ikinci bölüm | benim beceriksizliğim

1.3K 54 9
                                    


Tık Tık...

Ayaklarım odanın zeminine değer değmez sevdiğim kişi hemen ''Yine mi?'' diye sordu. Gözleri kapalı bir şekilde kendini yataktan kaldırırken ona doğru yaklaştım. Dağınık saçlarıyla, dudaklarına hafifçe dokunmak için eğilen bana uzandı, sonra başka bir öpücük için dudaklarını yanağıma kaydırdı. "Hadi uyuyalım." Ona şefkatle bakmadan ve şaşkın bir bakışla kolunu tutmadan önce saçlarını daha kabarık bir hale getirmek için karıştırdım. Yine ne olmuştu? Kaşlarımı sertçe çatarak yarayı okşadım. "Bir şey yok," dedi Pete gelişigüzel bir şekilde. Her zaman sakardı, bir an için tökezlerdi ve vücudunun her yeri morarırdı. Daha önce nasıl ana ailenin yardımcısı olduğunu bilmiyordum. Bir numaralı sakardı. "Dikkat et, tek başınayken yaralanabilirsin." Gülümseyerek başımı salladım. "Dur bir dakika, Venice'i yatağına götür," ağzı ardına kadar açıktı ve tembelce ileri geri hareket etti, gözlerini tam açmadan önce, kaşlarını kaldırarak başucundaki saate bakarken durakladı.

Ona nasıl cevap vereceğimi bilmediğim için yürüyormuş gibi yaptım. Havluyu aldım ardından gömleğimi ve pantolonumu çıkardım. "İşler yoğun mu?" Alçak sesle sordu. "Evet, şirket çok yoğun." Utanarak iç çektim. "Alkol kokusunu hala alabiliyorum." Venice'i kucağında tutan Pete'e baktım, kendi yatağında uyuklamaya devam ediyordu. Aslında ruhumu ve aklımı bir nebzede olsun hazırlamıştım. Ama sanırım Pete gece yarısı olduğu için bana kızacaktı. Gün geçtikçe daha çok geç kalıyordum. Peki ya bu Pete'in benim hakkımda çok fazla düşünmesine neden olduysa, işte onu bilmiyordum. "Pete..." ona dönüp ondan özür dilemeye kararlıydım fakat Pete'in ayağa kalkıp çocuk gibi davranmasıyla karşı karşıya kaldım.

"Kıskanıyorum! Ertesi gün beni de davet etmeleri gerekiyor, kahretsin!!! Pol ve Arm beni davet etmiyor. Bir dahaki sefere, eğer içiyorsan ve seninle gelmiyorsam, hepinize teker teker lanet okuyacağım, Sadece bekleyin ve görün!" Kaşlarını çattı. Aralıksız içki içmem ve Pete'in yüksek bir perdeden konuşmasından dolayı, onun fazla düşünmediğini mi yoksa gerçekten sadece beni rahat hissettirmek mi istediğini anlayamıyordum. Ama söylediği cümleler nadiren yapmacık olurdu. Umursamıyormuş gibi bunun hakkında fazla düşünmüyordum fakat bana çok fazla güveniyordu ve korkarım ki o da çok hayal kırıklığına uğrayacaktı. "Gözlerin açık ne yapıyorsun! Saat sabahın biri, uykun yok mu?" Duş almayı bitirdikten sonra uzandım ve Pete'in odamıza dönmesini bekledim.

Geldiğinde kendini battaniyenin üzerine attı, yavaşça kolumu içine soktum. Kafasını göğsümün arasına girecek şekilde çevirdi. "Geç kaldığım için özür dilerim," dedim dudaklarımı usulca saçlarına değdirirken. Pete normal bir ses tonuyla "Çok fazla iş var, son zamanlarda Porsche'nin de geç döndüğünü biliyorum," dedi. Sanki umursamıyormuş gibiydi ama kötü hisseden bizzat bendim.

"Pete..."

"Hım..." Pete hafifçe hareket ederek mırıldandı.

''Hayatta en çok sevdiğin üç şey nedir?''

''Uyku ve yemek yemeyi dahil edebilir miyim?" Pete gözlerini kapattı ve şaka yollu söyledi.

"Hah, o zaman tekrar sorarım." Sarılmamı sıkılaştırdım ve bacağımı ona doğru uzattım. "Hiç psikoloji kitabı okudun mu?"

''Ormana girdim ve birinin bana yardım etmesi için bağırdım. Ancak yaşlı adam sessizce dışarıya çıktı." Bu cümle beni güldürdü.

"Kaçmaya çalışıyorum, gerçekten delireceğim."

"Bu iyi değil mi?" Pete'in sözlerine gülümsedim. Pete devam etmeden önce, "her zamanki gibi kare bir odada dolaşalım, kesinlikle delirecek," dedi defalarca ama gülmedim. Beni neredeyse devam edemez hale getiren bir şey aklımı kurcalıyor gibiydi. (ne anlatıyonuz amk)

i don't become satan | vegaspete (çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin