Yaşadığı aydınlanmadan sonra bir haftadır Seungminin yüzünde yer edinen dalgın gözler artık değişmiş, boş bakışlarına sonunda can gelmişti. Pekala, gözle görülebilir bir ışık saçmıyorlardı ama parladığını inkar edemezdiniz.Bir anda karşısındaki kısa boyu ve yanaklarıyla öncesinde sadece göz devirme isteği uyandıran çocuğun oldukça sevimli ve eğlenceli olduğunu düşünüp ona ısındığını hissetti Seungmin, öyle ki içinden bir sonraki cümlesinde ona hyung demeyi bile geçirdi.
Gözlerindeki bu canlanmanın yüzüne de yansıması vardı elbet, usul usul gülmesi de bunun destekçisiydi. Artık köşesinde cama dönmeyi kesmiş muhabbete son derece dahil olup bütün içe dönüklüğüne rağmen ortama alıştığından herkesin kahkahasının sebebi olan bir kaç espri bile yapmıştı Seungmin.
Masadakiler bu ani değişimin farkında olmayacak kadar dikkatsiz değildi elbette. Özellikle de henüz dün gece Seungmin'in dedikodusunu yapıp, Minseolün bütün uyarılarına rağmen "Bugün çocuğu inceleyeceğiz" diye niyet eden Eun Byeol ve askerleri Seungminin mod değişikliğini yakalamıştı.
Eun Byeol'ün saklamaya gerek duymadan sergilediği 'ben demiştim' sırıtışı her şeyi açıklıyordu aslında.
Masaya yemekler geldiğinde Chan ve Changbin ikilisinin samimiyetinin de etkisiyle artık herkes üzerindeki resmiyeti atmıştı. Öncesinde tüm masa ChangChan ikilisinin spor rutinlerini dinlerken şimdi ortada dinledikleri müziklerden arkadaşların birbirlerinden yakınmalarına kadar birçok konu dönüyordu.
Artık içi rahatlamış olan Seungmin ise bu yakınanların başını çekiyordu. Hazır sevgilisini karşısında yakalamışken Jisung'un ne kadar kirli çamaşırı varsa ortaya dökmeye yeminliymiş gibiydi. Öğretmenine arkadaşını ispiyonluyormuş edası vardı üzerinde.
Bunların üzerine Seungmin'i karşılıksız bırakmayan Jisung ile birlikte tüm masa kahkahalara boğulmuştu.
Yüzlerdeki gülümseme huzurluyuz diye bağıran cinstendi.
Saat gece yarısına yaklaşırken yarın erken saatte dersi olanların da isteği üzerine sandalyeler boşalmıştı. Seungminler evlerine dağılmışken Minseol ilk geldiklerinden beri aklında olan düşünceyi gerçekleştirmek üzere restoranım önündeki demir korkuluklara yaslandı.
Tıpkı öncesinde diğerinin yaptığı gibi.
Soğuk havayı içine çekti. Şehrin gürültüsünden uzak ama ışıklarına da bir o kadar yakın olmak Minseole de iyi gelmişti, Seungmine iyi geldiği gibi.
İkisi birbirine benziyordu.
Çok geçmeden arkasından gelen gürültüyle sessizlik bozulmuştu, yüzünü ufak bir tebessüme kaptırmaktan geri duramadı.
Yedikleri yemeğin ve attıkları kahkahaların üzerine temiz hava hepsine iyi gelince öncesinde Seungminin dikkatini çeken patikada yürümeye başladılar.
Çok geçmeden evi bekleyemeyen Eun Byeol ve askerleri konuyu Seungmine getirmişti. Gerçekten de Seungmini incelemiş olmaları Minseolün tüylerini ürpertmiş, arkadaşlarına şöyle bir yargılayıcı bakış atmayı denemişti. Eğer önündeki taşa takılıp sendelemeseydi gayet güzel de gidiyordu aslında.
Seyir terasına kadar süren dünden sonraki ikinci dedikodu seansı sonrasında bu 'Seungminin Minseolde gözü var' olayına ikna olmayan tek bir kişi kalmıştı.
Ya da sadece ikna olmadığını düşünmeye çalışıyordu. Tabi ki o da farkındaydı üzerindeki bakışların. Yemek boyunca usulca yüzünde dolaşan bakışları nasıl fark etmezdi? Sadece ne yapması, ne düşünmesi gerektiğinden emin değildi Seol. Hızlanmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
perfect, seungmin
FanfictionMimarlık öğrencisi Seungmin ve güzel sanatlardan Minseol olağan olaylar silsilesinin bir getirisi olarak kendilerini, birbirlerinin içine düşmüş olarak buluyorlar. (Korkmayın can yakıcı bir düşüş değil öyle ki ikisinin de geri çekilmek ister gibi bi...