Kepirtepeliler Eğitim Vakfının eski başkanlarından Sedat Tonguz'la kendisinin bir üyesi olduğu Kepirtepe Köy Enstitüsünden yola çıkarak köy enstitüleri ve köy enstitülü olmakla ilgili güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisine bu keyifli sohbet için teşekkür ederiz.
Enstitü ile ilgili unutamadığınız bir hikâyeniz var mıdır?
Ben enstitülü öğretmenlerin ürünü bir öğretmenim. Kepirtepe Köy Enstitüsü başta olmak üzere
Enstitü alanını seçtim ve onun üzerine çalıştım. Kepirtepeliler Eğitim Vakfı kuruluş aşamasında Köy Enstitülü öğretmenlerle çalıştık. Bir değil birden fazla anım var. Kepirtepe'nin ilk mezunlarından Halil İbrahim Tunalı biz onunla görüşüyoruz. Unutamadığım bir çiftimiz var. Tahsin ve Emine Çayır. Bu çiftimiz örnek bir çift. Tahsin abimiz 1951 , Emine ablamız da 1950 mezunu. Bir yıl sonra yazışmalar ve görüşmeler sonucunda evlenmeye karar veriyorlar. Kepirtepe'yi temsil eden kişiler arıyorsanız bu kişiler. Halil İbrahim Tunalı abimize ulaşmak için çok uğraştık. Bulduğumuzda -bugün 99 yaşında- bir hazine saklı olduğunu gördük. Bu hazine herkese açık. Okula ilk girdiği andan itibaren günlük tutmuş. O günlüğü Halil İbrahim Tunalı'nın () sayfasında bulabilirsiniz. Köy Enstitüsü deyince anı bitmiyor. Kepirtepe Köy Öğretmen Okulu 1971 mezunuyum Nedim Menekşe Kuruluşundan Bugüne Kepirtepe kitabının yazarı,editörü. Daha doğrusu o kitap bir imecedir. Bu imecede hepimizin emeği var. Bu bir tarih, eğitim, anı kitabı. O kitapta biraz önce anlattığım Tahsin – Emine Çayır evlilik hikayesini bulabilirsiniz.
Nedim Menekşe öğretmenimize geleyim. Nedim Menekşe öğretmenimiz benim ilkokulda müfettişim oldu. Vize Cumhuriyet İlkokulu'nda 5. Sınıfa giderken Türkiye'de ilk test uygulamasını uygulayan ekiptendi, bize ilk test uygulamasını o yaptı. Daha sonra Kepirtepe Öğretmen Okulu'nda okurken meslek dersi öğretmenimiz olarak Teşkilat ve İdare dersimize geldi. Onların ortak özelliklerini bu görüşmelerden sıralayabilirim. Bir defa bir konu üzerinde bağlılıkla çalışıyorlar, vazgeçmiyorlar. İş üretiyorlar ve hepsinden hayata karşı nasıl direnç gösteriliri gözlüyorsunuz. Anım çok.Köy Enstitüleri ruhunu söze dökmek isterseniz neler dersiniz?
Köy Enstitüsü ruhunu anlattığım büyüklerimden biz aldık. Onlarla birlikte çalışmaya başlayınca,
birlikte çalışma süreci öğrenci olmanın ötesinde Kepirtepeliler Eğitim Vakfı'nın örgütlenmesi
aşamasında gerçekleşti. Onlarla birlikte yürüdük ve 82 yıllık tarihi birleştirdik. İlk mezunundan bizim kuşağa kadar herkesi bu ruh bir çatıda topladı. Bunun özü şu; çalışmak, çalışmak, çalışmak. Güvenilir insan olmak, üretmek ve topluma olan borçlarını ödeme duygusuyla dolular. Ve çok insan yetiştirdiler. Onlardan biri de biziz. Onların içinde çok özel insan var. Örneğin Mehmet Başaran, Kepirtepe'nin yetiştirdiği ulusal düzeyde bir yazar, çağdaş ozan, evrenselleşmiş bir kişi. Onun son yıllarında sürekli birlikte olduk. Ne kadar üretici bir yazar olduğunu hepimiz biliyoruz. Onlardan da Kepirtepe'nin tarihini canlı olarak öğrendik. Genel olarak özelliklerini böyle sıralayabiliriz.Bunca emek, bunca umut, bunca bilimsel göz nuru ve alın teriyle girişilen bu plan neden yarım
kaldı?
Bir defa şunu vurgulamakta yarar var. Köy enstitüleri eğitim tarihinde -Türkiye Eğitim Tarihi değil
sadece- çok özgün yeri olan bir uygulama. Bu uygulamanın özü şudur; cemaat, ümmet olan toplum var. Cahil, okur yazar olmayan topluluk... Cumhuriyetin 10. Yılında yapılan devrimlerin köye ulaşmadığı fark ediliyor. Beşinci Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı'nda bu durum fark edilince köye eğitimi nasıl ulaştırırız, çağdaş yurttaşı nasıl yetiştiririz sorusu soruluyor ve çalışmalar bunun üzerine yoğunlaşıyor. Dediğim gibi aydın kesim yok. Atatürk'ümüzün işaretiyle orduda yetişen onbaşı, çavuş düzeyindeki uyanık zeki askerlerimizden yararlanabilir miyiz fikri ortaya atılıyor. Bu fikir eğitmen kurslarında oluyor. Altı aylık kurslarla bu eğitmenlerden küçük nüfuslu köylerden çocukları yetiştirmek için adım atılıyor. Başarılı olunuyor ama kısa bir süre sonra yeterli olmadığı anlaşılıyor. O zamanki eldeki mevzuata göre Köy Öğretmen Okulları açılıyor. Bu Köy Öğretmen Okulu öğretim süreci üç yıl. Fakat yine deneysel bir eğitim yöntemiyle hareket ediyorlar. İlköğretim genel müdürü İsmail Hakkı Tonguç yolda giderken yani eğitim sürecinde çıkan eksikliklere göre yolu tespit ediyor. Üç yılın yeterli olmadığını görüyor. O sırada Atatürkümüz ölüyor. Eğitmen kursları kurulmuş, köy öğretmen okulları açılmış bunların yetmediğini görünce daha uzun süreli bir öğretmen okulu açmanın gerekli olduğunu görüyorlar. Hasan Ali Yücel (Milli Eğitim Bakanı) , İsmail Hakkı Tonguç, Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü bu önderlerin yol açmasıyla meclise bir yasa getiriliyor. 17 Nisan 1940'da Köy Enstitüleri kuruluyor. Amaç köye yeni Cumhuriyet yurttaşı yetiştirmek. Amaç; gerçekten demokrat insan yetiştirmek, düşünen, analiz eden, analizden sonra bir bütüne ulaşan insan yetiştirmek. Kısa sürede amacına ulaşıyor. İlk önce Mahmudiye'de (Eskişehir) Kastamonu (Gölköy) Trakya'da Edirne'de. Yasa çıktığında bir de İzmir'de (Kızılçulluk) bu dördü var. Arkasından sırayla Arifiye geliyor. Kısa sürede atılımlar yapılıyor. Çok başarılı sonuçlar alınıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ütopyalar Güzeldir
Tiểu Thuyết ChungBu dünyayı sanatın kurtaracağına inananlardanım.