Aşk, bir masal ve hep şöyle başlar:
Ben varmış, sen yokmuş.
[Bilâl Sami Gökdemir]
1
Öyle Gregor Samsa gibi başlayamayacağım hikâyeme... Bilirsiniz; hani şu kalktığında hamam böceğine dönüştüğünü gören talihsiz herif!
Neyse ki onun kadar talihsiz değilim; çünkü bu sabah bir böcek gibi uyanmadım. Aslında henüz uyanıp uyanamadığımın bile farkında değilim. Uyanmışım; ama acaba hâlâ uyuyor muyum, yoksa rüya mı görüyorum? Pek ayırt edemiyorum. Öyle bir hal işte!
İstanbul, nadir görünen kornasız bir bahar sabahına gözlerini açalı henüz birkaç saat olmuş. Her gece olduğu gibi bu gece de geç yatmıştım. O güzelim Japon filmini sonuna kadar izlememiş olsaydım, zaten gözüme uyku girmezdi. Onun için sonuna kadar bekledim.
Bana göre dünyada iki çeşit insan vardır:
Gece yatmayıp sabah kalkmayan ve gece yetmeyip sabah kalkmayan... Rahmetli annem her ne kadar "Gece yatmak bilmiyorsun, sabah kalkmak bilmiyorsun." dese de korkarım bu konuda annemle aynı fikirde değilim. Bana göre ben, ikinci kategorideyim. Keşke geceler, gündüzlerin üç-dört katı kadar fazla olsa... Bana yetmiyor. Dertli adama, gece yeter mi?
Geceleri sevdiğimden falan değil ha! Ben, derdimi seviyorum. Onunla daha fazla vakit geçirmek istiyorum ve derdim her nedense beni hep geceleri buluyor.
Bir de "İyi geceler." derler. Bence bu kocaman bir yalan... Geceler asla iyi olmazlar. Geceler iyi olsaydı, ışıkları yakmazdık.
Bu arada, tanışalım... Adım Kerem... 23 yaşındayım. Bir erkeğin 8 yaşından sonraki en güzel yaşı... Neden mi? Bilmiyorum. İçimden öyle geliyor.
Kalktığımda gözüm, hemen komodinin üstündeki saate falan takılmıyor. Çünkü bu, sadece filmlerde ve romanlarda olur. Gece Twitter'da dolaşırken uyuyakaldığımı hatırladığımda ani bir hamle yapıp, yatağın içinde cep telefonumu aramaya başlıyorum. Saat 11'e geliyor. İşe yine geç kalmışım. Ama bir dakika... Benim artık bir işim yok ki! Dün, patronla fena halde kapışmış ve kapıyı yüzüne çarparak ofisten çıkmıştım. Ya da patronum kapıyı benim yüzüme kapatmıştı. O kısmı tam olarak hatırlamıyorum. Zaten bunlar önemsiz birkaç ayrıntı sadece... Önemli olan, bugün gidebileceğim bir işimin olmaması... Yatakta biraz daha kalabilirim; ama bu durum canımı fena halde sıkmış ve uykumu kaçırmıştı bir kere...
En son kahvaltımı, bundan yaklaşık bir buçuk sene önce yapmıştım. Annem, o zaman hayattaydı. Baş başa yaptığımız bu kahvaltı, benim de son kahvaltımdı aslında... İnsanların kahvaltı yaptıkları saatlerde ben uykumun derinliklerinde rüyamdaki karakterlere kitap imzalıyorum genellikle... Evet, bir gün mutlaka bir kitabım olacak. Buna inanıyorum. Ne yazacağım konusunda bir fikrim yok. Belki bir aşk romanı olabilir. Ya da 3 hortumlu fillerin olduğu, karıncaların içtiği bir iksirle bir anda bir canavara dönüşebildiği fantastik bilim kurgu falan... Kitabın içeriğinin pek bir önemi yok... Önemli olan, bana ait bir kitap olması ve her gece rüyalarımı süsleyen bu düşünce, bir gün mutlaka gerçek olacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOK KULLANILMIŞ KALPLER DÜKKÂNI
RomanceKitabın içinde geçen olayın aşkla alâkası yoktur. Aşkın, bu olayla alâkası vardır. "Aşığım" diyenler bu kitabı okumasın. Çünkü aşk, "Aşığım!" diyemeyecek kadar hâlsiz bırakan bir hâldir.