Tokat'lıymış

24 0 0
                                    

Heyecanla ellerini şak şak yaptıktan sonra yerinde zıplarak 'çok yaşa yüce isa' diye bağırdı. Neredeyse gelip bana sarılacak raddeye gelmişti. Bu düşünce günümü karartırken sevincinin aksine sakin bir tonda konuştu:

"Sonunda. Hatırlaman için bi kimliğimi ve telefon numaramı göstermediğim kalmıştı."

"İyi de ben ikisini de bilmiyorum."

"Hocaya rüşvet teklif edip bunları tüm sınıfa zorla ezberlettirmiştim oysa." dedi hüzünle başını yere eğerek. Gözleri dolmuştu. Üzüldüğünü görmek bana zevk vermişti çünkü sadisttim.

"Ettiğin teklifi gerçekten merak ediyorum." aslında etmiyordum ama biraz yalandan kimin gözü çıkardı.

"Sorma hakkına sahip değilsin, deneme bile!" diye çıkıştı gözyaşlarının arasında. Muhtemelen telefon numarasını unuttuğum için sinirlenmişti.

"Soran olmadı zaten."

"Sus artık bıktım o lanet olası sesinden. Sorma dedim sana! Özel bilgiler önüne gelenle paylaşılmaz. Numaramı dağıtması karşılığında ona Starbuckstan bi içecek götürdüğümü ve hocanın ismini öyle öğrendiğimi bilmemelisin."

Şok içinde yüzüne baktım. "B-Bunu nasıl tek başına başardın? Kulaklarıma inanamıyorum gardaşım!" dedim korkuyla. Yaptığı şey her yiğidin harcı değildi. Bunu yapabilen kim bilir bana neler yapmazdı. Resmen önümde gördüğüm en cesur insan vardı.

"E bizim de var bir karizmamız. Beni diğerleriyle karıştırma." dedi hava atarak. Ağzına bir tane çakasım gelmişti.

"Götün kalkmasın hemen puşt."

"Seni kaçıran kişiye 'hemen' dediğin için bugün seni dönerciye götürmeyeceğim!"

İçime su serpilmişti. Bir daha o dönerciye gidersem hiç hoş şeyler olmazdı. Ayrıca dükkanın arka tarafında bir sürü doğal taş görmüştüm. Sülalemi sikerdi bu herif. Bu yaşta neden doğal taş işine girdiğini fazla sorgulamadım. Nedense şehirde başka dönerci de yoktu, tek şansım canım döner çektiğinde kamufle olup gitmekti. En kötü Donut'a aldırtırdım tabi o da daha önce yiyip kaçmadıysa.

"Seni ölümden kurtaran kişiye bu cümleyi kurduğun için küstüm." dedim dudaklarımı büzüp kollarımı birleştirerek.

Donut bana acıyarak bakarken bir karar almıştı. Sanırım kestiğim rolü yemişti enayi. Ben bu aralar aklımı kullanmaya başladım he.

"Kim daha karizmatik yarışması yapıyoruz, anlaşıldı mı?"

"Bu yarışmanın kazananı zaten belli." dedim ve Donut'ın gözündeki gözlüğü alıp taktım. Aşırı yapmacık şok olmuş bir ifadeyle ayağa kalkıp omzuma dokundu ve kulağıma fısıldamaya başladı.

"Ne ekersen onu biçersin." Ardından gözlüğünü benden alıp geri taktı. Hayatım boyunca bunu bu kadar havalı söyleyen birini ilk kez görüyordum. Şu an yarışmayı kaybediyordum bu yüzden çok sinirlenmiştim.

Hemen koltuktan ceketimi alıp havalı şekilde giydim. Ağzıma dönerciden kaçmadan aldığım kürdanı koydum ve bir bakış attım. Donut bu işin bitmediğini işaret eden kaş göz hareketleri yaptıktan sonra hala tuvaletim olduğu için helaya koşarak gittim.

Geri döndüğümde Donut halıda uyumuştu. Üstünden atlayıp kendimi odanın kenarındaki yatağa attım ve bugün ne kadar yorulduğumu düşündüm. Yediğim dönerden keşke bir tane daha yeseydim dedim.

Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Zamanda yolculuk mu yaptım acaba? Ertesi güne giden kafama sokayım. Donut'un hala yerde uyuduğunu fark etmem çok zaman almadı çünkü yolumun üstünde uyuyordu.

Mersin Gülleoğlu!! 😏🤙🏽 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin