Bir müzik sesiyle başladığını düşünmüştüm her şeyin. Şu an aklınıza nasıl bir müzik geliyor bilemem, ancak müziği şöyle tarif edebilirim. Islak, yapış yapış ve karanlık, etten yapılma bir torba düşünün, ışığın girebileceği hiçbir delik yok. Torbanın içinde cenin pozisyonundasınız ve torbanın bu kadar yapışkan, ıslak olmasına karşın sanki vakumlanmış gibi teninize değiyor. kımıldamaya çalışıyorsunuz ancak teninize temas eden torbayı hissettikçe midenizin içine kramplar giriyor. sonra çıplaklığınızı fark ediyorsunuz. torbanın tüm çıplaklığınızı örtmesi ona bir anlık minnet etmenizi sağlıyor. "belki de buraya aitim" diye sorgulamaya başlıyorsunuz. bu durumu kanıksıyorsunuz yavaştan. çünkü unutmaya başlıyorsunuz. torbanın içinde geçirdiğiniz zamanın uzunluğunu unutuyorsunuz. başka neyi unutabilirsiniz? Bu soruya cevap vermek için hatırlamam gerekmişti. "benim torbadan önce, onun içinde olmadığım bir hayatım vardı" gibi bir hatırlamaya vardım. Neyse, devam edelim. Kulaklarınız açılıyor birden. Dışarıdan insanların koşuşturmalarının seslerini işitmeye başlıyorsunuz. O sesleri dinliyorsunuz sonra. hissediyorsunuz birden, torbanın dışarıda olduğunu. Dışarıdaki insanların bir amacı vardı size kıyasla. Aceleleri vardı, Duyguları vardı, içlerindeki öfkenin yanında kontrol vardı ve bir seviyeleri vardı. sadece seslerden bile olmanız gerektiğinden daha lüks yaşantıların ortasında olduğunuzu düşünüyorsunuz. ve aklınıza bir şey daha takılıyor. "Bu torba patlarsa çıplaklığım ortaya çıkacak!" günlerdir, hatta belki yıllardır sizi içine kapatan korkunç, karanlık ve pis kokan o hapishaneden çıkmamak istiyorsunuz. "gerekirse sonsuza dek hapsolayım bu gün beraat etmektense..." ve birden torba patlıyor! yıllardır süregelen karanlık size ışığı yavaşça ve nazikçe vermiyor, yüzünüze çarpıyor, tokat gibi acıtarak gözlerinizi kanatıyor. Teninize rüzgarın vurması rahatsızlık veriyor size. torbanın kendine has kokulu ve kıvamlı mukusu, patlamanın etkisiyle etrafa yayılıyor. sonunda yeniden nefes alabilmek ciğerlerinizi harekete geçiriyor. kaslarınız artık hareket edebileceğinizden habersiz. Bedeniniz nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmezken öksürmeye başlıyorsunuz ancak önemsediğiniz şey kendiniz değil, sizin çıplaklığınızı gören o insanlar. gözleriniz istemsizce kapanmaya başlarken onları zorlayıp çevrenize bakınıyorsunuz. "beni görüyorlar mı?" Sizden daha üstün olduklarını düşündüğünüz insanların bakışları altında eziliyorsunuz. bu kez torbanın pis mukusu tarafından değil, kendi utancınız tarafından esir alınıyorsunuz. boğazınıza dikenli teller batmış gibi hissediyorsunuz. kalabalığın gürültüsü susmuştu. Onları rahatsız etmiştiniz kim bilir sizin hakkınızda ne düşünüyorlardır? Sizi nasıl yargılıyorlardı? Torbadan kurtulmuştunuz, ancak size atılan o bakışların esiri olmuştunuz şimdi de. İşte tam olarak böyle bir hissin müzikleştirilmiş haliydi başlangıcın sesi. Yabancı, Soğuk ve tüm çıplaklığıyla rahatsız edici.
bu melodiyi defalarca kez duymuştum. defalarca kez baştan başlamıştım hayata, çıplak hissetmeye, yabancı kalmaya, ötekileştirilmeye.. Beni öldüren her şeye şükretmeye defalarca kez baştan başlamıştım. ama asla bunlar neden benim başıma geliyor diye de sorgulamamıştım. Yaptığım ve hak ettiğim her şeyi biliyordum. yaşamam gereken acıları biliyordum. hayata yeniden, yeniden,yeniden ve yeniden gelmenin benim sonu olmayan cezam olduğunu biliyordum. karanlığın içinden asla çıkamayacağımı hissedeceğimi biliyordum. Esaretten sonra aniden gelecek olan özgürlüğün yüzüme çarpmasının canımı ne kadar acıtacağını biliyordum. gerçekleşmeyecek bir ışığa tutunduğumu biliyordum. bakışların beni ne kadar aşağılayacağını, dışarısının ne kadar soğuk olacağını biliyordum ancak umut ediyordum tekrar ve tekrar. Belki diyordum kendime, bu kez farklı diyordum, hissediyorum kurtulacağım diyordum ama elde edebileceğim tek şey yine ve yine hayal kırıklığı oluyordu. ve bu hayal kırıklığı öyle bir şeydi ki beni sanki kırılgan, camdan bir vazonun yere hızla çarpması gibi parçalıyordu her defasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne Ağacının İçinde
FantastikCupid'in intikamı yüzünden Hayatı mahvolan Daphne, binlerce yıllık uykusundan uyanır. Ancak çözmesi gereken sorular ve yenmesi gereken oyunların onu beklediğinden habersizdir. orijinal hikayede olan olayları kendi tarzımda yeniden yazıyorum umarım b...