9 AY ÖNCE...
Öncelikle biraz kendimden bahsetmek isterim. Ben Asrın, 20 yaşındayım, Radyo ve Televizyon bölümünü açıktan okumak durumundayım. Ama bölümü bitirip DGS ile Mimar Sinan'ı hedefliyorum. Bu arada babam benim hep temel mesleklerden birini seçmemi istediği ve sanata biraz uzak olduğu için beni biyomedikal mühendisliği okuyor olarak biliyor. Bu küçük yalanım beyninizi kurcalamaz umarım...
2 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak, zor bir çocukluk ve ergenlik geçirdiğimi söyleyebilirim. Sorumsuz bir aileden geliyorum. Ama aksine sorumluluklarımı hep yerine getiren, en azından bunun için ciddi bir uğraş veren birisi oldum. Annem ve babam ben 17 yaşımdayken ayrılınca, kız kardeşim ve annemle İzmir'de kaldım. Isparta ne alaka dediğinizi duyar gibiyim ama inanın hikayenin tam olarak beyninize oturmasını istediğim için kundaktaki, halimden başlamam gerektiğini ben de bilmiyordum.
Doğum günümde ayrıldığım eski sevgilimle, bir Isparta turu yapmaya karar verdik. Bence insanlar ayrıldıktan sonra arkadaş kalabilmeli. Elbette kötü bir şekilde ayrılmadıysanız. Ki hiç bir sevgilime yoğun bir duygu beslemediğim için çok iğrenç ayrılık sözleri sarf etmeden iyi bir şekilde ayrılmıştık.
Yine tüm sorumluluklarımın bir dağ olup üzerime geldiği bir zamandaydık ve benim her zaman gidip şifa bulduğum o şehre ziyarete gitmem gerekiyordu. Bu kadar sık gitmemin sebebi teyzemin orada okuyor olmasıydı elbette.
Tüm hazırlıklarımı yapıp yolculuğa başlamak için Erdem'i bekledim. Evet, tahmin edebileceğiniz üzere eski sevgilim, yeni best friendim. Onunla bu kadar yakın olmamızın sebebi birbirimizi hiç kandırmayıp sürekli dürüst olmamız sanırım. Birde beni bu kadar iyi tanıması beni çok güvende hissettirir hep.
Sonunda beklenen zil sesi gelmişti. Annem ve kız kardeşimle vedalaşıp çıktım hemen. Sekiz saatlik bir tren yolculuğu bizi bekliyordu ve biraz nefes alacağım için aşırı huzurluydum. Erdem'de de güzel bir heyecan vardı.
Yolculuğun ilk 2 saatinde gülme krizlerine girip diğer altı saati kafayı koyduğum gibi uyumuşum beni hep yol tutardı zaten...
*
*
*
*
Nihayet, her ayak bastığımda beni büyüleyen o güzel şehre gelmiştik. Saat sabahın 7siydi. Hani şu zenginlerin her morali bozuk olduğunda, Sapanca'da inzivaya çekildikleri ahşap evleri var ya, hııh öyleydi benim için Isparta. İnzivaya çekildiğim soğuk ve karamsar şehrim. Ama bu kez hayatıma bir felaketi getireceğinden habersizdim.
Kapıyı çaldığımda teyzem kocaman gülümsemesiyle, ''Evine Hoş Geldin'' dedi. Kocaman sarılmaların sonunda valizimi kapıya bırakıp 2+0 evini gezmeye koyuldum heyecanla. Apartmanın çatı katında yaşadığı için sürekli Gökhan Türkmen - Çatı katı şarkısını(Hayır, asla melankolik birisi değilim) dinlediğim yatak odasına girdiğimde, kafasında bafıyla ve sırtında koca bir sırt çantasıyla, 30larında bir adam oturuyordu. Elindeki telefonuyla sinirli bir şekilde mesaj yazıyordu. ''Merhaba'' dedim gülümseyerek. Teyzemin bir arkadaşı olabileceğini düşünüp önemsemedim fazla. Ama kafasını kaldırmadan ''Merhaba'' deyince gözlerimi devirip, davar herhalde deyip omuz silkip odadan çıktım. Evet bir insana hızla puan verebiliyorum. Hemen girişe yöneldiğimde teyzemle Erdem'in hala kapıda sohbet ettiklerini gördüm. Hemen laflarını kestim.
''Semra (teyzem) içerideki davar kim?'' dedim somurtarak.
''Barış, sevgilisinden bu sabah ayrıldı. Morali çok bozuk'' diyip güldü.
Erdemle birbirimize bakıp aynı anda, ''GÜLMA ZATEN MORALİMA BOZUKA'' diyip kahkkaha attık.
Şimdi düşünüyorum da, o adamı hiç görmeseydim çok daha farklı bir ben olabilirdim. Ama korkmayın asıl oğlanımız o değil...
Valizleri yerleştirip kahvaltı hazırlamaya koyulduk. Kahvaltı masasında ben, Erdem, Semra ve tabii ki Barış Abi vardı. Ayrılığı ikinci plana atıp insan içine karışınca o kadar da davar olmadığını anladım. Komik şakalar yapıp kahkahaya boğuyordu masayı. Sonra bir hikaye anlatacakken, Erdemle bana dönüp ''Neyse masada sevgililer var onların ilişkisini bitirmeyelim'' dedi. Gülümseyerek ''Biz iki yakın arkadaşız'' dedim. Erdem, ''Evet, evet'' diye onayladı.
Tüm gün sohbet edip, kahve içtik. Birde Barış abi bir Uludağ gezisinden bahsetti. 2 gün 3 gece mükemmel bir tatil olacakmış. Manisa'da yaşıyormuş aslında. Sevgilisi burada diye gelmiş. Sevgilisiyle de bir kampta tanışmışlar falan. Erdemle birbirimize baktık. Trenle gelirken bu yıl bizim yılımız olsun gezebildiğimiz kadar gezelim demiştik. İyi bir fikir olabileceğini düşündük. ''Yaz bizim adımızı'' dedim. Erdem de başıyla onayladı. Motor kulübüyle birlikte geleceklermiş. Çoğu motorcuymuş. Hiç sıkılmazmışız falan...
''Barlas da yeni ayrıldı ilişkisinden. Çocuk çok zor atlattı.'' dedi, Barış abi. Semra da ekledi; ''Bana anlattığın kuzenin değil mi ?'' dedi, derin bir iç çekerek. Hemen gülümseyerek konuya atladım, ''İtinayla kırık kalpler iyileştirilir.'' deyip gülümsedim. Barış abi bana dikkatle bakıp, ''Aslında biliyor musun, senden 2 yaş büyük sadece.'' deyip kafasında bir şeylerin olurunu sorgular gibi bana baktı ve sakalını karıştırdı. Gözlerimi devirdim. ''Hem motoru da var'' diye ekledi. Erdem'e dönüp büyük ve sahte bir heyecanla, ''Yeni enişteni buldum Bro!'' diyip güldüm. Hayatımı bok edeceğimi bilmeyerek...
*
*
*
Merhabaaa, insanın kendi hikayesini yazmak ve eskiye dönüp her şeyi eksiksiz hatırlamak, biraz gerici bolca üzücü bir durummuş. Elbette ki isimler tamamen değiştirildi ama, hikayenin akışını hiç bozmadan olabildiğince anlatacağım sizlere..:)