Atakan bold
Ömer italik-Atakan-
Ulan insanlar ikiye de beşe de bilmem kaça da ayrılsa olmuyordu. Şu karşı masada, benimle göz teması kurmamaya yemin etmiş inatçıyı hiçbir yere oturtamıyordum.
Sanki o böyle yaptıkça beynimdeki uyuşuk lob harekete geçiyordu. Onu uyuz etmek için türlü bahaneler düşündüğüm dakikaların sonunda elimde yalnızca onu düşünmek kalıyordu. Ama böyle bir insandım işte ben de. Hızlı tetiklenen. Bizimkilerin uslu ideal çocuk kontenjanı çoktan en mükemmeliyle dolu olduğu için, bu rol de bana kalıyordu.
Abartı tepkilerinin izledikçe gevşiyordum sanki. Çocuğun yedi ceddini sikmişim gibi davranacağını bilsem öbür yanağından da öperdim.
Telefonun ekranını açtım. Sabahtan attığım mesajlar da okunmamış şekilde yatıyordu karşımda.
Atakan: Küs müyüz?
Atakan: Hocaya bugün cevap vermedin, kabızlık yapmaz mı, dokunmasın?
Atakan: Ne yiyorsun bu arada? Vegan?
Atakan: Akşamki randevumuzu iple çekiyorum. Güzellik.
Son mesajımla kendi kendime sırıttım.
"Yine neyin peşindesin?"
"Sosyal sorumluluk projesi üzerinde çalışıyorum."
"Bu Ömer seni döverse hepimiz rahatlayacağız kanka. Bonus olarak da projeyi götüne sokarsa, güzel sosyalleşirsin."
"İyi dedin." Onu dinliyormuş gibi yaptım. Dangalakla uğraşamazdım şimdi.
Kafamı kaldırıp, tekrar yüzüne baktım. Zaten gözümü çekeli bir buçuk dakika olmuştu. Dirseklerini masaya dayamış, ağzındaki lokmayı çiğniyordu. Yanındaki lavuk da heyecanla bir şeyler zırvalıyordu. Ama ben onun gözlerinin öylesine bir noktaya daldığını ta buradan görebiliyordum. Kesin beni düşünüyordu. Veya olanları. Aman ne fark ederdi zaten. Hepsi birdi.
Beni dert etmesi veya benden dolayı dertlenmesi. Uzun zamandır günlerimi bu denli güzelleştiren bir hobim olmamıştı.
Demek ki yanağından değil, işi büyütüp dudağından öpsem, kendini falan sikecekti bu manyak. Homofobik miydi acaba?
Gözlerimi kısarak onu incelemeye devam ettim. Sorsam kesin inkar ederdi. Bu tipleri bilirdim. Sikik ama'cılar. Bana değmeyen homo bin yaşasın kafası, kesin onlardandı.
"Güro lan, sen daha önce bu çocuğun yanında kimseyi gördün mü?" şimdi Gürbüz de ona dönmüş, yüzünü inceliyordu. "Ne bileyim amına koyayım. Kardeşi yüzünden geçen sene masamıza uğramasa yüzünü bile görmemiştim. Yani sanmıyorum. Aklında biri mi var lan?" sırıttım.
"Çirkin herif değil aslında." başını salladı. "Ne çirkini lan? Eli yüzü gayet düzgün."
"Vay Güro, beğendim diyorsun?"
"Abi bizde yalan yok. Adamın tipi iyi. Eğri oturup düz konuşurum ben. Düz oturup eğri konuşurum muydu lan o yoksa? He bu konuşma çok düz olmadı, orası ayrı." kendi esprisine anırarak gülerken, başımı sallayıp tekrar ona döndüm.
Tam bu sırada hissetmiş gibi bakışlarımız denk gelince de genişçe sırıttım. O vampirimsi gözleri yine beni öldürecek gibi bakıyordu. Tam ağzımı aralayıp bir şey diyecekken kalktı masadan. Koşar adımlarla kantinden çıkmasını izledim.
"Telepati mi yaptın lan?"
"Yaptık bir şeyler." ağzıma son lokmayı atıp, masaya dayanarak ayaklandım. "Nereye?"