KEMAN

31 29 0
                                    

 Rehan gözlerini açtığında gün yeni doğmaktaydı. Gözlerini geri kapattı tekrar uykuya dalmak istiyordu ama olmadı. Yapamadı. Yatağında doğruldu, yataktan kalkıp pencereyi açtı ve içeriye giren temiz havayı içine çekti. Tekrar odasına döndü içerisi biraz daha aydınlanmıştı. Akşam yatağının içinde öylece bırakmış olduğu deftere baktı. Biyolojik annesinin fotoğrafı hala açıktı. Defteri eline aldı fotoğrafa tekrar baktı ve aynanın karşısına geçti. Önce kendisini süzdü sonra tekrar fotoğrafa baktı, içerisi aydınlık olmasına rağmen odasının ışığını açtı ve tekrar aynaya baktı, Kendi saçları çok dalgalıydı ya da kadının saçları toplu olduğu için düz görünüyordu. Eline gelen ilk tokayla saçlarını sıkıca arkaya topladı.  Böyle çene yapısı ve burnu benziyordu ama gözleri çok farklıydı Rehanın gözleri açık yeşildi. Belki de fotoğraf siyah-beyaz olduğu için belli olmuyordu ama hiç bir şekilde gözleri benzemiyordu. Biraz daha inceledi yüzünü, hayatı boyunca bu kadar fazla aynaya baktığı hiç olmamıştı. Kadın çok güzel gözüküyordu peki ya kendisi böyle bir annesi varken çirkin olmak çok kötü bir tesadüf olurdu. Rehan kendine bakmaya devam ederken aslında güzel olduğunu düşünmüştü belki de bu kadar güzel bir annesi varken kendisine çirkin olmayı yakıştıramamıştı. Gerçi annesi olduğu da meçhulken karar vermek çok daha zorlaşıyor. Derin bir nefes alarak sıkıntıyla nefes verdi. Defteri kapattı ve aynanın önüne bıraktı. Banyoya geçti ılık bir duş aldı, canını sıkan bir durum vardı rahatlamak istiyordu ama bunu nasıl yapacağı hakkında tek bir bildiği yoktu. 

 Banyodan çıktı,  üzerine beyaz bir kazak geçirdi altına da siyah, pileli  mini eteğini giydi. Saçlarını kuruladı ve her zamanki gibi öylece açık bıraktı. Telefonuna baktı saat yediye gelmek üzereydi. Yedi buçukta  müzik okuluna gidecekti. Çantasını hazırladı ama hala çok erkendi evde kalmak istemiyordu fakat başka hiç bir şey yapmayı da istemiyordu. En son odasına öylece bir göz attı aynanın önündeki defterde takılı kaldı. Ne aklından ne de gözlerinin önünden kayboluyordu. Düşünmeden çantasına koydu. Evden anahtarını alıp çıktı. Rehan evden çıkarken Hülya mutfakta sessizce kahvesini yudumluyordu, Rehan etrafına bile bakmadan çıkmıştı bu yüzden annesinin varlığını fark etmemişti. Hülya kızının gidişini sessizce izledi. Kendini suçlu hissediyordu. Suçlu değildi her şey elinde olmadan gelişmişken kızını aldatılmış hissettirmenin üzüntüsünü yaşıyordu.  

  Rehan durağa kadar yürüdü, yürümek hep iyi geliyordu. Üzgünken hep sakinleşip kendini dinlemeye çekiliyordu. Şimdi de tüm olanları zihninde bir süzgeçten geçirip olayları netleştirip kendince tartmaya koyulmuştu. Üvey bir çocuk olduğunu öğrendiği zaman dahi bu kadar üzülmemişti. Belki de sadece çocuk olduğu için her şeyi kendince oyuna çevirmişti ve unutmuştu ama şimdi bir oyun yok. Her şey düzene girerken kafası daha da karışmıştı. Şimdi bir kadın daha vardı ve tanımadığı ama aslında en yakınında olması gereken kadının hayatını onun yıllar önce yazdığı bir not defterinden öğreniyor olmak yüreğine ağır geldiğini hissetti. 

İlk gelen otobüse bindi, en arkaya gidip boş koltukların birine oturdu sakince gözlerini kapattı. Uyumak istiyordu nedensiz bir istekle. Sonra gözlerini açtı ve kafasını cama dayadı. Dün akşam mutluluktan havalara uçan Rehan bu gün depresif bir ruhla uyanmıştı kimseyle konuşmuyor, sessizleşiyor ve kendi sesini dinlemeye başlıyor. Her defasında aynı şeyleri yapardı. Çevresindekiler alışıkdır Rehan'ın ruh hallerine ama bu sefer bu ruh hali Rehan'a ağır geliyordu. Kendini toparlayamıyor ve geçen her saniye içindeki kırıklar yüreğine bir darbe daha vururken Rehan sakinleşmek için derin bir nefes çekti içine tüm görünmeyen yaraları sarmak için.

  Otobüsten okul binasının önünde indi hızlı adımlarda binaya girdi. Koridorda herkes  Rehan'ın ödülünü konuşuyor onu fark edenlerden bazıları tebrik etse de bir kısmı da kıskanan bakışlarıyla  yanından geçip gidiyorlardı.  Rehan sınıfına geçti, okuldaki her panoda İki yılda bir düzenlenen ve sadece en iyi seslerin yarışmaya dahil edildiği bir platformda Rehan'ın birincilik posterleri asılıydı. Herkes okula girer girmez bu haberi öğrenmişti. Rehan zaten bunu önceden biliyordu. Önce sınıf arkadaşları daha sonra da tanımadığı bir çok kişiden o gün içinde tebrik ve iltifatlar aldı. Rehan'ın hiç kimseyle anlaşamama gibi bir durumu yoktu. Kimseye kötü davranmaz ve rekabete girmezdi ama buna rağmen etrafında kıskanç gözler onu takip ediyordu. Hiç kimse Rehan kazandığı için kıskanmıyordu aslında hepsi bu ödülü kendilerine layık gördükleri için bunu bünyelerine kabul ettiremiyorlardı. Rehan sırasına oturdu,

  ''Günaydın Rehan '' Suna her zamanki gülüşüyle karşılamıştı Rehan'ı. Rehan ise Sunanın aksine daha sade bir şekilde, Günaydın, diyerek karşılık verdi sadece. 

  ''Ne oldu ya, senin sevinçten havalara uçman gerekiyordu. Ne bu surat'' Rehan, Sunanın anlayacağını biliyordu zaten. ama hiç bir şeyi anlatmaya hazır değildi, Sonra konuşuruz, diyip konuyu kapattı. Suna da elindeki kemanıyla çalışmasına tekrar döndü. 

Rehan'da boş durmamak adına kemanını kılıfından çıkardı.  Akort ayarlarını yaptıktan sonra çalışmaya başladı. Kısa bir süre bireysel çalışmanın ardından hoca sınıfa girdi. İlk olarak her zamanki gibi kısa bir sohbetin ardından derse başladılar. Tüm sınıf yorulduğunda öğretmen de dersi bıraktı. Rehan eşyalarını toparladı ve çıkmak için dersin bitmesini bekliyordu. 

  ''Rehan, tebrik ederim tatlım'' Rehan bu tebriki  dersin sonunda beklemiyorken birde en dalgın anında öğretmenin konuyu açması Rehan'da kısa bir şok yarattı. 

 ''Teşekkür ederim'' dedi nazikçe. 

 ''E şimdiki hedefin ne? Malum sadece bu yarışmayı düşünüyordun, şimdi kazandın ve hedefine ulaştın. Artık çalışmayı bırakacak mısın?'' Rehan derin bir nefes alarak biraz düşündü,

 ''Aslında artık dinlenmeye ihtiyacım var, şu an başka bir hedefim yok'' aslında vardı ama bu hedefler özel hayatıyla sınırlı olduğundan bu konuları açmayacaktı. Rehan diğer hiç bir derse girmeyi düşünmüyordu. Çantasını alıp okuldan çıktı. Zaten okula sırf bazı şeyleri düşünmemek için gelmişti fakat hiç bir şey değişmedi. Yine aynı düşünceler kafasında dönüp duruyordu. 

 En iyisi yürümek, kaldırım kenarlarında açan çiçekleri saymak mesela. Kulaklığını taktı. Artık bu dünyada  değilmiş gibi hissediyordu. İşte bu güzeldi. Bu en çok istediği şeydi. 

 Eve ulaşmasına iki sokak kala durdu. Uzun yolu uçarak gelmiş gibi hissetti. Oysa yolun uzadıkça uzamasını  istiyordu.  Düz gitmesi gereken yoldan sağa döndü. Karşındaki parka geçti. Kemanını çıkardı, önce sakin bir melodi çalmaya başladı. Sonra biraz daha farklı bir şeyler daha şehvetli ve daha cesurca bir parça seçti. Gözleri kapalı, her bir notayı hissederek ve o hazzı doya doya yaşayarak durmadan her bir notada daha özgür bir ahenkle, içindeki kaybolmuşunu doruklarında yaşar gibi çaldı. Sol gözünden bir damla süzülürken yanağına başını havaya kaldırdı. Sağ yanağına küçük  ve acısız bir damla değdi. Bu da gök yüzünden damlamış ve Rehan'ın hüznünü arttırmıştı. Çalmayı bıraktı ama müzik durmadı. Gözlerini kapattı ve sakince arkasına yaslandı, Yağmur hızlandı ve göz yaşları da... Bazen sadece içini  boşaltmak ister ya işte o zaman sebep bazen hatırlamak olur bazen unutmak. Sebepsizce, bir yığın hüznü atmak istersin zihninden ve kalbinden. Tek ortağın ise gözyaşlarındır.

LÜTFEN BEGENDİYSENİZ OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :)

  OKUMASINI İSTEDİĞİN BİR ARKADIŞINI ETİKETLE.





REHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin