Okul idaresi okuldaki salgın dolayısıyla ders ve teneffüs vakitlerini çok dikkate almıyor,biz dahi derste miyiz, tenefüste miyiz farkına varamıyorduk. Her ne kadar öğretmen ve idare endişe duyduklarını bize hissettirmemeye çalışsalar da ani hareketlenmelerde,gürültü ve kargaşa da onların da endişeye kapıldığını görüyorduk. Okul idaresi ailemizden bizler için eşya getirmelerini istemiş,okulun arkasında bulunan büyük cam kapıdan ailesi gelen öğrenci çağırılıp iki hafta boyunca kullanacağı eşyaları almaları sağlanıyordu. Bana eşyalarımı kimin getireceğini bilmiyordum. Annem veya babam her ikiside olabilirdi. Sefa Hoca tarafindan ismim okunduğunda cam kapıya doğru ilerledim. İlk olarak annemin arabasını gördüm. Arabanın bagajından babam eşyalarımın olduğu valizi çıkartıyordu. İkisi de gelmişti. Cam kapıya doğru yanaştılar. Cam kapının arkasından bana doğru geldiklerini görüyordum. Kapının arkasından ön taraftakiler gözüküyordu ama öğrencilerin olduğu taraf dışardan gözükmüyordu. Ailem henüz beni görmemişti. Ben ise onları çok net görüyordum. Okul idaresi kapının açılmasına salgından dolayı izin vermiyordu. Sefa hoca ailemi cep telefonu ile aradı. Konuşmam için bana verdi.
"Nasılsın?" dedi annem.
"İyiyim, kötü bir şey yok"
"Dikkatli ol,tamam mı?"
"Tamam"
"Ne salgını bu kızım? Okulda sadece bir kaç kişi salgına yakalanmış,sadece okulda mı varmış bize öyle söylediler"
"Ben de bilmiyorum ki ne salgını olduğunu hiç bir şey söylemiyorlar.
"Neyse sen dikkatli ol yeter sana da bulaşmasın sonra:)"
"Tamam sizde dikkat edin süre bitmek üzere görüşürüz."
"Görüşürüz" dedi annem ve telefonu Sefa Hoca'ya verdim. Kendi telefonumla da arayabilirdim aslında ama Sefa hoca verince hayır diyemedim. Eşyalarımı aldım. O sırada Nehir'in annesi de gelmiş Nehir'le konuşuyordu. Nehir'in konuşmasının bitmesini bekledim. Çok uzun konuşmadılar. Süreleri bitti. Benim onu beklediğimi görünce yanıma geldi. Valizde ne olduğuna bakmamıştık. İkimizde merak ediyorduk. Acaba ne koymuşlardı? Bir tane sınıfa geçtik. Şansımıza kimse yoktu. Ben valizimi açmaya başladım. Benimkiler kıyafet takımları,bir miktar para, uğurlu bilekliğim, diş fırçası (nerde kullanacaksam:D) lip gloss, bir kutu kurabiye 🍪 ve bir takım eşyalar vardı. Nehir de açıp baktığında Kıyafet, şarj aleti,kuruyemiş,para, aile fotoğrafı(:D) tarak, eşyalar fln işte. Sonra onunla eğlenmek için
"Nehir biz hapse düşmüşüz de haberimiz yokmuş baksana aile fotoğrafları fln geldi sana :)" dedim. Güldü ama cevap vermedi. Sonra da valizlerimizi alıp dolaplarımıza yerleştirdik. Herkes de yoğun bir şekilde dolaplara eşyalarını yerleştiriyordu. Sonra birden zil çaldı. Bir anons yapıldı. Herkesin kantinde olması gerektiği söylendi. Müdürün konuşma yapacağını aktardılar. Kütüphanede konuşacakmış. Kütüphaneye doğru ilerliyorduk. Kütüphaneye girdiğimizde öğrenci sayısı normalden azdı.
************************************
Nehir ile yaklaşık 25 dakikadır kütüphanede bekliyoruz. Hah! Sonunda müdürümüz gelebildi! Müdür:
"Çocuklar aslında sizi bir bilgilendirme yapmak için çağırdım."
Ezgi: Ne bilgilendirmesi hocam?
Klasik Ezgi işte. Her şeye bin tane soru soruyor. Ne?,Nasıl?,Nerede? vb. sorular duruyoruz ondan. Edebiyat hocamız bile Ezgi'ye "5N1K Ezgi söyle bakalım." Diye söz hakkı veriyordu Ezgi'ye. Ben bunları düşünürken müdür konuşmaya başlamıştı bile.
"Çocuklar bu salgın içerisinde salgın bulaşmadığı %100 tespit edildiği bazı kişiler evlerine gönderildi. Dediğim gibi sadece bazılarını tespit edebildik. Diğerleri daha belli değil. Başka kişileri salgın geçene kadar göndermeyi düşünmüyoruz."
Tahmin edildiği üzere kütüphaneden bağırtılar kopmaya başladı. "Neden biz gidemiyoruz" "Ben çıkmak istiyorum"
Çekilecek gibi değildi. Müdür mikrofona yöneldi ve "Bilgilendirme bitmiştir, konuşmanıza gerek yok." dedi.
Hayır yani bir insan bu kadar mı şanssız olur ki! Kendimden bahsediyorum. Yani benim durumumu açıklayacak olursak, çöle düşsem kutup ayısı kovalar beni yani. Nehir'de beni anlamış olacak ki " Biz niye bu kadar şanssızız?" dedi. Tek şanssız olan kişi bizler değildik. Şuan burada olan herkes şanssızdı. Hızlıca kütüphaneden çıktık. Yürümeye başladık. Sonra arkadan bir ses yükseldi. Emre'den geliyordu. "Elif arkanda bir not var" Emre'nin söyleyişle hemen arkama baktım. Sırtımda bir not vardı. Ben tam alıcaktım ki Emre hemen notu aldı.
"Emre ne yapıyorsun?"
"Notta yazanı okuyorum."
"Hani diyorum not benim sırtıma yapıştırılmış ya hani ben şuan bana yapıştırılan şeyi okuyamıyorum ya!"
" Tamam ben sana okuyayım. Notta Mor sıvı yakınlarda yazıyor."
"Onu bana verir misin Emre?!"
"Öncelikle mor sıvı ne? Onu öğreneyim"
"Seni ilgilendirmeyen bişey!"
"Okuduğuma göre artık beni ilgilendiriyo!"
"Bak seni alakadar etmez"
" Çok geç inatçı hanım bana her şeyi anlatacaksın!"
"Hop,hop yavaş biz sana hiç bir şey anlatmak zorunda değiliz!" dedi Nehir.
"Merak etmeyin sadece ona değil bana de anlatacaksınız!" dedi ve ortaya çıktı Bulut.
"Hah,bide başımıza sen çıktın tam oldu!!"
"Anlatacaksın"
"Tamam ama bugün olmaz yarın saat 07.00 gibi kantinde buluşalım anlatacağım."
"Yok bir de o saatte uyanmamızı bekle zeki kız!" dedi Emre.
"Yani artık uyanmazsanız benim sorunum değil. Anlatmam canım en fazla. Merakınızdan ölürsünüz canım ne olacak değil mi?;)"
"Dediğini yaptırmakta çok ustasın bakıyorum da küçük hanım. Neyse çok uzatmayacağım ve sabah her şeyi anlatacaksın!"
"Okey o zaman yarın sabah saatlerinde görüşürüz" dedi Nehir.
"Bugünde küçük hanım olduk" dedim ve herkes güldü.
Bu konuşmadan sonra nihayet yatacağımız sınıflara yöneldik. Yorganıma yöneldim ve içine girdim. Aklımdan derin düşünceler geçiyordu. Onlara güvenebilir miydim? Güvenilir insanlardı. Sanki beynimi okumuş gibi Nehir "Düşünmeyi kes ve uyu sabah erken kalkacağını unutma" dedi. Haklıydı sabah erken kalkmalıydık.
*Okul boyunca uzun süre yazamadım ama şimdi daha çok yazacağım merak etmeyin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor Sıvı
Mystery / ThrillerBaş karakterimiz Elif ile meceralar yaşayacak arkadaşları. Elif,Nehir,Göktürk,Bulut ve Emre okulun eğlenceli olmadığını ve çok monoton olduğunu düşünüyorlardı. Ancak bir salgın onların okul hayatını değiştirecek. Beşli grup oluyorlar. Gördükleri...