Ölümlülere acıyorum..
Ancak üzüldüğüm şey ölüm değil, -bir sonunun olması onu daha değerli yapmaz mı?- sahip oldukları hayatı çevrelerine bakmadan, çiçekleri koklamadan, doğayı gözlemlemeden,onu anlamadan geçiren ve sonlanan hayatlarının ne kadar boş olduğuna üzülüyorum. Ah zavallı insan ırkı ve diğerleri... Nasıl çevrenize bakmadan, güzelliği fark etmeden bir ömrü boşa harcayabilirsiniz!? Hayatlarını güzeli aramak ile geçiren insanlar da var tabi. Halbuki gözlerinin önündeki güzeli göremiyorlar. İnsanın gözünden gerçek güzelliği bulamazsın. Güzellik nedensiz sevilendir çünkü.
Bu tarz düşünceler bana hep nehrin kenarında gelirdi. O kadar güzeldi ki burası. Ormanın içinde, bir ucundan bir şelalenin aktığı sessiz ve sakin bir nehir. Bir peri daha ne isterdi ki. Nehrin kenarında, uzaklığı beş ya da altı metre kalacak kadar ötesinde olan bir ağacın dibine oturmuş, gövdesine yaslanıp nehrin ve ormanın şarkısını dinliyordum. Ben ormanı seviyordum, orman da beni seviyordu. Hafifçe esen rüzgar kahverengi, dalgalı saçlarımı okşuyordu. Kulaklarım rüzgarda hareket eden ağaca gitti sonrasında. Nehirden gelen su sesini tamamlayan ormanın cıvıltısıydı. Orman halkı geldi aklıma sonrasında. onları şu an göremiyordum ancak iyi olduklarını adım kadar iyi biliyordum. Ben bu ormanın perisi Daphne'ydim çünkü. orman beni tanır, hayvanlar beni sever. mırıldanarak rüzgarın şarkısına ve yaprakların hışırtısına eşlik ettim. sonra seslere daha fazla odaklanmak için gözlerimi kapadım. Kuşların cıvıltıları, uzaktaki şelalenin şırıltı sesi, rüzgarın yapraklara çarpması, ve Beyaz kanatlarıma konan minik kuşların kanat sesleri. Gözlerimi açtığımda etrafım çoktan hayvanlar tarafından sarılmıştı. Kanatlarımın üzerinde 3 tane serçe, Yaslandığım kalın gövdeli ağacın üzerine tünemiş, beyaz tüylü kargalar ve güvercinleri gördüm. Yavru tavşanlar da yönüme doğru koşuşturuyordu. Etrafımın hayvanlarla çevrili olması beni ayrıca mutlu etmişti . Dudaklarımdan belli belirsiz bir gülümseme fırlatmıştım istemsizce. Ormandaki tüm hayvanları seviyordum ve onlar da beni seviyordu. Karşılıklı bir sevgiydi bu.
Ancak tüm hayvanlar arasında birisi var ki görünce içimde çiçekler açmasın. Onun benim için yeri hep ayrı olacak. O hayvan tabii ki de sevgili Elaf'tır. O, benim için en değerlilerden bile daha öte diyebilirim. Ceylan bedeninde Geyik boynuzları olan bir çeşit melezdi. Kahverengi tüylerinin arasında beyaz benekler vardı ve boynuzlarına genelde kuşlar tünerdi. Bu onu rahatsız etmez, aksine hoşuna giderdi. Bana Artemis'in hediyesi idi. Artemis, benim çok değer verdiğim sevgili arkadaşım...
Bembeyaz dalgalı ve kabarık saçları ile suratındaki kararlı ifadesini tamamlayan gece gibi karanlık bir maviliğe sahip olan gözleri ile, sanki sabahları çiçek ve çimenlerin üzerindeki su damlacıklacıklarını andıran beyaz kirpikleri ile bir tabloyu andırıyordu bakışları. Bir kış sabahı çocukların kar ile oynamak için dışarı çıkmak isteyeceği türden bir tablo gibiydi. Ancak bir kış sabahından çok geceyi aydınlatan bir dolunay gibiydi. Asaletin ve güzelliğin tanımıydı benim için. Uzun boylu ve kıvrımlı vücut hatlarına sahip olmasının yanında gülüşü de baştan çıkarıcıydı. Ok ve yay taşırdı yanında. Onunla yine bu nehrin yanında tanışmıştık. Ay ışığının nehre ne kadar da uyduğu hakkında konuşmaya başladık, daha sonrasında hayvanlar hayvanlar hakkında konuşmaya başladık. O an aklıma bile gelmezdi en yakın arkadaşımla ilk sohbetimizin bu olacağını.
Ve ilk aşkımla böyle tanışacağımı...
Evet. Kendime edemediğim itiraflardan birisiydi bu. Ben Artemis'in ikiz kardeşi, Güneş tanrılarından birisi olan Apollo'ydu. Artemis sanat kadar güzeldi ancak Apollo sanatın kendisiydi. beyaza çalan sarı, dalgalı ve kısmen uzun saçları ve okyanusu içinde barındıran mavi gözlerinin yanında bembeyaz teni ile o kadar güzeldi ki. Sesi ormanın derinlerinden akan şelalenin sesi gibiydi kulağımda. O konuştuğu zaman yüzümün kıpkırmızı görünmesinden oldukça endişe ederdim ancak bir keresinde bana 'yanakların kızardığı zaman aklıma gün batımı geliyor.' demişti. İtiraf etmeliyim ki o gece güneş doğuncaya kadar onu düşündüm. Her yıldızda onun adı saklıydı ve güneş her doğduğunda o yanımdaymış ve bana selam veriyormuş, iyi dilekler diliyormuş gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne Ağacının İçinde
FantasíaCupid'in intikamı yüzünden Hayatı mahvolan Daphne, binlerce yıllık uykusundan uyanır. Ancak çözmesi gereken sorular ve yenmesi gereken oyunların onu beklediğinden habersizdir. orijinal hikayede olan olayları kendi tarzımda yeniden yazıyorum umarım b...