bölüm 2 ölüm

154 8 14
                                    

Ölüm... Kimi insana bir beden büyük gelir. Kimisine dar olur. Kimisine de tam oturur. Derler ki sana yakışmadı, giyinmesini bilene o kadar güzeldir ki ölüm..

Adamın arkasından bakakalmıştım. İçimde bi yerlerde bi huzursuzluk var, kimdi bu adam ne istiyordu ? Bir yabancı kadar uzak gelen gözleri ama tanıdıklık hissi veren o bakışları... Kendimi toparladığımda kapıya doğru koştum kime ateş etmiştiki ? Derdi neydi. Tamirhanenin cıkışına ulaştığımda sağa sola göz gezdirdim. Kırmızımsı sıvı... Yerde yatan savunmasız bir köpek. Hayır. Hayır onun ne günahı vardı. İstemsizce bi çığlık attım. Yavrularını doyuran bu savunmasızın ne günahı vardı ne istemişti ondan. Hala annelerini emmeye çalışan bu yavruların ne günahı vardı. Hissetmişlermiydiki ölümü. Yere dizlerimin üzerine bıraktım kendimi ve ufak yavrulardan birini kucağıma aldım. Gözünde ufak ufak yaşlar vardı, hissetmişti, kim hissetmezki ölümü.. sıkıca yumdum gözlerimi gerçek olmamalıydı rüya olmalıydı. Hıckırıklarımı serbest bıraktım ve gözlerimi actım rüya değildi tüm acımasızlıgıyla gerçekti...
- Ben... Ben anlamıyorum... İnsanları anlamıyorum... Neden ? Ne isterler ufak yavrucaklardan? Onları öksüz bırakmaktan sahipsiz bırakmaktan nasıl bi zevk alırlar ? Anlamıyorum lanet olsun anlamıyorum...
Sonlara dogru sesim kısılmıstı. Hıckırıklarım sessiz haykırışlara dönmüstü. İç cekerek ve ufak yavruya sıkıca sarılarak ağlamaya devam ettim. Dayanamıyordum ayrılıklar bana hep acı vermiştir. İster istemez bu yavruların hayatını kendi hayatımla bağdaştırmıştım. Benziyorduk. Çok benziyorduk. Onların anneleride bir adam tarafından elinden alındı benim annemde. Onlarda babasız bende. Onlarda çocuk bende çocuktum. Tek bi fark olacak. Bana sahip çıkan olmamıstı ama ben onlara sahip çıkacaktım. Ailesi olacaktım. Belki anne şefkati veremezdim, onun kadar ısıtamazdım, onun gibi koruyamazdım ama ailesi olabilirdim değilmi ?
Benim yüzümdendi ne diye bu kadar kızdırdıysam o şerefsizi.

- Eğer çeneme sahip olsaydım anneniz yaşiyor olacaktı affedebilecekmisiniz beni?
Ağlamaya devam ederken biri omzuma dokununca irkildim. Hemen gözlerimi elimin tersi ile sildim. Güçlü değilim ama güçlü görünmeliydim. Hep böyle değilmidir zaten. En zayıf yönünüzü bastırmak için kılık değiştirip görülmesini istediğimiz kişinin kılığına bürünmezmiyiz?
Omzumun üstünden kim diye baktım. Hulusi amca, onunda gözleri kızarmıstı o da mı ağlamıştı ?

-Kızım ?

- Bana kızım deme !
Ah napıyorum ben. Ne diye bağırıyorum. Hele hulusi amca gibi temiz yürekli bi adama. Yüzüme pişmanlığımı yerleştirip yüzüne baktım. Gözünden bir damla yaş bağımsızlığını ilan edip kırışan göz çevresinden aşağı doğru yol almıstı. Süzüldü... Süzüldü... Ama yere damlamadı benim yüreğime damladı. Ben. Ben kötü biriyim...

- Hulusi amca özür dilerim gerçekten öyle demek istemedim.

- Sorun değil nevra'm. Neden burdasın? Etrafa göz gezdirdi. Derin bir nefes aldı ve ölmüşmü diye sordu. Evet derken sesimin titremesine engel olamadım.
İnsanoğlu işte; acımasız, hissiz, vicdansız, kaygısız, hepsinin karışımı insanoğlu. Ben bunları düşünürken kucağımdaki yavru tiz bi havlama sesi çıkardı. Bu anne demekdi sanırım. Hadi dedim içimden. Kıskan yavrunu benden. Kalk ve havla korumaya çalış onu. Sıcak anne şefkatiyle gitmedim, seni insanoğlunun vicdan sokağında yalnız başına bırakmadım de. Engel olamıyordum kendime. Bi karar verdim o an. Böyle bi dünyaya bi kurban da ben vermeyecektim. Bi çocukta ben kaderin boynuna takmayacaktım...

İki yavrusu vardı ve gerçekten çok tatlıydılar altın sarısı tüyleri ve alınlarında beyaz bir leke vardı ikisini de kucağımda sabitledikten sonra ayağa kalktım. Duvarda gördüğüm şeyle kaşlarım çatıldı, bi tarih yazıyordu ama anlam veremedim. 16.05.2002 bu da ne demekti ? Bakışlarımı hulusi amcaya çevirdim oda benim baktığım yere dikkatlice bakıyordu. Kaşları çatılmıstı ama bakıslarından anladığım kadarıyla bununla ilgili birşeyler biliyordu.
- Bu da ne demek oluyor ?
Diye sordum. Hulusi amca bakışlarını kaçırarak bilmiyorum dedi. Ah yalan konuşuyordu. Ne zaman bunu yapsa ya konuşmak istemez, ya da yalan konuşuyor manasına gelirdi.
- Biliyorsun.
Dedim ciddi bir şekilde.
Bakışlarını bana çevirdi ve gözlerimin içine bakarak;

- eski bir mesele Nevra.

- O zaman bu gelen kişiyi tanıyorsun

- Evet. İlk başta tanımamıştım ama o gözlerimin içine baktığında tanıdım.

Ben gözlerinde saf nefretten başka birşey görmemiştim.

- Gözlerinden saf nefret okunuyordu. Dedim dürüstçe.

- Evet. Bende ordan tanıdım zaten. En son bana bakışındaki kadar nefret dolu baktı bana ve haksız sayılmaz.
Sanki kendi kendine söylermiş gibi kurmuştu bu cümleyi. Doğrusu anlamamiştım.

- Anlamadım ve asıl aklımı kurcalayan benim ismimi nerden biliyor ?

- Nevra'm herşeyi ögreneceksin ama vakti var lütfen üzerime gelme konuşmak istemiyorum şu an.

İkna olmamıştım istemsizce tamam dedim. Tam arkamı dönüp gidecekken durdum. Bu anneyi o şekilde bırakamazdık gömmemiz lazımdı. Ben öyle kan görünce korkan, bayilan, bayılan kızlardan değildim. Zaten bana narin olmak gibi bi seçenek sunulmadı.

Hulusi amcaya baktım o da nereye gömeceğimizi düşünüyordu sanırım. Bir ağacın dibini gözüne kestirdikten sonra iceri gidip kazma ve kürek almaya gitti. Yavruları annelerinin kucağına son kez bıraktıktan sonra onları izlemeye başladım. Gözleri yeni açılan yavrunun biri annesinin göğüs kısmına doğru yaslanıp uyku moduna girdi. Diğeri ise annesinin kuyruğuyla oynamaya çalışıyordu. Ama kuyruk hareket etmeyince o da diğer yavru gibi annesinin koynuna geçti. Sanırım biz buna ölümü kabullenmek diyoruz. Son kez anne kokusu diyoruz. Son kez... Son kez ayrılık diyoruz...

DUR... DUR DELİ YÜREK. YIKILMA SIRASI DEĞİL DİK DUR... YENİLMEZİ OYNA YÜREĞİM. YEDİĞİN HER SİLLEDE DÖN VE VURAN KADERE DİK DUR...

Köpeği gömdükten sonra yavruları da alıp izin isteyerek eve gitme kararı aldım eski müstakil bi evde yaşıyordum. Hulusi amcanın tanıdıkları sayesinde burayı tutabilmiştim. Tek katlıydı ve güzel bi bahçesi vardı.

Önceden dikilmiş olan güller bahçe çitlerini sarmalamiştı. Ne yalan söyleyim huzur veriyordu. Çok yeni bi yapı değildi ama vasat bi görüntüye de sahip değildi. Elif'im geldikçe en az bir kaç gün bende kalırdı. Ahh nasıl unuturum Elif Eskişehir Anadolu Üniversitesinde Uzay Bilimleri bölümü okuyor. Hep hayaliydi Elifimin. Hiç unutmam bi gün gelip beni cekiştirerek bi dağın tepesine çıkartıp yıldızlara ve aya bakarak size kavuşmama bi kaç dakika var demişti. Anlamamıstım. Sonra telefonu açıp ösym nin sonuç açıklama sitesinden sonuca bakıp haykırarak mutluluktan ağlamıstı. Boynuma sarılıp Nevram kavuştum demişti. Tabi bi dağa çıktığımızı sonradan idrak edip kaybolmasaydık çok güzeldi. Onun için çok sevinmiştim. Lakin ben hayal kurmayı yetimhane pencerelerinde iç geçirip annemin gelmeyeceğini anladığım gün bıraktım...

Evden içeri adım attığımda yavrular için bi yer yapma kararı aldım. Onları yere bıraktıktan sonra bi anne edasıyla uslu durmaları için sıkı sıkı tembihledim. Oldum olası hayvanları çok sevmişimdir , nedense bana insanlardan çok daha samimi ve sadık gelirler. Odama dogru ilerledim kullanmadığım battaniyelerden bir kaç tane alıp bi selenin içinde sıcak bi ortam sağlayabilirdim.

Kapının kulpunu aşagı doğru indirdim ve kapıyı açmamla donup kaldım. Yatağımın baş kısmında duvara monta edilmiş bi tablo vardı ve oldukça büyüktü , beni şaşırtan ve korkutan ise tabloda duvara sprey boyayla yazılı olan o tarihin bu tablonun ana fikrini oluşturmasıydı. 16.05.2002. Bu tarih neyi ifade ediyor anlamıyorum benim odam da ne arıyor ve asıl sorun evime nasıl neden ve kim girdi ? Tabloya doğru yaklaştım , tablonun kenarından iple bağlanmış, sanki o tarihte o kutu her neyse asılmış gibj bi süş verilmisti. Kutuyu elime aldım. Süslü bir kutuydu hediye paketi gibiydi. Kutuyu açmaya başladım. İçinden sadece bi fotoğraf çıktı. 30 lu yaşlarda bi kadının fotoğrafı ve 9 10 yaşlarında bi erkek çocuğunun fotoğrafı. Çocuk kadını yanağından öperken çekilmis bir fotoğraf. Arka tarafını çevirdim bir not vardi.

-Fotoğrafı tam ortadan ikiye yırt.
Anlamamıştım ama dediģi şeyi yaptım. İki ye ayrılan parçalara baktım. Anne hala bana doğru bakıyordu ama çocuk annesine uzanmaya çalışır gibi bi hal almıştı. Nedendir bilmiyorum ama bu beni üzmüstü. Saçmalıkla ilgilenmeyi bırakıp fotoğrafı yatağa koydum. Koyarken yatağın üzerindeki notu farkettim notu elime aldı. Ve yazan içimde soğuk rüzgarlar estiren nota baktım

- İntikam için bi yırtılma bi ayrılık yetermi sence nevra ?

ARKADASLAR OKUNMAYA GÖRE VOTE COK AZ ELİNİZ SADECE Bİ TUŞA BASACAK LÜTFEN BUNU BANA COK GÖRMEYİN LÜTFEN... Bİ CÜMLEDE OLSA YORUM YAPIN SİZDEN RİCALARIM BUNLAR.. KIRMAYIN BENİ...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 12, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ACI HİSSEDİLMEK İSTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin