CEHENNEM ATEŞİ 3. BÖLÜM

7 2 3
                                    

Cehennem ateşi miydi bu yaşadığım? doğrusu yaşadığımdan pek emin değilim. Vücudum da ateş vardı, geçmişin ateşi. Birazdan küller için de kalacaktım ve ben bunu hissediyordum. İlk görevim bu olacaktı, daha göreve girmeden bile kardeşimi öldürmüş gibi hissediyordum.

Korkmadım ne gökten korktum ne de yerdeki topraktan korktum. Hiç bir şeyden korkmadım, boş bir kırmızı şarap şişesini havaya kaldırırken bile korkmadım. Çünkü korkmazdım ben 10. yaşımda korku terimini unutmuştum.

Ancak birazdan yaşayacağım şeyler beni ürpertti. Korkmadım, ürperdim, afalladım. Böylece kendimi kandırdım. Ben her zaman kendini kandıran bir seri katilin teki olarak kalacaktım.

Öyle bir ürpermeydi ki bu diken üstündeydim sanki. Tüylerim diken diken olmuştu çünkü benden bir parça koparılacaktı. Ailemden kalan son iki kişiden biri kayıplarda ölü olarak gözükecekti. Bu beni korkutmuyor ürpertiyordu.

10. yaşım benim korkuyu duyamadığım akşamdı. O gece kulağımı delip geçen bir kurşun yüzünden işitme duyumu kaybetmiştim. Doğuştan değildi benim işitme engelim, duyamıyordum çünkü babamın pis işleriydi bunlar.

O gece kurşunu eve gelen bir doktor çıkardı. Ağır yaralı olduğumu söylemiş, işitme duyumda bir sıkıntı olmayacağını söyledi ancak olmuştu eğer o gün babamdan neden dışarı çıktın dayağı yemeseydim işitme engelim ortada olmayacaktı.

Babamın bana bıraktığı en büyük izdi işitme engelim, ondan nefret etmem için daha fazla bir şey mi vardı? Bir de o gün ki adamlar vardı 10. yaşımda hatırladığım. Adam 20'li yaşlarının ortasındaydı. Tek hatırladığım görüntü buydu.

Ellerimden ve kollarımdan yavaş yavaş his kaybı gitmeye başlamıştı. Zaten başımdan hala kanların aktığının farkındaydım. Krem rengi bol tişört kan olmuştu çünkü. Fısıldadım fısıldamak istedim.

"Ne dedin sen?" kaşlarımı yavaşça çattığımda gözlerimde nefret vardı. "NE DİYORSUN BE SEN!" nefretten gelen küçük gülümseme dudaklarıma oturdu. "KARDEŞİMİ ÖLDÜREYİM HA ÖYLE Mİ!" bağırdım, boğazım ağrıyordu ama bağırdım.

"Benim planım değildi! Paris için iki görev var. Ya senin ölümün ki, senin infazın için seni buraya getirmiştiler zaten! ya da kardeşin! Plan Yeşim ailesini dağıtmaktı! ve lanet olsun ki ben seni öldüremem!" sustu, beni de susturdu. İnfazım vardı, keşke ben ölseydim.

"O zaman beni öldürseydin.." sertçe yutkundum, çığlık atmak istedim ancak boğazım çok bağırdığım için acıyordu. "Ben ölseydim onun yerine! Hala inanamıyorum ya!" elime geçen ilk vazoyu aldım ve sertçe yere attım.

"Beni neden öldürmedin! Ruhum zaten ölmek istiyorken neden onu öldürebilirsin!" sustu bunu kendine de yediremiyordu sanki. Kardeşimin infazını ben ve benim seçildiğim grubun yapması ayrı bir işti.

"Boş versene.." yutkundu "Kardeşinin ölümüne izin verdim çünkü o seni bir akıl hastanesine kilitleyen kişi. Bunu yapma işte Bade, o sana her şeyi yaparken sessiz kalıp 'O benim kardeşim bir şey olmaz.' diyemezsin Bade. Söz veriyorum onu ben öldüreceğim. Söz veriyorum, cesedini bile görmeyeceksin." 

Dalga mı geçiyordu benle?

"YA SEN BENLE DALGA MI GEÇİYORSUN!"

"Söz veriyorum be kadın!" arkamı döndüğüm sırada gördüğüm hizmetçi ile dona kaldım. Yakalanmış mıydık? 

"Çok ses yapıyormuşsunuz, ayrıca Lyon'a buradan geçiyorsunuz." Kolundaki çantayı biraz karıştırdı ve düz dört tane bileti bana uzattı, uzattığı biletleri aldığımda elim titriyordu. Hala Göktuğ'a hala kızgındım. 

SAHTE YÜZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin