Seungmin's pov
Karşımdaki yüz buraya girerken evrene karşı olan beklentilerimin oldukça dışındaydı. Bundan şikayetçi olduğumu söylemedim. 'Başka bir sefer' olduğu için sevinmiştim. Yine de aptal heyecanımı dışa vurup kendimi rezil etmemekte kararlıydım. Seung, ağırdan al oğlum.
"Ah selam, Minseol'dü öyle değil mi, böyle bir yerde yeniden karşılaşacağımızı kim bilebilirdi ki?"
Ağzımdan çıkan sözlerin ardında merak ediyordum. Acaba beni hatırlıyor muydu? Bir tarafım o gün yüzüme doğru dürüst bakmadığını, kim olduğumu tabi ki de bilmeyeceğini söylerken bir yanım beni tanımasını bekliyordu.
Derken karşımdaki kız gülümsedi. Gülüşü çok parlaktı, öyleki içimin ısındığını hissettim. Üzerinden gözlerimi alamayacağımı daha o an fark etmiştim. Ve, gerçekten bir pastanedeki herkes mi dünyanın en parlak gülümsemesine sahip olur?
Gülüşüne karşın yeni sakinleştirebildiğim kalbim hafiften ritmini bozmaya başlamıştı. İyi ki ağırdan al dedik sana da.
"Kusura bakma, o gün birazcık kötü bir gündü size çok katılamadım ama Seungmin'di öyle değil mi? Şimdi burda karşılaşmamız gerçekten güzel bir tesadüf" dudaklarında asılı duran gülümsemesiyle konuşmuştu. Tanrım, az sonra eriyecektim.
Sakin kal oğlum sakin.
Gözlerimi yüzünden sonunda çekebildiğimde buraya neden geldiğimi hatırladım.
"Aslına bakarsan bugün abimin doğum günü. Küçükken ikimizin pastalarını da burdan alırdık ve abim buranın pastalarına resmen aşık. Akşam ufak bir kutlama yapacağız ve pastayı seçme görevi bende. Bana en güzel pastayı seçeceğine inanıp bu görevi sana devrediyorum" diyip gülümsedim.
Sesini kalınlaştırıp "Merak etmeyin efendim, o iş bende" diyip göz kırpmıştı.
Bana göz kırpmıştı. Göz bana kırpmıştı. Bana niye göz kırpmıştı. Ne diyodum unuttum resmen.
Minseol's pov
O gün yanlarında uzun süre duramasam da en azından isimlerini hatırlıyordum ve yanlış anlamayın ama hepsi hatırlanmayacak gibi değildi, özellikle Seungmin. Şimdi burda olması beni mutlu etmişti, tam tanışamamış olmamız durumunu giderip arkadaşlığımıza bir adım daha yaklaşabilirdik. Üstelik samimi davranıyordu bu da bana onunla kasıntı olmama gerek olmadığını düşündürmüştü.
Seungmin'in seçimi bana bırakmasıyla onu doğum günü pastalarının olduğu kısıma getirmiştim.
"Çikolatalı mı, meyveli mi?"
"Çikolatalı tabi ki de!" çocuksu bir sevinçle cevap verdiğinde abisini gerçekten çok sevdiğini düşünmüştüm. Heyecanına kıkırdayıp çikolatalılara yönelirken Seungmin'in başını birden yerden kaldırıp büyüttüğü gözleriyle bana bakmasıyla yanlış bir şey mi yaptım acaba düşüncesiyle pastalara giden elimi durdurmuştum. Gözlerimle ne olduğunu sorarcasına baktığımda duyduğum şey Seungmin'in ne kadar minik bir şey olduğunu sorgulamama sebep olmuştu.
"Şey ben, benim neyi sevdiğimi sordun sanmıştım da.. Abim meyveli sever. Çikolatayı..ben severim"
Bir de başını öne eğmişti.
Tatlılık krizine girecektim.
Dayanamayıp kıkırdamaya başlamamla yerdeki gözleri bana döndü. Cidden kızarmıştı. Onu utandırmak suçlu hissetmemi sağlasa da bu çok tatlı olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Daha fazla kızarırsa patlayacağını düşündüğümden gülümsememi bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
perfect, seungmin
FanficMimarlık öğrencisi Seungmin ve güzel sanatlardan Minseol olağan olaylar silsilesinin bir getirisi olarak kendilerini, birbirlerinin içine düşmüş olarak buluyorlar. (Korkmayın can yakıcı bir düşüş değil öyle ki ikisinin de geri çekilmek ister gibi bi...