2. Hafta

56 11 0
                                    

Salı

Jeongyeon Nayeon'un gelmesini beklerken fişiyle oynuyordu. Eğer Cumartesi aldığı mesaj bir işaretse, ilk karşılaşmaları tam olarak Jeongyeon'un düşündüğü gibi kötü geçmişti.

İkinci karşılaşmaları kesinlikle daha güzeldi ama Nayeon bunu bilmiyordu. Bunu bilemezdi. Maskotluk görevi yalnız bir işti.

(Pekala, Tzuyu ve Jihyo o olduğunu biliyorlardı ama bu sadece gerekli olduğundandı. Gizlilik yemini etmişlerdi, bitmek bilmeyen dalga geçmelerini sadece üçü yalnız olduğunda yapacaklarına anlaşmışlardı.)

Üçüncü seferin uğur getireceğini umuyordu. Kafeye 10 dakika erken varmıştı. Asıl planı 15 dakika önce varmaktı ama buluşmaları için gereken bir şeyi unutmadığından emin olmak için her şeyi iki kez kontrol etmişti.

Nayeon'un şu noktada onun hakkında düşündüğü her şeyin üstüne bir de unutkan olduğunu düşünmesi istediği son şeydi. Jeongyeon ilk kimya laboratuvarı dersindeki her etkileşimlerini hatırlamadan duramıyordu. Her an bir öncekinden daha acı vericiydi ve şimdiden itibaren olacak tüm etkileşimlerinin kusursuz ve düzgün olacağından emin olmakta kararlıydı.

Hafif bir iç çekişle fişini masaya koydu ve gözlüklerini düzeltti. Bu buluşmanın iyi başlamasını istiyorsa büyük ihtimalle verimli bir şeyler yapıyormuş gibi gözükmesi gerekiyordu.

Jeongyeon çantasına uzandı ve olması gerekenden çok daha az zararsız gözüken rahatlatıcı bir şekilde ince olan laboratuvar kitabını çıkardı. Doğru sayfayı bulması bir dakikasını aldı ve sayfayı incelerken anında streslenmeye başladığını hissetti.

İlk yılında kimyada baya iyiydi ama bu konuları göreli yıllar olmuştu. İleri istatistik yapabilirdi, insan hakları sorunları ve kamu düzeni hakkında saatlerce konuşup bir günde 12 sayfalık bir yazı yazabilirdi. Ama ihtiyacı olmayan bir ders için moleküller hakkında yeni şeyler öğrenmek zorunda olma düşüncesi başını ağrıtıyordu.

Jihyo'yu bir sonraki gördüğü seferde çimdiklemeyi aklına not aldı.

Kimyanın soyut olan doğası onu duraksatmıştı, bu tam da bölüm değiştirmesini sağlayan şeydi. Denklemler ve teorilerin hepsi tek başına göremediği küçücük parçalarla çevriliydi. İstediği kadar molekül modelleri oluşturabilirdi ama kimyanın ona tutunabilecek bir şey vermediği ve bağlantı kuramadığı gerçeği var olmaya devam edecekti.

Sosyal hizmet ile oturup görebildiği ve boğuşabildiği problemleri çözebilirdi. Yardım edeceği insanlar gerçek ve somut ve bir zamanlar etkinlendiği o parçacıklardan oluşmuş olacaktı. Kimyadan tek başına hoşlanmıyordu ama bir araya gelip yarattığı şeylere sonsuz bir minnettarlığı sahipti.

Yabancı bir dilde yazılmış gibi laboratuvar soruları yazan insanlar yarattığı gerçeği dışında. Boynunu büktü ve sayfaya daha da yaklaştı, yakınlığın her şeyi biraz daha anlaşılır yapmasını umut ediyordu.

İşe yaramamıştı ve paniklemeden önce kafasını toparlamaya çalıştı. İyi olacaktı. Sadece hafızasını yenilemesi gerekiyordu.

Jeongyeon derin bir nefes aldı ve kalemini tuttu. Erkenden başlamanın kimseye bir zararı olmazdı, özellikle de laboratuvar kitabındaki her üç kelimeden birini aratması gerekiyorsa. Önündeki kelimelere odaklandı, üzerine düşeni yapmakta kararlıydı.

Birisinin önündeki sandalyeyi çekme sesi Jeongyeon'un uğraştığı problemlere olan dikkatini dağıtmıştı, ve yukarı baktığında hiç etkilenmemiş gibi görünen Im Nayeon ile karşılaştı. Suratında tek bir ifade vardı, Jeongyeon'a tüm kusurlarının açığa çıktığını hissettiren istikrarlı bir bakış.

The MascotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin