kimi bekliyordun ki?

108 13 18
                                    

Bu konuyu sonra düşünmek ve üzerinde tartışmak üzere kapattılar.

Tedavileri biten ikili dinlenmek için ordunun yatakhanesine geçti. Normalde Minho'nun odasında kalabilirlerdi ancak dikişleri atar diye göz önünde durmalarını istediler. Yarım saat arayla herkesi kontrole geliyorlardı. Onlar gittikten sonra ise Minho ve Chris yarım kalan sohbetlerine devam ediyorlardı.

"Chris, sen Felix'e nasıl yaklaşacaksın?" Kendini tutamayıp sordu Minho.

"Belki bir yerlerimi yaralarım." Chrisin bu cevabından sonra Minho uzun uzun ciddi mi diye baktı yüzüne ardından aldığı cevap onu memnun etmeye yetti.

"Şaka bir yana, ben de emin değilim. Çoğu kişi peşindeymiş gibi duruyor."

"Haklısın. Bir sürü alfa onun peşinde. Ama hiçbirine yüz verdiğini görmedim. Omegalar ve yakın arkadaşları hariç yakın da davranmıyor. Sert ve garip bi kişiliği var."

"Benim gördüğüm kişi hiç sert ve garip görünmüyordu ama.."

"Dış görünüşe göre yargılama. Neyse anlarsın ne demek istediğimi. Şimdi yenisin alışman lazım."

O sırada kontrol sırası kendinde olan Felix konuşmanın sonuna yetişmiş ve kimden bahsettiklerini anlamamıştı. Sormak en iyisidir diye kararını verdi ve konuşmalarına dahil oldu.

"Kimi dış görünüşüne göre yargılıyorsunuz?"

Bir yandan işlerini hallederken onları dinlemeye çalışıyordu. Durumu kurtarmak adına Minho hemen cevap verdi Felix'e.

"Lix, Chris burada daha yeni ya, insanları biraz soğuk görmüş. Onu diyorum. Bizimkiler öyle kişiler değil. Sen onlara alış, onlar sana alışsın anlarsın iyi insanlar olduklarını dedim. Haksız mıyım?"

Felix karşı ranzadaki iki askerin de kontrolünü bitirdi sonra ise onlara doğru güler yüzle döndü.
Minho'ya hak verdiğini belli edercesine kafa salladı ardından Chris'in yatağının ucuna oturdu ona bakarak konuşmaya başladı.

"Umarım çabuk alışırsın buraya. Minho hyungun yaraları iyileşince Hoongjong hyung bırakmaz onu hemen yanına çağırır sen de büyük ihtimalle tek kalırsın. Belki benim yanıma gelmek istersen, ilk girdiğin o odada oluyorum genelde. Takılır, konuşuruz. Sıkılırsan gel yani, beklerim."

Chris güler yüzle kafasını salladı. Tabii ki gelirim, diyip Felix'i onayladı. Diğerlerinin kontrollerini tamamlamak için oturduğu yerden kalktı ve diğer koğuşa doğru ilerledi. Felix kapıdan çıktığı anda ikili sevinç çığlıkları attılar. Yerlerinde durmayıp yatakta tepindiler.

Chris ise birden durdu ve Minho'ya anlamsız bakışlar attı. Sanki bir şey istiyor gibiydi. Minho ise anlamsız bakışlara karşılık olarak sustu. Birbirlerine bir kaç saniye baktılar. Derin sessizliğin ardından Chris, " Bence Jisung da seni seviyor. İyi hissettiğinde ona açılmalısın yoksa kaçıracaksın" dedi.

Haklıydı dediğinde. Biraz daha beklerse kaçıracaktı sevdiğini. Kendini tamamen hazır hissediyordu aslında. Yaraları hala tam olarak iyileşmemiş olsa da ilk haline nazaran çok daha iyiydi. Chris'in yüzüne baktı, emin olmak istercesine gözlerini kıstı.

"Aslında haklısın. Şimdi gitsem peki? Meşgul müdür acaba?"

"Bilemiyorum ama sana vakit ayırır diye düşünüyorum. Yani benim dediklerime heyecanlanma yine de. Benim gözlemim böyle."

"Tamam tamam. Ben de şu sıralarda açılmayı düşünüyodum zaten sen sıkıntı yapma. Hadi ben kaçtım gelirim birazdan."

Minho hala vücudunda bulunan yaraları görmezden gelerek ayağa kalktı bir hışım. Heyecanı ağır basıyor olacaktı ki ağrılarını ve diğer tüm dertlerini unutmuştu hemen. Jisung'un odasına doğru gitmeye başladı. Kafasında ne diyeceğini ve nasıl bir yüz ifadesiyle konuşmaya başlayacağını tartışıyordu. Tüm bu düşüncelerin sonunda odaya ulaştı. Ancak içeriden sesler geliyordu, belli ki misafiri var diye düşündü Minho.
Kapının yanına oturdu bekledi Jisung'un odasına girebilmek için. Yaklaşık otuz dakika oldu ve sonunda adım sesleri kapıya yaklaştı. Saçma bir şekilde karşılaşmamak için ayağa kalktı. Kapıya melül melül bakıyordu.
Misafiri yolcu ettikten sonra Minho'yu fark eden Jisung'u garip bir merak sarmıştı.

his beauty & minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin