Bölüm 5 Yeni Bir Ev Yeni Bir Hayat

121 63 8
                                    

"Niçin taşınıyoruz ki sanki ? Ben evimizden oldukça memnunum. Oraya gitmek istemiyorum,istemiyorum ! " diyerek eline aldığı çatlak vazoyu ayrılmak istemediği evinin penceresine doğru savurdu öfkeyle Salvador. Koltukta oturan annesinin ona bakan gözleri,ne mutlu olduğu anlardaki gibi neşeyle ne de hüzünle bütünleştiği günlerdeki gibi bakıyordu. Salvador , yalnızca ona tarif edemediği bir şekilde bakan ve başka hiçbir tepki vermeyen annesini baştan aşağı süzdü endişeli ve korkulu gözlerle. Salvador, sessizce fısıldadı müthiş öfkesinden sıyrılarak : " Anne,anne iyi misin ? "... Ses gelmiyordu Bayan Langdon'dan. Buz gibi bakan gözleri, kireç rengine bürünmüş yüzüyle Gabriell, gözlerinden süzülen kocaman bir damla gözyaşı olmasa "ölü" damgasıyla anılabilirdi. Sakinleşen Salvador, annesindeki garip hal değişiminin bilincindeydi ve bunu ona doğru yavaş adımlarla yürüyüp yanına oturduğunda bir kez daha gösterecekti. Gözyaşı, annesinin yanağından zemine doğru kısa bir yolculuğa çıkarken yaptı bunu. Zeminde dağılan gözyaşının, yalnızca bir ayağı kırık masanın ve annesinin oturduğu koltuğun sahiplendiği boş odada çıkardığı ses, ortamın soğukluğunu ve sessizliğini bozmamıştı. Annesinin sağ tarafına oturup ona bu sefer endişeli gözlerle bakan Salvador, merakla olacakları bekliyordu. Annesinin yüzünde gözyaşının çizdiği yolu elleriyle sildi ve sonra o da " ölümün sessizliği "denilebilecek bu ortama uyum sağlayarak elini yavşaça çekti annesinin yumuşak yanaklarından. Bayan Langdon'un bedeni burada olsa da o 10 yıl önce yine bu evde gerçekleşen bir zamana hapsolmuştu aslında. Kocasının ansızın gidişinin ardından geçen on yıl. Gabriell, sanki şu an yaşıyordu Lee'nin arkasından huzurla kapıyı kapattığı günü. Ve tabi ki sonrasında okuyup, satırlarını gözyaşlarıyla ıslattığı o mektubu. Salvador'a her baktığında ona oğlunun geleceğinde yaşaması olası güç anları hatırlatan o mektubu. Bugün o satırlarda yazılanları uygulama günüydü., bugün belki de her şeyin başlangıcıolacak bir gündü ... Bunları düşünen Gabriell,bu boş odanın her duvarında Lee'yi görür gibi oldu. Her yerdeydiler. Bu nasıl mümkün olabilirdi ? Ona bakan birinin gövdesine çivilendiğini düşüneceği başını korkuyla Salvador'a çevirdi. Karşısında en az onun kadar korkmuş bir çift göz gördü. Ama bu gözler Gabirell'in duvarda gördüklerinden değil annesinin garip hallerinden korkan bir çift gözdü. Aradığını bulamayan Gabriell, tekrar başını duvarlara çevirdi. Bu kez karşısında gördüğü Lee, onun tanıdığı Lee değildi. Çünkü elinde sonuna kadar gerdiği bir yayın taşıdığı altın rengi bir oku Gabriell'e yöneltmişti. Hayır,hayıır,hayııır bu kesinlikle bir rüyaydı ! Bu,buu mümkün olamazdı. Korkudan titriyordu , hala kaybolmayan ve karşısında ona doğrulttuğu okla dimdik duran Lee'yi gördü. Onun bu haline daha fazla dayanamayan Salvador, kollarıyla sarstı annesini ve annesiyle paylaştığı koltuktan kalkarak önüne geçti. Annesinin gözlerinin içine bakarken şu sözleri haykırıyordu : "Annee,yeterr! Artık normale dönme zamanın gelmedi mi ! " Onun bu sesi yankılanmıştı odada ve annesinin kulaklarına şiddetle iki kez etki yapmıştı. Ellerini gözlerine götürdü Gabriell, gözlerini ovuşturdu. Ardından aşağı indirdiği elleriyle oğlunu nazikçe yana iterek tekrar baktı önündeki duvarlara, sonra da sağına,soluna. Yoktu hiç kimse. Ne Lee' ne de elinde her an ucundaki oku bırakacakmış gibi tuttuğu gergin yayı vardı. Ve tabi ki onu tehdit edercesine hazır duran altın rengi oku... Hiçbir şey, hiçbir şey yoktu işte ! Yalnızca bir hayal görmüştü,buradan ayrılmadan önce. Ona şaşkınlıkla bakan Salvador'a çevirdi bakışlarını. Az önceki korku ve endişe yüklü gözler değildi bunlar. Aksine alışmış olduğu sevecen bakışlardı. Her anı sevgi dolu bakışlar..Salvador'un yüreği inanılmaz bir ferahlamaya tanıklık etti böylece. Korkulacak bir şeyin olmadığını onaylayan bir ferahlama. Bayan Langdon kalktı oturduğu koltuktan ve daha kollarını açmadan atıldı Salvador'u oğluna güven veren kollarına. Yine oluşmuştu aralarındaki o mükemmel sevgi yolu. Bu sefer ortada buluşmuşlardı o yolun. Ne Salvador istiyordu annesini bırakmayı, ne de Gabriell'in içi el veriyordu oğlunu şevkatle dolayan kollarını açmaya. Annesinin sonunda eski haline dönmesi Salvador'u mutlu ederken, oğlunu öpücüklerle besleyen Gabriell 'de kendine de oğluna da yetecek kadar sevgi taşıyordu tekrar. Bu huzur kokan tabloyu, Marley'in kapıyı aralayıp : " Efendim,dışarıdaki eşyalar kamyonete taşındı, siz de hazırsanız yola çıksak iyi olacak " önerisi bozacaktı. Sevginin dolup taştığı odadan Marley de nasibini almış olacak ki kapıyı Bayan Langdon'un işaretiyle tatlı bir gülümsemeyle kapattı. Başını sallayıp, eliyle gitmesini işaret eden Gabriell, bakışlarını Marley kapıyı kapatmadan tekrar Salvador'a çevirdi. Sessizce fısıldadı kulağına: " Artık gitme vakti genç kahramanım. " Salvador i başını yavaşça kaldırdı annesinin göğsünden ve ona : " Sen hazırsan ben hazırım anne. " dedi. Bayan Gabriell, oğlunun başını avuçlarının arasına alıp sevgi dolu bakışlarla alnına bir öpücük kondurdu. Salvador ise bu sefer yalnızca kelimelerden çok daha fazla izlenim bırakan gözlerle konuşacaktı ve annesine derinliklerinde huzur arayan bir mutluluğu barındırdığı bir bakış fırlatacaktı. Ellerini aşağı indirdi Bayan Langdon gülümseyerek. Sonra Salvador ile birlikte kapıya doğru yöneldiler. Yüzlerde gülümsemenin yer aldığı birkaç adımdan sonra elini kapının koluna uzattı Gabriell ve içinde tuttuğu huzur tomurcuklarıyla kolu aşağı indirdi. Belki de son kez açtı evinin kahverengi dış kaplamalı kapısını. Dışarıda onları bekleyen dört işçiyle beraber Marley'in sıkılmaktan dolayı yuvarladığı gözleriyle karşılaştılar. Bayan Langdon ile oğlu birbirlerine kurnazca baktıktan sonra adımlarını kamyonete doğru sıklaştırdılar. Salvador, kırmızı, damperi brandayla kaplı olmayan kamyonetin ön tarafına geldiğinde ; kamyonetin kapısını açıp kendini içeri bırakacaktı. O, yolculuğa kendini hazırlarken annesi işçilerden ikisine evde kalan koltuğu da kamyonete yüklemeleri gerektiğini hatırlatıyordu. Marley ise son işleri halletmeye koyuldu. Düşünmeye başladı Salvador kamyonette tek başına beklerken. Az kalmıştı, buradan gidip farklı bir kasabaya yerleşeceklerdi. Dün gece uyumadan önce annesini bu konuda sorgulamıştı Salvador. Annesinin tarif ettiğine göre , daha Salvador on üç yaşına gelmeden arkadaşlarıyla gittiği ıssız bir tepe vardı. İşte orada gördüğü ormanla renklenen ,sonradan nüfusu seyrek olduğunu öğrendiği, kasabaya taşındıklarına şüphesi kalmamıştı Salvador'un. Çünkü ; buralarda tek ormanla kaplı kasaba o kasabaydı ve nüfusu da oldukça seyrekti. Ayrıca orada okul olarak bakabileceği küçük ve eski bir bina varmış. Orada eğitimin sürüp sürmediği konusaunda ise bilgi alamamıştı henüz. Bu sabah erkenden gittiği okulunda arkadaşları ve öğretmenleriyle her göz göze geldiğinde belki de bir daha onları göremeyeceğini düşünmüştü. " Umarım onlarla vedalaşmam gereken bir durum yaşanmaz. " diyordu yüreği bir anda hüzünlenen Salvador. Kamyonetin camından şiddetle yüzüne çarpan Güneş ışığı elini gözlerinin önüne getirip başını eğmesine sebep olmuştu. O yine gideceği kasabanın hayalini kurarken çok geçmemişti ki kamyonetin kapısı açıldı. Gelenler annesi ,Marley ve biraz şişmanca,gür bıyıklı, sert bir durua sahip olan şoförden başkası değildi. Demek ki dört işçi de arka tarafta yerlerini almışlardı. Herkes yerini sıkışarak da olsa sağlamlaştırınca şoför kalın bir ses tonuyla :" Hareket ediyoruz,gitmeden önce alacağınız son bir eşyanız kaldı mı Bayan Langdon " dedi. Bayan Langdon yalnızca başını iki yana sallamakla yetinecekti. Ve kamyonet şiddetli bir sesle hareket etmeye başladı. Gabriell, hemen Salvador'un yanına i Marley ise Gabriell ile şöförün arasındaydı. Her şey hazırdı ve bu durum ev sahiplerinin gidecekleri yeni evleriyle ilgili beklentilerinin merak ile birlikte yeniden baş göstermesine sebep oluyordu. Acaba onları bekleyen nasıl bir ev vardı ? Yalnızca Bayan Langdon'un düşünceleri değişecekti yol boyunca. Geçen hafta on üç yaşına gelen ve doğum gününü bu kez okulda kutlayan Salvador'unu düşünüyordu. Acaba onu bekleyen nasıl bir gelecek vardı ? Babası niçin onun kesinlikle on üç yaşına geldiğinde artık yeni evlerinde büyümesini istemişti ? Bayan Langdon'un bilmediği çok şey vardı. Bunu biliyordu ve bilmediği şeylerin oğluna zarar getirmesine izin vermeyeceği dışında emin olduğu net bir şey yoktu...

Kırmızı renkteki kamyonet, kahverengi-yeşil birlikteliğinin canlandırdığı dış kaplamasıyla ve geniş verandasıyla dikkat çeken ürkütücü evin iki yanı ağaçlarla kaplı dar bir yoldan yaklaşıyordu. Yeni evleri karşılarındaydı Langdonlar'ın. Burayı ilk kez gördükleri için şaşkınlıklarını gizleyemediler. " Vay canına" diye kamyonetin içinde hakim olan sessizliği bozdu sonunda Salvador. Annesi ona gülümseyerek baktı ve başını okşadıktan sonra şu sözleri sıralayarak : " Çok az kaldı oğlum, artık yeni bir ev ve yeni bir hayat bizi bekliyor.. " Bu sözlere karşın Salvador, başını sallamakla ve anlamlı bir şekilde evi kamyonetten süzmekle yetinecekti. Sonunda eve bağlı geniş bahçenin üzerindeki paslara daha fazla tahammül edemeyeceği belli olan demir kapısına yaklaştı, yeni bir hayatı ve en önemlisi de "Son Mirasçı"yı buraya taşıyan kamyonet...

Karanlığın Kalbi 6 HalkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin