Mono biraz güldü, biraz.. çok güldü. bu Six'i zaten olduğundan daha fazla korkutmaya yetmişti. gülümseyerek Six'e döndü Mono, bu bakışın ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken tereddütle baktı Six."Um... Janitor göremiyor ama... çok iyi duyabiliyor.. gerçekten... niye bana öyle bakıyorsun...?""Nasıl bakıyorum ki Six?" Mono kafasını hafifçe eğdgi"Um... neyse boşver... geri geliyor galiba.."Mono'nun gülümsemesi Janitor içeri girdiği anda soldu ve boş bir şekilde kapıya bakmaya başladı, kolları anormal derecede uzun adam içeriye girdi, uyuyan çocuklardan birini aldı ve dışarıya çıktı. Mono ellerine baktı, hala statik gücünün büyük bir kısmına sahipti, bunu bilmek, buradaki herkesten güçlü olduğunu anlmak ona güven veriyordu. "Hadi gidelim Six, Janitor'un endişelenmeye değmeyecek bir şey olduğuna eminim." Six'e gülümsedi, elini tuttu ve Maw'ın geri kalanına doğru yürümeye başladı. Yorgunca Mono'ya yetişmek için daha hızlı hareket etmeye başladı Six, kızın kendi hızına yetişmesini izlerken. Mono odayı incelemeye başadı ve bir havalandırma gördü. "şurası," diyerek havalandırmayı işaret etti ve Six onayladı. havalandırmaya tırmandılar ve boylarına göre gayet geniş olan havalandırma borularında yürümeye başladılar. yürürlerken Mono Six'in karnının şiddetle guruldadığını duydu, Six acıyla karnını tutarken Mono yüzünde biraz sempatiyle Six'e doğru baktı. Six'i biraz kaldırdı ki yürürken kafasını omzuna koyabilsin.
Mono kafeterya gibi bir yerde elinde ekmek tutan bir çocuk gördü, çocuk parmaklıkların olduğu yere doğru yürüdü ve Mono'ya doğru baktı, göz teması kurarlarken bu genç çocuğun içini korku kapladı ve masadaki ekmeğe baktı. Six'in karnı yine guruldarken Mono elini parmaklıklardan içeriye uzattı, bu tuhaf çocuğun eğer vermezse ne yapacağından korkarak çocuk titreyerek masadaki ekmeği aldı ve Mono'ya verdi. Mono ekmeği alıp Six'e doğru yürüdü ve ekmeği Six'e verdi. bir kere kontrol ettikten sonra hevesle ekmeği yemeye başladı, ama hala gergin bir ortam vardı. Mono'nun etrafındaki atmosfer tmamen değişmişti, ve kafasındaki tatlı kese kağdı olmadan çok daha az arkadaş canlısı görünüyordu. etraftaki gnomelar telaşla etrafa dağıldı
ve maw'ın daha da ilerisine doğru yürüdüklerinde, Six artık açlık çekmediğinden yürümeye geri dönmeye çalıştı. Mono sıkıca elini tuttu, boynunun arkasındaki elleri hissedebiliyordu. Six yine kendi kendie merak etti... o neden burada? ondan neden korkuyorum? bir şeyler doğru değil. düşünürken daldığını farketmemişti, Mono Six'i gerçekliğe geri döndürmek için kolunu sıktı. Janitor köşenin hemen ucundaydı, masada bir şey ile uğraşıyordu. az önce ölümüne yürümüş olabilirdi. Mono etrafı tarayıp aklında bir plan kurdu ve Six'e yolu gösterdi. Six'de ne yapacağını pekala biliyordu, ama Mono'yu sinirlendirecek bir şey demekten korkuyordu. dikkatlice, ve de yanlarında olan şanstan Jnitor'u atlattılar ve kütüphaneye doğru yürüdüler."Burası biraz tanıdık.. ama okuldaki kütüphaneden geçtiğiğni düşünmüyorum." "hayır.. biraz bağlanmıştım." Mono güldü ama six tebessüm bile etmedi. bir televizyonun olduğu bir odaya gelene kadar yürüdüler. Mono yakınlarda başka bir televizyon olup olmadığını düşünüyordu. belki başka bir kata çıkabilirlerdi. Mono bir kumanda ararken tek gördüğü şey karıncalanmış bir ekrandı. "Ne düşünüyorsun Mono?" Mono Six'e doğru yüzünde sıcak bir gülümsemeyle geri döndü. "herhangi dikkat dağıtacak bir şey yada kestirme bir yol." Six'in yüz ifadesi korkuve iğrenme karışımı bir şeye bürünmüştü "bir daha asla bir televizyonun içine girmeyeceğim." dikkat dağıtacak bir şey o zaman. Mono kendi kendine mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solan Çiçekler // yandere AU (Türkçe Çeviri)
Fanfictionbu hikaye çeviridir CutelingCutie tarafından yazılmıştır ve çeviri izni alınmıştır! Not: Bin yılda bir bölüm atıyorum