31

2K 198 98
                                    


Okuldan sonra akşam saatlerine doğru hazırlanıp evden çıkmıştı Minho. Ezbere bildiği hatta hafıza kaybı geçirse bile unutmayacağı daha doğrusu unutamayacağı yoldan yürümeye başlamıştı. Bu yolun ayrıcalığı neydi onun için? Onu bu kadar özel kılan neydi? Cevabı basit. Ancak bazen bazı şeyler istediğimiz gibi gitmez. Onun hikayesi de bu şekildeydi.

Elleri fazlasıyla titriyordu korkup korkmadığından emin değildi. Kafasında yapacağı konuşmayı tekrarlıyordu. Ve bunu saatlerdir yaptığı için artık sinir krizi geçirmek üzereydi. Kendinş bir şekilde sakinleştirmeye çalışıyordu. Yanına baktığında kimse yoktu. Yalnızdı. Fiziksel bir yalnızlık değildi bu. Ancak... Hyunjin var diye düşündü içinden. En azından Hyunjin var...

Geçmişte aldığı birtakım kararlar yüzünden dağılan arkadaş grubuyla buluşacaktı birkaç dakika sonra. Korkunun yerini heyecan almıştı. Özlem duygusu ağır basıyordu bir yandan. Kusmak istiyordu her şey çok fazla gelmişti. Sonunda eski merdivenlerin önüne vardığında derin bir iç çekmişti. Ardından yavaşça tırmanmaya başlamıştı merdivenleri. Artık dönüşü yoktu.

Arka sokaklarda eski evlerin bulunduğu yerde artık kullanılmayan bir evin çatı düzlüğüydü onların yeri. Birkaç yıldır kullanılmadığı için pas tutmuştu demir merdiveni. Aslında farklı zamanlarda da olsa hepsi sık sık ziyaret ediyorlardı burayı. Ancak bir ruh gibi gelip gittikleri için hiçbir faydaları dokunmamıştı buraya. Öylece eskimeye bırakılmıştı.

Son kısma geldiğinde kollarından destek alarak doğrulmuştu Minho. O sırada ateşin başındaki üç beden ile göz göze gelmişti. Tıpkı eskisi gibi diye düşünmeden edememişti. Ama kısa sürmüştü bu. Çünkü bakışlar her şeyi değiştiridi. Aynen şu an olduğu gibi.

Yanlarına ilerleyip bir süre beklemişti. Kimse konuşmuyor veya herhangi bir adım atmıyordu. Ancak pek de kasvetli bir ortam olduğu söylenemezdi. Sessizliği bozan Karina olmuştu. "Anlat." Sadece bir kelime. Bir kelime bile yetmişti stres olması için. Aklında döndürdüğü konuşma metni tamamen silinmişti. Sadece biraz sakin olması gerekiyordu.

"Oturabilir miyim?" demişti. En azından oturursa belki biraz stresinin azalacağını düşünüyordu. Onu kafasıyla onaylamıştı Yeonjun. Ardından onlara çok yakın olmayan bir yere oturmuştu. Ve derin nefes alarak anlatmaya başlamıştı. "Öncelikle ben-. Ne anlatsam bilemiyorum ama... Her neyse başlıyorum. Ben Hyunjin'e aşıktım. Neredeyse lisenin başından beri. Ama ona olan hislerim biraz garipti. Fiziksel olarak yakın olmasak da kendimi ona çok yakın hissediyordum. Bunun için birçok kez kendimi suçladım."

"Hâlâ öyle değil misin?" demişti Karina. Hangi konuda dediğini tam anlamamıştı. Sadece başını eğmekle yetinmişti. "Sonra... Yeonjun ile kavgaları başladı. Ben de onu unutmaya karar verdim. Ancak bunu yapamadım. Gerçekten yapamadım bu benim için çok zordu. Sonunda Yeonjun'a anlatmaya karar verdiğimde biraz olsun rahatlamıştım. Yeonjun herhangi bir sorun olmayacağını söylemişti. Zaten Hyunjin ile birlikte olmamız imkansız olduğu için sorun yoktu."

Elini saçlarına geçirip devam etmişti. Ağlamamak için zor duruyordu. "Ama ben böyle bir kavga olacağını düşünmemiştim."
Göz devirmekle yetinmişti Karina. Ardından "Hiçbirimiz düşünmemişti." diye cevaplamıştı onu. Yeonjun ortamı biraz yatıştırmaya çalışıyordu. Cidden Minho için her şey şu an çok zordu.

"Kavgaya kadar Hyunjin'e daha fazla bağlanmıştım. Ama Yeonjun'a yaptıkları beni geri çekiyordu. Kavgadan sonra... Ona çok sinirlendim. Ancak sinirim kimsenin umrunda olmayacaktı. Yeonjun ile konuştum tekrar. Hepimiz çok üzgündük. İkisinin okul değiştirmesi gerekiyordu. Buraları biliyorsunuz zaten. Yeonjun'u yalnız bırakmayacağınızı söylediniz. Ben de size katıldım."

Anlamamış gibi başını salladı Sunghoon. "Peki sorun ne?" diyerek yanıtlamıştı onu. "Hyunjin yalnızdı. Son gün nakil tercihimi değiştirdim. Başlarda ise size basit yalanlarla geçiştirebileceğimi düşündüm. Ama öyle olmadı. Hem de yanıldım. Hyunjin yalnız kalmadı. Kendine çok rahatça bir çevre edindi. Yanında az da olsa bulunmak mutlu ediyordu beni. Ona hiçbir zaman açılma cesaretinde bulunmadım. Ama eksikliğini de hissetmedim. Her ne kadar her şeyi batırmış olsam da... Üzgünüm, bundan pişman değilim. Özür dilerim."

Ve artık tutamamaya başlamıştı göz yaşlarını. "Üzerine gitmeyin." demekle yetinmişti Yeonjun. Ona sinirli değildi. "Bahsettiğiniz omega çocuk... Hyunjin'e mi aşık?"

"Hayır." demişti Yeonjun. Gayet net bir cevaptı. "O kişi Beomgyu." demişti ardından. Minho şaşkınlığını gizleyememişti. Omega çocuğu daha önce görse de onun hakkında pek bir bilgisi yoktu. Tek bildiği şey kıskandığıydı. "Beomgyu? Hani şu senin şey... Tamam şimdi hatırladım."

Ardından Karina öne atılmıştı. "Aslında yapman gereken... Gerçi zaten yapacaksın ama yine de söyleyeyim. Beomgyu'yu Hyunjin'den uzak tutmak. İki taraf için de en iyisi bu olur."
Minho başını sallamıştı. Nasıl yapacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Ayrıyeten diğerleri anlattıklarına pek bir tepki vermemişti. Bu yüzden biraz kırgın hissediyordu. Boşa anlatmış gibi...

"Hyunjin'e hâlâ aşıksın." demişti Karina. Bunu inkar edemezdi. Ancak değiştirebilirdi. Yıllardır ona açılamamasının bir nedeni olabilir diye düşündü. "Bunu hepimiz biliyoruz zaten." diyerek devam ettirmişti sözünü. "Sana bu konuda kızgın veya kırgın değiliz ama bizden tekrar bir arkadaş grubu bekleme. Zaten bu kararı kendin verdin ve pişman değilsin. Kötü bir durumda bize ulaşabilirsin. Ancak dediğim gibi hâlâ düzelen bir şey yok. Senden istediğimiz şeyi yapman her iki taraf için de iyi olur. Eğer başka bir şey yoksa dağılalım."

Karina'nın ona kötü davranmayacağını biliyordu. Açıkçası şu anda eve gidip ağlamak istiyordu. Diğerlerinin de onaylamasıyla beraber ateşi söndürüp merdivenden inmişlerdi. Ve farklı yönlere yürümeye başlamışlardı. Yol boyunca konuşulanları düşünmüştü. Telefonunu sessizden çıkarmak aklına gelmemişti. Bu nedenle evinin önünde merdivende oturmuş onu bekleyen bir Hyunjin ile karşılaşmıştı.

Hyunjin onu uzaktan görür görmez ayaklanmış ve koşarak yanına gelmişti. "Neredeydin çok korktum!" Şu anda sarılıyorlardı. Ortam fazlasıyla garipti. "Önemli bir şey yok." demekle yetinmişti. "Haber vermeden gitmişsin bugün mekanda buluşacaktık bizimkilerle." Bizimkiler? Hangi bizimkiler? Senin arkadaşların demek istemişti o an.

"Unutmuşum." Hyunjin buna alınır mıydı bilemiyordu ama söylenilebilecek en mantıklı söz oydu. "Sorun değil bir dahakine bana haber ver. Tamam mı?" Minhonun yüzünü ellerinin arasına alarak konuşmuştu. Ve yaşananlar Minho'nun kalbine zarardı şu anda. Acaba biliyor mu diye düşündü o an. Biliyor da benimle mi oynuyor?

"Özür dilerim." Ve tekrar bir kocaman sarılma. Konuşulanların üzerine Minho'nun kabuk turmuş yarası sanki tekrar kanıyordu. Kafası fazlasıyla karışıyordu. Umarım onlarla buluştuğumu öğrenmez diye geçirmişti içinden. Çünkü bu anın bozulmasını hiç istemiyordu.

———
SELAMLAR NASILSINIZZZ
uzun denilebilecek bir ara verdim. ve bu ara boyunca baya iyi kotu seyler yasadim. buyuk olaylar degil yani oylesine. bolum yazmak icin vakfim vardi ve ne yazacagimi da biliyordum ancak yazmaya cok usendim cidden asiri kotu bi durum. VE BUGUN YAZARKEN BAZI SEYLERI UNUTMUSUM BU YZUDEN BOLUM COK KOTU OLDU KESKE HATIRLASAM OF

BU ARADA YENI KITAP KAPAKLARINI NASIK BULDUNUZ. aslinda baya once degistiedim ama anca soylemeye vakit buldum

her neyse diger bolunde gorusmek uzeree 🤍🤍

hope ur ok • beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin