《4》Quatre

17 4 2
                                    

Yaklaşık iki gün boyunca kitabı bir kenara bırakıp kulübeyi yapmakla uğraştık. Bugün, yani üçüncü gün ise içeriyi dekore edecektik. Kapı kilidi, pilli sarı led ışık, sahte mum, birkaç battaniye, yapay sarmaşık ve bolca yastık almak için şehir merkezine gidecektik. Bu yüzden siyah kot pantolonun üzerine bol bir tişört giydim ve şapkamı taktım. Taehyung bizim evin önüne gelecekti ve teyzemin arabasıyla gidecektik. Fransa'da 17 yaşını dolduranlar ehliyet alabildiği için araba kullanabiliyordum. Ayrıca şu anda 18 yaşında olduğum için Kore'de araba kullanmamda bir sorun yoktu. 

Bir süre sonra kapı tıklatılınca Taehyung'un geldiğini anladım. Kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Birlikte arabaya doğru yürümeden hemen önce merhabalaştık. Arabaya binip yola çıktığımızda konuştu. "Gerçekten başardık ve şimdi içini süsleyeceğiz!"   "Hmhm. Çok güzel olacak."  O kadar heyecanlı ve mutluydu ki, arabanın içi muhteşem bir enerjiyle kaplanmıştı. Konuşacak konu bulamadığımızdan radyoyu açtım. "İstediğini çal." Kanallarda gezip beğendiği bir şarkıyı buldu.


Je veux - Zaz


Şarkıyı dinlerken yola odaklanmıştım fakat yine de Taehyung'un gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Ona kaçamak bir bakış atınca gözlerinin kollarımda takılı kaldığını gördüm. Beyaz tişörtünün üstüne giydiği yeşil hırkasını çekiştiriyordu. Pek üstünde durmadım.

Merkeze vardığımızda bir sürü mağaza dolaşmıştık. Listedeki her şeyi aldık ve kilit içim bize verilen anahtarlara uygun birer anahtarlık aldık. İkimizin de adlarının baş harflerinin asılı olduğu bir anahtarlıktı ve bu anahtarlıktan biri benim, biri onun olmak üzere iki tane vardı. Diğer her şeyi bagaja koyup tekrar arabaya geçtik. "Acıktın mı?" Kafa salladı. "Biraz."   "Ne yemek istersin?" Biraz düşündükten sonra cevap verdi. "Tteokbokki?" Arabayı çalıştırdım.  "Yolu tarif et de gidelim o zaman."

*******

Eve dönüyorduk. Akşamüzeriydi. Sanırım 4 buçuk, 5 falan? Acıktın mı sorusuna 'biraz' diyen pek sevgili Taehyung, sipariş verdikten sonra yemekler gelir gelmez kıtlıktan çıkmış biri veya kış uykusundan uyanmış bir ayı gibi yemeye saldırdı. Biraz dediği buysa çok acıktığında... 

 "Neye gülüyorsun?" 

 "Hiç..."   

"Jungkook,"  

"Efendim?"  

 "Söyle." 

"Neyi?"

"Neye güldüğünü."

"Güldüm mü?"

"Dalga geçme benle Jungkook. Söyle işte."

"Sana güldüm."

"Benim nerem komik?"

"BİRAZ acıkıp benimkinin yarısını bile yemen mesela." 

"Çok kötüsün. Ne var yani hissetmiyorum açlığı, olamaz mı?"

"Tamam, bir şey demedim."

"Bir de deseydin."


      Tanrım, bu çocukla ne yapacağım ben? Şunun tatlılığına bakar mısınız? Ay ısırcam şimdi. 


Eve vardığımızda eşyaları bagajdan çıkardık ve kulübeye götürdük. Taehyung içeriyi temizlerken ben de kapı kilidini takıyordum. Ben işimi bitirdiğimde Taehyung hala temizliyordu. Bu yüzden kalan tahtalardan küçük bir sehpa yapmaya karar verdim. Ben sehpayı bitirdiğimde Taehyung da işini bitirmişti. "Çok tatlı bir masacık olmuş buu!"  Güldüm. Ürettiği yeni kelime çok şirindi. "İçeriyi bitirelim mi?" Hızlıca kafa sallayıp poşetleri önümüze getirdi. "Önce ışığı nasıl asacağımıza karar verelim. Ona göre çivi çakarsın." Sözü üzerine poşetten ışıkları çıkardım ve onunla beraber içeri geçtik. Birinci ışığı, kapının bulunduğu duvar dışındaki diğer üç duvarın tavanla birleştiği yere astık. LED'lerin bulunduğu kablo çiviye tutunduğu yerden sonra aşağı sarkıyor ve sonra başka bir çivi sayesinde tekrar indiği yolu geri çıkıyordu.  Diğer ışığı tavandan sarkıtıp tekrar tavana sabitleyerek aynı şekli, bu sefer tavanda oluşturduk. Diğer 3 ışık da ilk ikisinden farklı yollar izliyordu. Hepsinin ucunu tek bir yerde birleştirip siyah kablo bantıyla bantladık. Aldığımız krem rengi, kırmızı ve açık kahve battaniyelere yere gelişigüzel serdikten sonra kapının karşısındaki duvarın bir köşesine birkaç sarmaşık astık. Sahte mumları minik penceremizin önüne dizdik ve sonrasında aldığımız bütün yastıkları battaniyelerin üzerine atıp işimizi bitirdik. 

From FrancéHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin