Akşam rüzgarının soğuk esintisini hissediyordum yüzümde. Hava ne çok soğuk ne çok sıcak. Yerler ıslak, yol kaygan. Ama altımdaki canavar... Bı hayli hızlı. Ölmeden gidebilirim inşAllah.
Bugün yeni bir işten çıkmıştım bi "Beyaz" sevkiyatına taş koymuştum. Yani biz ve ben. Ama en çok ben. Ben işte. Bu soğuk havayı çeken ben, 12 den fazla adamı patlatan ben.
Bak aklıma geldi birinin kafası önüme düşmüştü de ne olur ne olmaz diyerek kafasına sıkmıştım. Çok The Walking Dead izliyorum ama ne yapayım. Neyse neyse geleceğimiz yere geldik.
Motoru park edip ayaklığını indirdim. Koltuğu kaldırıp altından bir kutu baklavayı çıkardım. Ve yürümeye başladım ambarın önüne geldiğimde kapının sağ üst köşesinde bulunan ama sadece üyelerin bildiği gizli kameraya yüzümü gösterdim. Ve duvar geri geri açılmaya başladı. Buda bir "Ambar" klasiği işte. Ben ilerledikçe açılan otomatik lambaların aydınlattığı soğuk koridor, bende acilen bi salep içme isteği uyandırdı.
Ama önce vurgunun detayları felan konuşulmalıydı. Dinlensem sonra konuşsak ne olacak sanki. Otomatik kapıdan içeri girdim bizimkiler dikdörtgen bir masanın etrafında toplanmış muhtemelen beni bekliyorlardı.
Ama tanımadığım insanlar da vardı içlerinde biz bu kadar kalabalık değildik en az 5 adam daha vardı. Ne oluyor amına koyayım ya.Uzun merdivenden inmeye başladım postal botumdan çıkan ses ve elimdeki baklava poşetinin hışırtısı ile ekip bana doğru döndü. Yüzlerinde garip bir ifade vardı sanki hepsi bana "Biz sıçtık sakın sıvama" der gibi bakıyorlardı.
Beyaz ışığın aydınlattığı masaya yaklaştıkça biraz daha rahatladım çünkü herkes tamamdı bizde ölü yok ozaman sorunda yok.
"Bakın size ne getirdim." dedim gayet mutlu çıkan bir sesle. Sonra devam ettim "Tatlı yiyelim tatlı konuşalım diye ama yetmez gibi, bana misafirlerimiz olduğunu söylemedin Dede." ekip bana dikkat kesilmişti muhtemelen kafamdan hâlâ çıkarmadığım siyah kaskım ve her tarafı kan lekesi olan deri ceketim ve beyaz cropumu fark etmişlerdi. Eh biraz kanlı olmuştu tabi vurgun.
Masanın en kısmındaydım, Dedenin yüzünü görebiliyordum ve ekibi ve hatta davetsiz misafirlerimizide yavaş yavaş görebiliyordum. Ama Allah var adamlar beni zerre siklememişlerdi. Neyse aman onlara kalmadım ya . Baklavayı La'nın önüne koyup kapağını yırtarak açtım arka taraftaki mutfak rafından çatal alıp yarısını masanın Dede tarafına yarısında La tarafına bölüştürdüm. Karton içinde kalan baklavaları elime alıp Dede'nin olduğu tarafa geçiyordum. Hepsi bana salak salak bakıyordu ne yapıyorum sanki? Ya sabır!
"Neden herkes susuyor." dedim kafamı La'dan ayırmadan. "Seni bekliyorum hoşgeldin." dedi yabancı, ama asla yabancı olmayan bir ses. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Ve siktir! Çok büyük siktir! Cidden siktir!
Elimdeki yarısı baklava dolu karton kutunun, parmaklarıma ağır geldiğini hissettim o an. Düşmesin diye doğa üstü güç sarf ettim resmen. Karşımdaydı lan! Tam karşımda oturuyordu. 1236 gün önce , tam 3 yıl 141 gün önce, en zor zamanımda, daha ne kadar berbat olabilirim ki dediğim zaman beni daha da dibe çeken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK VALESİ(+18)
Action"O kadar soğuktu ki bana karşı, var mıyım yok muyum anlamıyorum?" İç çekerek devam etmeden önce sigaramı dudaklarımın arasına alıp uzun bir duman çektim içime. "Ben..." Devamı gelmiyordu, öyle kötü ihtimal ki dudaklarımdan bile çıkmıyordu. "Bazen dü...