"Mola vermeyi kes ve buzlu küvetin içine gir derhal Sasha!" Kulağımın dibinde bağıran sesi çıkaramıyordum, kesilen nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.
Maskemin içinden çıkardığım at kuyruğu yaptığım saçlarımın diplerinde hissettiğim acı ile dişlerimi sıktım. Saçlarımdan sürüklenirken tepkisiz kalmaya çalışıyordum, iç çamaşırlarımla eksi bilmem kaç derece olan küvete zorla otutturuldum.
O pis eller tekrar saçlarımı ellerine dolayıp kafamı nefes almama fırsat vermeden küvete soktu. Saçımı tutan ellere uzun tırnaklarımla baskı yapıyordum, tırnaklarım kırılıcaktı neredeyse ama pek önemli değildi.
3 dakika 34 saniye boyunca buz dolu küvette nefessiz kaldım. Pis ellerini saçlarımdan çektiğinde kafamı küvetten hızla çıkardım, kolumu kenara çıkarıp kafamı koluma yasladım.
Öksürüklerim nefes almamı daha da zorluyordu. Biraz daha nefesim düzeldiğimde küvetten hızla çıktım gözlerimi sertçe ona döndürdü, sol elinde havlu sağ elinde sigarası duvara yaslanmış sarı dişleriyle sırıtıyordu.
Karşımdaki kim miydi? Burada ki kızların celladı benim ise öldürecek listemdeki ilk sırada yer alan Ajan Drew Greco. Zemine saçlarımdan akan sularla yanına yaklaştım boyum ondan biraz uzundu, sol elindeki havluyu aldım saçlarımdan akan suyu kuruladım.
Dudaklarıma eğlenir gibi gülümseme kondurdum maskemin altından. Biraz daha yaklaştım, odunsu parfümü tekrardan midemi bulandırmıştı. Kulağına yaklaşıp ezbere bildiği cümlelerimi tekrardan fısıldadım "Sevgili Ajan Drew acı seni ne kadar güldürürse güldürsün ellerimle kalbini sökerken, bu gülüşü benim dudaklarımda göreceksin."
Elimle maskemin altındaki dudaklarımı gösterdim, yanından gitmeden önce elindeki sigarayı alıp bir kaç duman çektim elimdeki eldiveni sıyırıp izmariti bileğimde söndürdüm sağ elini kaldırıp izmariti eline bıraktım.
"148'nci izmarit sevgili Greco son 152 izmarit ve ben 152'nci günün sonunda kalbini yerinden sökeceğim." Dedim tiksinircesine, arkamı dönüp giderken sesini duydum
"Ah küçük dişi kurt'dum 152'nci günün sonunda kalbimi sökmeni zevkle bekliyorum.." asansöre yönelip odamın katının düğmesine bastım, bileğime baktığımda kızarık ve hafif et yanığı kokusunu hissediyordum küfür savurarak odama geçtim ve kafamı yastığa gömüp uyumaya çalıştım.
🎭
Annemin bağırışlarını ve yalvarışlarını duyuyordum, rüyamın en güzel yerinde açmak istemiyorum gözlerimi. Birkaç dakika sonra adım sesleri duyuyorum odama yaklaşan babamın bağırışını da. "EMBER! Nereye soktun kendi yolunda sürüklediğin o kızını!" Bir tokat sesi duyuyor kulaklarım rüyamdaki küçük kız elindeki bebekten gözlerini kaldırıp dolmuş gözlerle bakıyor küçük ben'e. küçük oyun arkadaşımın sesini duyamıyorum dudaklarını okuyabiliyorum. 'Gitme lütfen' diyor küçük ince dudakları oyun arkadaşımın, gülüyorum küçük kıza, sonra annemin acı inleme seslerini duyıyorum gözümden bir damla yaş düşüyor. Küçük oyun arkadaşım bebeği ile yanıma geliyor bebeği elime bırakıyor usulca saçlarımı okşuyor minik elleriyle 'Sakın uyanma Ember bu rüyadan' diyor dudakları anlamıyorum, tekrardan bir damla yaş daha düşüyor gözümden küçük oyun arkadaşımın okşadığı saçlarım bu sefer kocaman ellerle ile sertçe çekiliyor yatağımdan kaldırıyor. Gözlerimi odamda gezdiriyorum anneme dönüyor bakışlarım ilk önce annemin dudağında burnundan gelen kanlara bakıyorum, sonra saçımı çeken babama bakıyorum yataktan kaldırıp yere savuruyor küçük bedenimi. Dolabımı kırarcasına açıp bütün eşyalarımı valize koyuyor annem gidiyor, durdurmak için anneme tokat atıyor her seferinde eşyalarımın yarısını koyuyor valize, kolumu tutuyor bu sefer merdivnlerden sürüklercesine aşağıya çekiştiriyor dış kapının girişine geldiğimizde takım elbiseli yüzlerinde gözleri ve burnunu kapatan maskeli adamları görüyorum babam valizimi soldaki adama veriyor tekrar kolumdan tutup en öndeki sarı dişleriyle bana gülümseyen adama teslim ediyor. Arkadan elinde koca bir çantayla adamın gelişini görüyorum babama uzatıyor çantayı, babam yanımdaki sarı dişli adamla el sıkışıyor annemin feryat figan bağırışlarını duyuyorum konuşamıyorum. Babam çantayı yere koyup fermuarını heyecandan titreyen elleriyle açıyor, çantanın ağzına kadar para dolu olduğunu görüyorum 7 yaşında ne yaptıklarını anlamıyorum... Taki 14 yaşıma kadar.
Adını artık bildiğim sarı dişli hafif göbekli adam anlatıyor her şeyi babamın eskiden kumar hilesiyle onlardan aldığı paraları, babam ödeyemediğini söylediğinde, anlaşma yapmak istiyorlar babamla "kızını eğitmek istiyorum" diyor babama karşımdaki adam.
Beni eğitmek karşılığında babama deste deste paralar vereceğini söylüyor babam hemen kabul ediyor. Para uğruna satıldığımı öğreniyorum. Hikayem içler acısı evet ama Sevgili ajanım Drew'e yapıcağım şeyler daha içler acısı olacak size yemin ederim.
burda Sasha derler bana, eğitilmek için 7 yaşında geldiğim benim cehennemimde şuan 20 yaşındayım, 152 gün sonra burayı benim cehennemim yapan herkese cehennemi yaşatacağım gün.
Ben Ember Sasha Marino Annesi İtalyan babası Türk olan, sıradan bir hayatı olmayan,herkesin belayı çeken dediği ama asıl belanın ta kendisi olduğum hayatımda hatta, Dünya da. Nefret kustuğu ajanını ölüm olarak nitelendirdiği 152 gün sonunda asıl ölümü ona yaşatacağını bekleyen kız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhların Vurgunu
Novela Juvenilİki çetenin dünyadaki kendi kurallarıyla oynadığı vurgunların hız kesmediği hayatları son vurguna kadar hiç böylealt üst olmamıştı. Evet kanlı dehşet cinayetlerle dolu bir hikaye... +18..