~2.Bölüm~(İfşa)

72 12 8
                                    

Bir insan hiç bir şey yapmadığı halde nasıl bir suçun cezasını kendisi ödeyebilirdi.işte onlardan birisi de bendim.Hiç bir suçum olmamasına rağmen kendimi bu ıssız,sessiz,kimsenin olmadığı sokakta yere yığılmış bir halde bulmuştum.
(...)
Gözümü açtığımda karşımda duran kişi endişe ve korkuyla bana bakıyordu.Bu o idi.Daha adını bile tam hatırlayamadığım kişiydi.Kısa bir süre içerisinde iyi olduğumu kontrol etmek amacıyla gözlerini yüzümde gezdirip bir kumaş yardımıyla yaranın üzerine bastırdı.Bu uzun süren sessizliğin ardından bir elini sırtıma,bir elini de bacaklarımın altına yerleştirip beni kucağına aldığında o koku burnuma kadar gelmişti.O benim yaralı bedenimi kucağında taşırken bende çaresizce onun kollarının arasında acı içinde can çekişmekten başka bir şey yapamıyordum.
Issız sokakların arasında park edilmiş arabaya doğru götürüyordu beni.Arabanın arka kapısını açarak beni dikkatlice koltuğa yerleştirdi.Ardından kendisi de şoför koltuğuna geçip hızlıca arabayı çalıştırdı.Kaç kilometre hızla gidiyorduk bilmiyordum ama baya hızlı sürüyordu arabayı.Sanırım beni hastaneye götürüyordu.Aradan bazı küçük sesler duyuyordum ancak bu sesler kesintili seslerdendi.Bıçak karnımda baya bi derine saplandığı için nefesimi zar zor alabiliyordum.
Yaklaşık 10 dakikalık yolun sonunda hastaneye gelmiştik.Şoför koltuğundan inip arka kapıyı açmıştı.Sonrasında ise beni tekrar kollarının arasına almıştı. Hastanenin giriş kapısının önünde duran birkaç hemşire vardı. Onun da yardımıyla beni sedyeyle taşımışlardı.Ameliyat kapısından İçeri girdiğimde kolumda bir acı hissettim.Sanırım bu beni uyutmak için yapılan bir iğnenin acısıydı.Sonrasında ise gözlerim tekrardan karanlıkla buluşmuştu. sanırım buna alışmam gerekecekti.Gözlerim aralandığında beyazlarla çevrili duvarlar,Yeni serilmiş çarşaflarla örtülmüş bir yatak ve sadece küçük bir kanepenin olduğu odada hasta yatağında hareketsizce yatıyordum. Bıçağın saplandığı yere soğuktan buz kesmiş elimi götürdüğümde Sargılı olduğunu anlamak pek zor değildir. Odanın kapısı açıldığında karşıma çıkan kişinin endişeyle ve bir yandan üzgün olan yüzüyle karşılaşmıştım.Ben ona silik bir tebessümle bakarken o bana böyle bakıyordu. Yanıma doğru adımlarını atıp kanepeye yerleşti ve konuşmaya başladı.
"Nasılsın,daha iyi misin?"
"Evet, daha iyiyim. Saat kaç?"
"Saat 23:57"
Saati duyunca apar topar kolundaki serumu çıkarmaya çalıştım. Ancak koluma sarılan eller bunu engellemişti.
"İyi misin sen,Hastasın görmüyor musun?"
"Evet hastayım ama babam merak etmiştir."
"Merak etme. Ben babanı aradım. Birazdan gelir."
"Nee!!! Aradın mı?"
"Evet de aramamam mı gerekiyordu?"
Tam ona cevap verecekken kapının açılma sesini duydum. Gelen kişi babamdı.
"Asya,kızım nasılsın?"
"İyiyim baba sağol."
Babam Onu daha doğrusu Çınar'ı Görünce gözlerini kısarak Onu baştan aşağı süzmüştü.
"Sen de kimsin ve benim kızımın yanında ne işin var!?"
"Merhaba Efendim,Ben Çınar Asyanın okuldan arkadaşıyım."
"Bu beni ilgilendirmez.Ben sana neden buradasın diye sordum."
Babam Çınar'ın üstüne çok gidince dayanamayıp konuşmaya başladım.
"Baba o sadece bana yardım etti."
"İyi, tamam gidebilirsin şimdi. Ben buradayım."
"Tamam o zaman ben gideyim."
"Eee bir zahmet"
"Görüşürüz... Geçmiş olsun sanada."
"Her şey için teşekkür ederim. Görüşürüz"
Konuşmam bittikten sonra bana gülümseyerek odadan çıkmıştı.Babam, Çınar odadan çıktıktan sonra bana doğru gözlerini çevirerek konuşmaya başladı.
"Bu kim ben sana demedim mi erkeklerle konuşmayacaksın diye."
"Baba fazla abartıyorsun Çın—"
"Bir daha o kelimenin baş harfini bile duymayacağım.Birazdan çıkış işlemlerini halledip çıkacağız buradan."
      Başımı tamam anlamında sallayarak arkama doğru yaslandım.Acaba babam Çınar'a neden bu kadar kafayı takmıştı.Evet biraz gıcıktı.Hatta fazlasıyla gıcıktı fakat iyi bi insana benziyordu ve oldukça yakışıklıydı.Ne hayır hayır ne diyorum ben? Beni düşüncelerimden arındıran babam beni kollarımdan tutarak dürtüyordu.
"Bu fotoğraf ne Asya bu ne demek oluyor!?"
"Ne fotoğrafı baba?Canımı yakıyorsun."
"Sen çok iyi biliyorsun bunun ne fotoğrafı olduğunu!"
"Baba hiç bir şey anlamıyorum.Kolumu bırakır mısın!?"
      Kolumu daha da sıkı bir şekilde tutarak bana elindeki telefonun ekranını açıp yüzüme doğru yaklaştırdı.Telefonun ekranına baktığımda bu sabah Çınar ile çarpıştıktan sonraki bakışmalarımız okulun sosyal hesabına yansımıştı.Bu neydi şimdi,ben babama ne diyecektim? Ama asıl olay bu fotoğrafı kim çekmişti?

~2.BÖLÜM SONU~
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere 👋🏻

Sizce fotoğrafı kim çekti?
Yorumlara yazmayı unutmayın.
İyi okumalar :)

SAKLANMIŞ SIRLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin