twenty nine

1.3K 108 27
                                    

Hyunjin'in tebrik merasiminden hızla ayrılması, Felix'in dikkatini çekmişti.

Tüm ekip hararetle birbirleriyle konuşup şakalaşırken, Felix'in oradan tüymesi çok da zor olmamıştı. Hızla Hyunjin'in gittiği yöne gitti ve gergin bir telefon görüşmesi yaptığına şahit oldu.

"Sikicem sizi de aile değerlerinizi de! Ben sizi sildim, siz de beni evlatlıktan reddedin ve bitsin şu leş ilişki tamamen!" Diyerek telefonu kapatmış ve hızla cebine atmıştı. Sinirle ellerini saçlarından geçirdi ve çekiştirdi.

Felix bu görüntüyü görür görmez hızla büyüğünün yanına koşmuş, saçlarındaki ellerini bileklerinden yakalayarak dikkatini çekmeyi başarmıştı.

"Lix?"

"Hyung, beş para etmez insanlar yüzünden kendine zarar vermeyi bırak lütfen. Yeterince yapmadın mı zaten hm?" Demişti Felix naif bir sesle. Hyunjin ise derin bir nefes almış ve birkaç adım yaklaşmıştı Felix'e.

Felix bu yakınlığa başta şaşırsa da ayak uydurmuştu.

Hyunjin, yavaşça alnını küçüğünün alnına yaslayarak Felix'i hafifçe geriye doğru yönlendirmiş, küçüğün sırtının duvarla temas etmesine sebep olmuştu. Felix ise Hyunjin'den aldığı yoğun kokuyla adeta sarhoş olmuştu. Alkol dayanıklılığı vardı fakat bu adam onu alkol olmadan sarhoş edebiliyordu.

Kısa süre sonra yanağına değen ıslaklıkla anlamıştı büyüğünün ağladığını. İlk kez görüyordu Hyunjin'in ağladığını. Yıllarca olan tanışıklığı ve dertleşmeleri olsa da ağlayan taraf, yalnızca çok nadir zamanlarda, Felix olurdu.

Felix belli etmemeye çalıştığı endişesiyle ellerini Hyunjin'in yanaklarına koydu ve gözyaşlarını sildi.

"Hyung, kafa dağıtalım hm? Ne dersin?" Zaten Japonya'daki son geceleriydi, biraz gezmekten zarar gelmezdi.

İkili kendilerini sahile atmış, birkaç saat sonra da otel odalarına geri dönmüşlerdi. Felix'in ısrarları üzerinde birkaç şişe alkolle..

Odaya girdikten sonra uzun süre içmiş, yalnızca sessizce oturmuşlardı. Garip bir atmosfer ve yakınlık vardı.

Aslında bu yakınlık hep vardı. Ne kadar sanal konuşmalarında mesafeli, garip bir ilişkileri olsa da aslında gerçekte epey yakınlardı. Mesela Felix, Hyunjin'in isteyerek temas ettiği tek kişiydi. Resimlerini gösterip duygularını açmayı kabul ettiği, trajik geçmişini anlatmaya karar verdiği tek kişiydi.

Şu an ise ikili, çift kişilik yatakta sırtlarını yatak başlığına vermiş, öylece oturuyorlardı. Felix'in başı Hyunjin'in omuzunda duruyor, Hyunjin'in eli Felix'in açık omuzunu sıvazlıyordu.

"Hyung.." Diye mırıldandı Felix bir süre sonra. Garip bir atmosfer vardı ve Felix, karşısındaki adamın derdini dinlemek istiyordu.

Omzundan ayrıldı ve yüzüne bakmak için sırtını da yatak başlığından ayırıp yüzüne baktı.

"Anlatmayacak mısın? Hani açacaktın bana kendini?" Dedi. Hyunjin ise belli belirsiz gülümseyerek elini çocuğa uzattı.

Felix, kararsızlıkla elini tuttuğunda kendini bir anda büyüğünün göğsünde buldu. Kulağı tam kalbinin üstüne denk geliyor, düzensiz atışlarını hissedebiliyordu.

"Dedin ya, beş paralık insanlar için çenemi yoramam. Boşver şimdilik." Dedi ve göğsüne yaslanıp gözlerini kapamış olan bedenin saçlarına hafifçe eğildi. Belli belirsiz kokusunu içine çekip mest oldu. Bu çocukla ancak bu şekilde yakınlaşabiliyordu, canını yakıyordu.

Ağladığını ondan önce, Felix fark etmişti. Burun çekme seslerini duyan küçük hızla başını kaldırıp endişeyle hyungunun gözlerine baktı.

"Hyung..?" Hyunjin'in ağlamasına alışık değildi.

Hyunjin, yine yapmayı en çok sevdiği şeyi yapıp alınlarını birleştirdi.

"Beni şarj et." Diyerek nahoşça kıkırdamış, derin bir nefes alarak kendini anın akışına bırakmıştı.

Felix kısa süre sonra ellerini hyungunun yanaklarına çıkarmıştı. Ne yaptığını bildiği söylenemezdi fakat pişman olmayacağına dair bir his vardı içinde

Hyunjin gözlerini açıp bayık bakışlarla ona bakınca kendini ona çekilirken buldu.

Yavaşça oturduğu yerde yükseldi alınlarını ayırmadan. Derin bir nefes aldı ve dudaklarının buluşmasına vesile oldu.

Hyunjin anın şokuyla tepki veremez hâle gelirken, Felix ise heyecanla gelecek tepkiyi bekliyordu.

Kısa süre sonra ikisi de hareketlendi yavaşça. Felix'in üst dudağı büyüğünün dudakları arasına hapsolurken, aynı durum Hyunjin'in alt dudağı için geçerliydi.

Öyle ki, birbirlerine susamışçasına, sindire sindire hissediyorlardı birbirlerini.

Bu masumane öpücük bir süre devam etmiş ancak Felix'in kendini tutamayarak hareketlenmesi ve bir bacağını Hyunjin'in öteki yanına atıp kucağına yerleşmesiyle hararetlenmişti. Bu sefer işler değişmişti.

Felix, Hyunjin'in yanaklarında olan ellerini hızla büyüğünün saçlarına çıkartarak daha da kendine bastırmış, yavaşça çekiştirmişti.

Kısa sürede dilleri işin içine karışınca ikili boğukça inlemişti. Hyunjin'in az önceye kadar Felix'in belinde duran elleri de yavaşça aşağıya kayarak küçüğün kalçalarını kavramıştı. Hafifçe sıkmış, Felix'in kısıkça inlemesine ve hafifçe yerinde yükselmesine sebep olmuştu. Bununla dudakları kısacık bir saniye için ayrılmış ve ıslak bir sesin odada yankılanmasına sebep olmuştu.

Hyunjin daha fazla dayanamamış, küçüğü yavaşça geriye doğru yatırarak Felix'in sırtını yatakla buluşturmuştu. Felix ise hızla kollarını Hyunjin'in boynuna dolayıp tekrar onu kendine çekerek dudaklarına yapışmıştı.

Hyunjin'in eli Felix'in tişörtünden içeriye kaydığı sırada odada yankılanan telefon sesiyle ikili gerçekliğe dönmüş, hızla birbirlerinden ayrılmışlardı.

Felix, durumun ciddiyetini fark edince hızla doğrularak kendini tuvalete kilitlemişti.

Olay öpüşmek değildi, olay aşık olduğu adamla bilinçsizmişçesine öpüşmüş olmasıydı.

-

Bir bölüm boyunca öpüşme anlattığıma inanamıyorum cidden..

Ghostly kisses- Garden dinleyerek yazılmış bir bölüm

Bu arada bu benim yazdığım ilk ayrıntılı öpüşme sahnesi muhtemelen bok gibi oldu ama idare edin tm mı utaniom

Yani nirvana'da sexual tension yazıyo olmam öpüşme ve smut sahnelerini yazabileceğim anlamına gelmio :>

Taslaklar bitti😀

-

ghostly kisses Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin