on ikinci bölüm | özgürlük

907 48 81
                                    





[Pete]

"Vegas her şeyi senin için yapıyor," Porche'un sesi hâlâ beynimin içinde yankılanıyordu. Ben de onun için her şeyi yapıyordum, olayların daha da uzamaması için onu durdurmaya çalışıyordum. Artık babasının onu ne kadar çok sevdiğini biliyordu bu yüzden ana aileyle uğraşmak zorunda değildik ama Vegas neden hala pes etmiyordu?

"Hey, Pete her zaman bu kadar şirin mi giyiniyorsun?" Büyük bir iç çektim. Bugün Vegas boştaydı, bu yüzden dördümüz alışveriş merkezine gitmeye karar vermiştik. Fakat Macau beni avcunun içine almış, bir oyuncak bebek gibi mağazadan mağazaya sokup bir şeyler denettiriyordu. Üstelik pek de aşina olmadığım kıyafetleri özellikle seçiyordu. "Açık yeşil renk... Hmm, bu pek güzel değil, üstelik kumaşı kötü.'' dedi bana markanın büyük beden gömleklerine bakarken, bu tarzın Tayland'a yeni geldiğini düşünüyordum. Koreli idoller çokça giyerek popüler hale getirmişti. Artı, fiyat da aşırı pahalıydı, sonuçta normal bir gömlekti, deseni bile yoktu ama fiyatı on bindi.

"P'Pete, sana canlı renkleri olan kıyafetler yakışıyor. Ağabeyimin peşinden gitme. Tüm dünya için acı çekiyormuş gibi simsiyah giyiniyor, senin renkli bir şeye ihtiyacın var... değil mi?" Macau arsız bir suratla bana döndü.

Macau benimle dalga geçip eğlenirken, koltukta oturan Vegas yanına gelmem için beni çağırdı. Venice, Vegas'ın diğer bacağına başını koymuş başparmağını deli gibi emiyorken, bacaklarını yukarıya kaldırıp indiriyordu. "Tatlı olmuşsun." Vegas açık yeşil hırkaya baktı ve gülümsedi, sonra düşünceli bir ifadeyle parmaklarını yeşil hırkamın boyun kısmına sürttü.

''Bunu alalım," dedi Macau biraz ilgisizce.

"Hepsi bu mu, Macau?" Bir an şok oldum çünkü Macau'nun alışveriş çantasında neredeyse yüz bin tutarında kıyafet vardı.

"Çok yakıştı, P'Pete," Üstümdeki yeşil renkli hırkaya baktım, aslında diğer giydiklerime göre pek güzel değildi. "Zevklerinin nasıl olduğunu biliyorum." Macau öne doğru eğilip kulağıma fısıldadı. Benimle dalga geçiyordu resmen. "Pete'in hoşuna gitti.. Hadi acele edelim ve parayı ödeyelim.''

Başım ağrıyordu, Vegas çok çalışıyordu ve biz de bütün parayı bu kıyafetlere harcıyorduk. Evin zaten oldukça fazla maliyeti vardı. Bu tür boş harcamalara hiç gerek yoktu. ''Parayı düşünmene gerek yok, ne istersen al.'' dedi Vegas şefkatle başımı okşarken.

Alışverişin ardından ünlü bir dondurmacıya gittik. Burası çok hoş görünen tatlılarla doluydu. Rengarenk, göz alıcı atıştırmalıklar, pamuk şekerler ve çeşitli tatlarda şekerler vardı. Macau bu kadar seçenek arasında sadece dondurma sipariş etmişti. "Yavaş ye Venice, hastalanacaksın," diye Venice'i gelişigüzel bir şekilde azarladım. Bütün yüzü dondurma olmuştu.

''Sen de yesene, neden bugün bu kadar streslisin?'' diye sordu Vegas. "Sadece dışarı çıktık ve biraz kafamız dağılsın diye alışveriş yaptık. Hepsi bu kadar, Pete." Ağzındaki marshmallowları çiğneyen Macau rahatlıkla konuşmuştu.

"Ama artık daha tutumlu olmalıyız," dedim yumuşak bir sesle. Vegas, kahvesini içerken, "çok param olmasa, eskisi gibi mülklere sahip olmasam da, hayatımın geri kalanında kendimi rahat ettirebilirim," dedi.

"Ama kendi ailemizi kurabilmemiz için birikmiş paramız olmalı." Hala rahatsız hissediyordum. Vegas beni teselli etmeye devam ederek, "Zaten ailemizi kurduk," dedi.

"Şu anda ana ailenin parasıyla geçiniyoruz. Bir aile kurmakla kastettiğim, ana aileden kurtulmamız ve tamamen özgür olmamız. Küçük bir iş yeri açabilirsin, sevdiğin şeyleri yaparsın." Bana afallamış bir ifadeyle baktı "Özgürlük mü?" Vegas sözlerimi tekrarladı. "Evet." Yüzümde hala kasvetli bir ifade olmasına rağmen başımı salladım, ''ne istersen o olacak,'' Vegas uzandı ve saçlarımı nazikçe okşayarak gevşememi sağladı.

i don't become satan | vegaspete (çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin