Dedim ya sebzeleri keserken gözüme fazla tatlı geldi diye. Yetmedi, hayat al seni pislik dermişçesine her sahne zihnime kazınmaya devam etti. Resmen ışıldıyor her güldüğünde. Yaptığım Kore yemeğini memnuniyetle yerken bile hayran kaldım. Çünkü tadı o kadar iyi değildi ama o beni gücendirmemek için bir kez bile sorgulamadan tüm önüne koyduklarımı sanki en iyi yemekmiş gibi yedi.
İşte şimdi anladım insanların onunla neden daha çok iletişim kurmak istediğini. Melek gibi resmen. Sıcacık. İnsanı iyi hissettiriyor varlığı ile. Sanki saatler önce o bankta içi çıkarcasına ağlamamış gibi sana gülümseyebiliyor.
Nasıl oldu anlamadım yemek bitti, üstüne kahveler içildi zaman su gibi aktı gitti ve gitmem gereken zaman dilimi yaklaştı. Asıl sorun benim gitmek istememdi. O da bana hiç gitmem için imada yapmadı. Mesela hyung çok yoruldum bugün demedi. Dese gidecek miydim? Belki ama demedi. Ya da esnemedi hiç. Ya da susmadı konuyu sonlandırmadı. İnatlaşırcasına hatta hala akıyordu konu.
Akıyordu da benim aklım her saniye daha karışır hale geliyordu. Daha birkaç saat önce bile Seung ile ikisini shipliyorduk grupta. Ne halt edecektim?
"Hyung cidden mi yaa ahaha." Ona buraya ilk geldiğimizde lisede olanları anlatıyordum. Grubun nasıl oluştuğunu. Ben ve Felix'in de içten içe nasıl zorlandığını. Yalnız değilsin bak yanındayım diyordum bir bakıma. O anlıyordu beni, hissediyorum.
Gülerek kafa salladım. Karşımda koltuğun kol kısmına sırtını yaslamış, bacaklarını kendine çekmiş ve heyecanla bana tepki veriyordu. Kesinlikle, fazla tatlı.
O arada gülmesini bölen benim telefonum oldu. Arayan kişi Seung'du. Hissetti mi? Lanet olsun. Bekletmeden ve gerginliğimi de Ayla'ya yansıtmadan açtım hemen.
"Efendim Seung?" Arkadan sesler geliyordu. Kalabalık bir ortam gibi.
Derin bir nefes alarak tahminimce ortamdan uzaklaştı. "Hyung müsaitsen hemen yurda gelir misin? Yurtta su boruları patladı. Bil bakalım kimlerin odaları şuan sel altında?" Harika bir şans.
"Hemen geliyorum siz toparlanın." Bıkkınca cevapladı. "Hyung notlarım bile su altında hiçbir şey sağlam değil. Biz kapıda oluruz." Onu onaylayarak hemen kapadım. Anlaşılan birkaç gece öğrenci evim 8 kişilik olmak zorundaydı.
"Sorun mu var hyung?" Meraklı gözleri ile bana bakıyor. "Sayılır. Seungların odaları su altında kalmış Onları almaya gideceğim. Üzgünüm ama sohbetimize ara vermem gerekiyor."
Aslında bunu derken bir ima yapsın ve buna devam ederiz lafına getirsin istiyorum. Ama onun düşündüğü tek şey Seung. Haklı olarak.
"Eyvah! Seung şimdi ne sinirlidir. Sen hemen git hyung ne olacak. Çok teşekkür ederim her şey için. Benim yüzümden zaten o ka-" Sertçe gözlerimizi buluşturmam ile laflarını anında kesmesi de bir oluyor. Uğraştırmadın, içimden geldi hepsi Ayla.
Ben kapıdan çıkarken son anda aklına gelen bir şey ile gözlerini büyütüyor. Bu evden hemen gitmem lazım yoksa kafam iyice karışacak.
"E 8 kişi nasıl sığacaksınız o eve?" Haklı bir soru. Sığmak değil de tepişeceğiz. Daha önce de yaptık ve gecenin bir yarısı saç baş girişmemiz ile devam etti tabi.
Ayakkabımı giyerken aşağıdan hala beni izleyen gözlere baktım. "Kalırız ne olacak, önceden de çokça yaptık." Kafasını olumsuz anlamda sallarken yerden doğruldum. Gözlerimiz hiç ayrılmadı ve kafasını aşağıdan yukarıya doğru kaldırması gereksiz hoşuma gitti. Gitmem lazım, hemen.
"Hyung onlar da isterse bana gelsinler. En azından 1-2 kişi gelse, sizin evde de rahat edersiniz." Mantıklı mıydı? Evet. İstiyor muydum? Hayır.
"Gerek yok, derim ama onlar da kabul etmez zaten. Yine de sağ ol. Dikkat et kendine." Gülümseyerek sonlandırdım cümlemi. Benim arkamdan yine de dedi bize gelsinler diye. O kadar ısrar etti ki son dakika tamam soracağım demek zorunda kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Kız
Fiksi PenggemarYüzde doksan beş mesajlaşma şeklinde olacak, çünkü ben öyle istiyorum. Okuyunca anlaşılacak yine de tanıtayım. Felix ve Bang Chan kardeş geri kalan da yakın arkadaş grubu. Dört, dört iki fakültede öğrenciler. Değişim programı ile bir kız okullarına...