Ömer kabul etmedi."Bu yanlış. Şu an yaşadığımız her şeyi hiçe sayarak sanki her şeyi sen üstlenmişsin gibi konuşuyorsun."
"Üstlenmedim mi?" diye sordu Süsen, meydan okur bir tavırla baktı. "Gerçekten! Üstlenmedim mi? Ben neleri göze aldım. Senin bunlardan haberin yok mu?"
Kabul edermiş gibi kafasını salladı Ömer, "Başta sana tavır almamdan bahsediyorsun." Hak verir gibi onay verdi Süsen'e, sonra da sıkıntıyla iç geçirdi. " Ama benim bahsettiğim bu değil. Sen sadece aşık olan senmişsin ve her şeyi tek başına yaşamışsın gibi davranıyorsun. Süsen kusura bakma ama ben önem vermediğim biri için bahçe yakmam, onun için dansa katılmam."
Süsen bunu onayladı. Ama yine de soracağı sorular aklının bir köşesinde hazırdı. Elini göğsünde bağladı ve yatağın kenarına oturdu.
"Anlıyorum evet, yapmazsın. Ama onu dışlarsın her şekilde!"
Ömer anlam veremiyormuş gibi baktı. "Ne dışlaması allah aşkına?"
Süsen bu soruya hazırlıklıydı, daha düşünmeden cevaba hazır olarak konuşmaya başladı. "Hiçbir şeyini bana anlatmaman mesela. Ya da fikrimi almaman. Ve benim bunu görüp bir şey dememem. Ama daha iki gün tanıdığın kızın her şeyi bilmesi, parasını sana vermesi."
"Şu Leyla konusunu kapat artık! O kadar kafaya takıyorsun ki gerçekleri görmüyorsun."
"Ömer gerçek ne? Ne allah aşkına ne? Söyle bana! Söyle de bileyim."
"Sana aşığım ben!"
Başka bir an olsa veyahut kavga etmedikleri bir konu Süsen inanırdı bu kelimelere. Ama şimdilerde ise söylediği yalan çok daha dilinin ucundayken Ömer'e daha fazla yakın olmak istemiyordu. Aksine ona her şeyi söylemek ve söylenen yalanlardan kendini soyutlayıp suçsuzmuş gibi davranmayı aklına yediremiyordu. Böylesi daha iyiydi düşününce. Ömer'le birlikteyken pişmanlık duyuyordu, yalansız bir ilişki yaşayacaklarını söyleyip duruyordu ama işin tarafı bambaşkaydı. Ortada kocaman bir yalan vardı. Ve herkesin hayatını değiştirecekti. Süsen'inkini çoktan değiştirmişti fakat bu değişim sanırım bugüne kadar göze aldığı her şeyden çok daha acı verici bir şeydi.
"Bu hiçbir şeyi değiştirmiyor," diye girdi söze, göğsünde bağladığı elleri bıraktı ve Ömer'e baktı. "Bizi değiştirmiyor mesela. Var olan bir şeyi söylüyorsun fakat benim istediğim anlarda bu cümleleri duyamıyorum senden. Tek bir amaç koyuyorum ortaya ama sen sonuca odaklanıyorsun. Sana diyorum ki; Bana beni sevdiğini söylesen seni affetmeye hazırdım ama sen Leyla'ya takıldığımı söyleyip duruyorsun. Leyla kim Ömer? 2-3 hafta önce tanıştığın için nefret ettiğin bir kız, abisi Tolga, iki dakika iyi davrandılar diye iyi olmuyorlar ikisi de. Ya da Aybike'den hoşlandığını söyleyen Tolga'nın kötülükleri bir anda silinmiyor. Kızların üstüne attıkları o leke kaybolmuyor mesela. Ya da sizin kavgalarınız... İşte sorun da burada Ömer, belki de etrafında onlarca kişi vardı seni görecek, anlayacak. Tamam bana da gelmedin ama Doruk'tan isteyebilirdin parayı ya Berk'ten. Neden bir anda o kız? Toplasan iki dakikanız yok sohbet olarak. Sorun ettiğim bu."
Ömer bir dakika dur gibi elini kaldırdı, "Bak anlamıyorsun!" Sözüne devam edecekken Süsen girdi araya hatta keskin bir dur işaretiyle baktı Ömer'e.
"Aslında bu lafları onunla konuşmak gerekir." dedi, hayret eder gibi güldü. "Sevgilisi olan bir çocuğa yürümek de neyin nesi? Daha tanıştığınız ilk gün Leyla'n olayım mı diyordu sana. Belki de ben yokken onlarca kez sana yürüdü ama sen görmemezlikten geldin."
"Sevgilisi olan erkeklerden hoşlanmıyorum dedi bana."
Ömer'in bir anda bunu söylemesi Süsen'i şaşkına çevirdi sonra da inanamıyormuş gibi gülmesine sebep oldu. "İyi ki hoşlanmıyor! Gerçekten iyi ki ya. Sen bana bunu niye baştan demedin?" Ömer iyi bir şey duyacağını sandı o an hatta Süsen'e biraz yaklaştı. "Anlattırmıyorsun ki." dedi, sesi içine kaçmış gibi.