ciddiyetle. Ciddi bir şekilde sormuştu. Ve sesindeki tını arkamdaki adamdan daha çok korkunçtu.

     Direkt adamın görünüşü bile güçlüyüm diye bağırıyordu. Zırhlı oldukça gösterişliydi.

      Arkamdaki adam benimle birlikte geriledi. Yanlarda duran adamlar önümüze geçmişti. Arkamdaki adam kaçıcaktı. Benimle...

     Korkum artarken bakışlarım Brogan'ı buldu. Gözlerini benden ayırmazken hafifçe güven verircesine gülümsedi. Onun gülümsemesi ile istemsiz bir şekilde gülümsedim. Ama gülümsemem kısa sürdü. Arkamdaki adam yine beni çekiştirmişti çünkü.

Biz yavaşça gerilirken Brogan ve o zırhlı adam bize yaklaşıyordu. Kalan muhafızlar ise yavaşça etrafımızı çevreliyordu.

     Arkamdan gelen gelen ile kala kalırken hissettiğim boşluk ile kaşlarım çatıldı. Yavaşça arkamı dönerken gözüme demin boğazıma bastırılan şimdi ise yerde olan hançer takıldı. Biraz ileride gördüğüm kişi ile birkaç adım geriledim. Kolumdaki acı baskınlaşırken inleyerek yere düştüm. Başımda dikilen kişiye döndüm.

     Kafasını bana eğmiş bana bakan Douglas ile kafamı hafifçe kaldırdım. " Beni sen mi kurtardın? " diye sordum inanamayarak.

    Douglas ise gururla yelesini sallayıp " Evet seni kurtaran mükemmellik benim. " dedi. Bu haline hafifçe tebessüm ettim. Gülecek halim yoktu. Galiba çok fazla kan kaybetmiştim. Başım dönüyordu. Ayrıca acıdan bayılacak giib hissediyordum. Bu kadar ağrı olması normal miydi acaba? Kolumu söküyorlarmış gibi hissediyordum.

WarriorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin