-Atakan-
"Çocuklar bize gelecekler akşama. Bira falan içeriz."
"İşim var."
"O işin adı Ömer mi?" gülümsedim. Akşama onu eve atmaya kendi kendime yemin etmiştim. Henüz evet dememişti ama hayır da dememişti. İki gündür gayet iyiydik. Ve bugün ev boştu. Bu fırsatı kaçırırsam Allah da belamı verirdi.
"Lan Atakan!" sesin geldiği tarafa döndüğümde Mete mal arkadaşlarıyla sırıtarak bana bakıyordu. Aynı çevrede değildik, başka okullara gidiyorduk ve uzun zamandır karşılaşmamıştık.
"Çattık." diye mırıldanıp, geri döndüm. "Arda abi gelmiş kanka." sinirle tekrar ondan tarafa döndüğümde gevşek gevşek gülüyordu. Ablası Arda'nın yakın arkadaşlarından biriydi. Tabii ki kısa süreli ziyaretinde onunla da görüşmüştü.
"Atakan boş ver abi, bulaşma, yürü gidelim." başımı sallayıp uzaklaşmaya kalktığımda tekrar arkamdan seslendi. "Kerem ibnesini görmüş Arda abi." duyduğum isimle adımların olduğu yerde dondu. İçimden geçen buz gibi bir hisle yavaşça arkama döndüm. Mete üzerimdeki etkisinden gayet memnun sigarasından bir nefes çekip izmariti olduğum yere fırlattı.
Çok zamandır duymadığım isimle sıkıntılı bir duygunun kalbimi sardığını hissediyordum. Gürkan endişeli bir şekilde koluma tutunsa da, hemen silkeledim.
"Ne dedin sen?"
Dişlerini göstererek sırıtırken ona doğru yürümeye başlamıştım bile. "Kerem ibnesini görmüş dedim. Eskiden bunun abisi gibiydi ibne." yanındakilere kurduğu cümleyle hepsi gülmeye başladı. Bakışlarını tekrar üzerime diktiğinde yanına varmıştım. Kerem abiyi görmeyeli yıllar olmuştu. Üniversite için ayrıldığını biliyordum. Onu bir kaç kere aramayı düşünsem de cesaret edememiştim. Ne zaman aklıma düşse utancımdan yerin dibine geçiyordum. Hepimiz kardeş gibiydik bir zamanlar. Asıl darbeyi güya en yakın arkadaşından almıştı ama ben de öne çıkıp onu savunmamıştım.
Kafamdan geçen milyon soruyu zorlukla yutkunup, pis bakışlarımı önümdeki şerefsize diktim. "Oğlum o nasıl bakış, gören de," gırtlağına sarılan parmaklarım ile onu arkasındaki demir parmaklığa yasladım. Arkadaşlarının yandan beni çekmeye çalışmasına karşın, elini kaldırıp durdurdu. "Neye kızdın ki bu kadar? Yalan mı? İbne değil mi?"
"Öldürürüm lan seni? Öldürürüm leşini bulamazlar."
"Arda abi senin gibi bir kardeşi olduğu için çok utanıyor olmalı biliyorsun değil mi? Adın geçince bile yüzü düşüyor." havalanan yumruğumu sallamak üzereyken araya giren bedenle sertçe geri itildim. Gözüm karardığı için Ömer olduğunu idrak etmem bir kaç saniyemi almıştı. Beni belimden tutan Gürkan'ı çekilmesini söylesem de bırakmadı.
"Uzaklaş." Ömer Mete'nin tam önüne geçtiği için onun sikik ifadesini tam göremiyordum.
"Sen kimsin ki?"
Başını indirip, bir şeyler fısıldadı. Dediklerini duyamamıştım ama şimdi Mete'nin alaycı ifadesini görüyordum. "Vay anasını. Bizim velet koruma mı tuttu kendine? Bu çocukken de hep birilerinin arkasına saklanırdı."
"Sikerim lan seni." üstüne atılmaya kalktığımda diğer yanımda beliren Rıza da omzumdan tutuyordu. "Atakan, abi olay çıkarma. Siktir et. Ömer!"
Mete'nin bakışları ile karşılaştığımda bu sefer anlık sinirli ifadesinin yavaşça silindiğini fark ettim. Yüzü hain bir sırıtışla kaplandığı anda karnımda endişeli bir his peydahlandı. Bana diyeceklerini çekerdim ama şimdi aramızda olan Ömer'di.
"Lan yoksa?" Ömer'e çevirdiği adi bakışlarının ardından tekrar araladı pis ağzını. "Sevgilin mi lan senin araya giriyorsun?" Ömer'in anlık kasılan sırtı ile az sonra olacakları tahmin etmek zor değildi. Ama Mete'nin de akıtacağı zehir bu kadarla bitmeyecekti. "Bir daha uyarmam." buz gibi sesini duyduğum anda çırpınmayı bıraktım.
"Oğlum çok komik. Şimdi anladım. Arda abi biliyor mu lan? Ulan biliyordum ben. Yumuşak ibneye bak se-" cümlesini tamamlayamadı. Çünkü gözle kaş arasında Ömer bunu kolundan tuttuğu gibi iki metre fırlatmıştı. Dengesini sağlayamadan yere serilen Mete'nin buruşan suratı ile hepimiz olduğumuz yerde kaldık. Ömer bir kaç büyük adımla dibine kadar gidip, dizlerinin üstüne çöktü. Yakasını tuttuğu gibi sırtını asfalta buluşturup, yüzüne eğildi. Oynayan dudaklarından dökülen kelimeleri duyamıyordum. Ama her ne söylediyse işe yaradığı kesindi. Dakikalardır yüzüne hakim olan o pis sırıtışın yerinde yeller esiyordu şimdi. Yüzüne indirdiği alaycı tokat ile dizlerinden güç alarak havalanmasını izledim. Yanıma doğru geldiğinde artık beni tutan kimse yoktu. Gözlerini kırpmadan suratıma diktiği bakışlardan ne çıkarmam gerektiğini bilemiyordum. Her şeyi bok etmiş olma ihtimalimin korkusu ile kenetlenen ağzımı açamadım.
"İyi misin?" bakışlarının aksine, nerdeyse endişeli sesini duyduğumda hafifçe başımı salladım. Aynı anda tüy gibi dokunuşunu elimin sırtında hissettim. Yavaşça aşağı kayan parmaklarını çekerken yüzüme doğru eğildi. "Emin misin?" hipnotize olmuş şekilde, güneşten parlayan sarı gözlerine baktıkça, onun da bakışları yumuşadı. "İyiyim."
"Sen? Sen iyi misin?" umduğumun aksine sesim güçsüz çıkmıştı. O da hissetmiş olacak ki dudağının tek köşesi hafifçe yukarı kıvrıldı. Göz kapakları sarı irislerinin üzerine düştüğünde, burnundan derin bir nefes aldı. Sonra yavaşça araladı gözlerini. Yatıştırıcı etkisi usulca kalbimi sararken, az önceki endişelerin çekildiğini hissediyordum. "Sen iyiysen eğer."
Bir insanın dudaklarının arasında soluğum kesiliyordu. Yalnız bu kadar da değil. Bana böyle bakmaya devam ettikçe, her şeyi unutuyordum. Az önce sinirden patlamak üzere olan ben değilmişim gibi. Nefretle sarsılan kalbim şimdi onun yüzünden titriyordu. Kurumuş dudaklarımı aralasam da tek kelime çıkmadı ağzımdan. Zaten söyleyeceğim bir şey yoktu. Yüzümü boynuna gömüp orada dinlenmekten başka bir bok istemiyordum.
Bir kaç saniye süren sessiz bakışmamızın ardından kolumdan tutup beni ters tarafa çevirdi. "Nereye gidiyoruz?" diye zorlukla fısıldadığımda ise suratıma bakmadan beni sürüklemeye devam etti.
*
Bilgilendirme: Bölüm kısa 😬
(boy şakası yapmıcam çünkü Salim)